Asayiş berkemâl

Asayiş berkemâl

RAMAZAN 2013 Haberleri

'Türkler birbirleriyle pek münakaşa etmezler, Bu Hazret-i Muhammed'in kavganın iki büyük kaynağı olan şarap ve kumarı yasaklamasının neticesidir.'

Hıristiyanların çoğu, Türkleri uğursuz, barbar ve imansız insanlar sanırlar. Hâlbuki Türkleri yakından tanıyanların edindikleri intiba tamamen farklıdır. Zira Türkler, "Başkasına, ancak bize yapılmasını istediğimiz şeyi yapmak" kaidesine uygun hareket eden son derece iyi insanlardır. nbsp;
Türkler, Hıristiyan olsun, Yahudi olsun herkese aynı şekilde saygı gösterirler. Bir Türk kadar Hıristiyan'ın da malının çalınması ve aldatılmasının mubah sayılmayacağına kanidirler. Bununla birlikte, Frenklere neden bu kadar sû-i muamele yapıldığı sorulabilir. Şarktaki Türkler, çok dindar ve merhametlidirler. Dinleri uğruna çok gayret sarf etmekte, onu bütün dünyaya yaymaya çalışmakta ve bir Hıristiyan'ı beğenip sevdikleri zaman ondan Müslüman olmasını rica etmektedirler. Büyük saygı besledikleri padişahlarına son derece sadır ve itaatkârdırlar. Padişahlarına ihanet edip Hıristiyanların tarafına geçen bir Türk'e rastlamaya imkân yoktur. nbsp;
Türkler birbirleriyle pek münakaşa etmezler. Şehirde, askerler de dâhil, kimse silâh taşımaz. Pek az kavga ederler, düello nedir bilmezler. Bu Hazret-i Muhammed'in kavganın iki büyük kaynağı olan şarap ve kumarı yasaklamasının neticesidir. Gerçekten halis Türkler şarap içmezler; içenleri de afyon içenlerle bir tutarlar. nbsp;
HİLE YAPANIN VAY HALİNE!
Osmanlı'da her şey bol ve ucuzdur. Yeşil nohut veya başka meyveler, bizim memleketimizde olduğu gibi altın pahasına satılmaz. Memurlar, her gün satıcıları kontrol ederler. Eğer terazisi hileli olan veya pahalı satan bir satıcıya tesadüf ederlerse derhal cezasını infaz ederler. Öyle ki, satıcılar bu cezalardan korkarak, umumiyetle tartılan malı üzerine bir miktar daha ilâve ederler. Böylece pazara ne almak istediğini söyleyebilecek küçük bir çocuğu da göndermek mümkündür. Zira o çocuğa yolda rastlayacak zabıta memurları, malı kontrol edip, eksik buldukları takdirde, satıcısını derhal cezalandıracakları için, kimse çocukları aldatmaya cesaret edemez. Bir çocuğa soğan satan bir başkasına da, çocuğa yolda rastlayıp noksanını tespit eden zabıta memurlarının ceza verdiklerini gördüm.
DÜNYANIN EN MEDENİ HALKI
Bütün Türkler bir fikir üzerinde tefekküre dalmış mütefekkirlere benzerler. İnsan, küçük bir bakkaldan paşaya kadar bütün Türklerin aynı mektepten yetişmiş, aynı asalet mertebesine sahip büyük senyörler olduklarını zanneder. Görünüşe göre hükmetmek icap ederse, denebilir ki, İstanbul halkı yeryüzünün en medeni ve en dürüst halkıdır. İstanbul'un hiçbir semtinde, hatta en kuytu köşesinde bile bir yabancının hakkına tecavüz edildiği vaki değildir. nbsp;
Kalabalık içinde saygısız bir nazarla karşılaşmak şöyle dursun, mütecessis ve yadırgayan bakışlara hiçbir zaman rastlanmaz. İstanbul'da sokak kavgalarına, maksatsız dolaşan serserilere, dedikoducu kadınlara, herhangi bir fuhuş belirtisine, hâsılı yüz kızartıcı hiçbir harekete rastlamak mümkün değildir. Çarşıda da, camilerdekine benzer bir sükûnet hüküm sürmektedir. Her tarafta mümkün olduğu kadar az konuşulmakta ve sakin hareket edilmektedir. Bütün yüzler, eller ve ayaklar temizdir. Yırtık elbiselere nadiren rastlanır. Ama kirli olanlara hemen hiç rastlanmaz. Hiçbir tarafta, haylaz ve dilenci güruhuna tesadüf edilmez.
M. de Thevenot'un 1665 yılında Paris'te yayınlanan "Relation d'un Voyage Fait au Levant" adlı eserinden. İNAN nbsp;ARVAS

HADİS-İ ŞERİF
Allahü teâlâdan hayâ edin! Allah'tan hayâ eden, kötü düşünceden uzak durur, midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.) [Tirmizi]


Her güne bir dua Hazreti Ali'nin dûası
"Allahümme innî es'elüke yâ âlimel hafiyye, ve yâ men-is-semâu bikudretihi mebniyye, ve yâ men-il-erdu biizzetihi mudhıyye, ve yâ men-iş-şemsü vel-kameru binûri celâlihi müşrika ve mudıyye ve yâ mukbilen alâ külli nefsin mü'minetin zekiyye ve yâ müsekkine ra'b-el-hâifîne ve ehl-et-takıyye, yâ men havaicul-halki indehü makdıyye, yâ men necâ Yûsüfe min rıkk-il-ubûdiyye, yâ men leyse lehü bevvâbün yûnâdî velâ sâhibun yağşa ve lâ vezîrun yu'tî ve lâ gayruhu rabbün yud'a ve lâ yezdadu alâ kesretil-havaici illâ keremen ve cûden ve sallallahu alâ Muhammedin ve âlihi ve a'tini süâli inneke alâ külli şey'in kadîr." Hazret-i Ali buyurdu ki: "Bu duâya sımsıkı sarılın. Çünkü o Arş-ı a'zamın hazinelerinden bir hazinedir."


Hayal tiyatrosu: Şefkat-23
Biz ne idik, ne olduk...
- Önceki asırlarda bu kadar küfür, günah yoktu... Nuru nasıl görmüyorsak, zulmet denen şeyi de görmüyoruz...
- Zulmet nedir...
- Şu an kalbinde olan nur, lezzet, Allah sevgisiyle namaz kılmak sana zor gelebilir mi...
- Kesinlikle hayır... Namaz hiç bitmesin istedim...
- İşte bunun tersi de zulmettir... Nur gibi o da görünmez... İslamiyet'e uymayı güçleştirir... nbsp;
- İlk defa duyuyorum...
- Zulmet küfür ve günahlardan hasıl olur... İslamiyet kadını örtmüş... Erkekle kadının günah ihtimaline de setler çekmiştir... Günahların işlenme ortamının olmadığı dedelerimiz zamanında kalplerde hep senin az önce bir parçasını hissettiğin huzur vardı...
- İnanılır gibi değil...
- O insanların içinde fırtına yoktu... Sorarım sana bu lezzete günde beş kere kavuşan birinin içinde hiç açmaz, bunalım olur mu...
- Olamaz...
- Üstelik sadece bu da değil... Kur'an-ı kerîm okumak, tesbihat, ilim öğrenmek, dualar... Ayrıca günlük işlerini de ibadet aşkıyla yapmak... Her mahallede evliya olurmuş muhakkak... Yanına gidip o Allah dostunun gül yüzüne bakmak... Şimdi bu iklimden koparıldık biz... Onun için Rabbimizin açıkça emrettiği örtünmeye uymak için iç dünyanda savaş vermek zorunda kalıyorsun... Sen nasipli imişsin... Ya o yazı geçmeseydi eline, ya Seyyide hanımı görmeseydin...
- Ya bu akşam size gelmeseydim... Onu da ben ekleyeyim...
- Ah canım canım... Allah hüsnü zannına bağışlasın... Yüce Rabbimiz kullarının senin işte bir parçasını tattığın huzura kavuşmasını isterken insanlar kendilerini O'nun emir ve yasaklarına uymayarak bunalımların koynuna atıyor… Diğer insanlar da bu bunalımların yayılması için uğraşıyor… Şimdi kim insanlara iyilik, kimler kötülük yapıyor… (devam edecek)
Ömer Çetin Engin
omer.cetin@tg.com.tr

nbsp;Asayiş berkemâl

Şırnak
Hekeheşandi Köftesi


Malzemeler:
¥ 1 su bardağı pirinç nbsp;
¥ 300 gr. kıyma
¥ 2 adet yumurta nbsp;
¥ Birkaç dal maydanoz nbsp;
¥ Yeteri kadar tuz ve karabiber

Hazırlanışı:
Pirinci yıkayıp tuzunu ilave edin. Yağ koymadan pilav olarak pişirin. Bu pilav soğuyunca içine kıyma ile karabiberi ilave edip karışımı pirinçleri kırmadan iyice yoğurun. Karışımdan istediğiniz büyüklükte köfteler yapın. Bunları çırptığınız yumurtaya bulayın. Bir tavada kızgın yağda köftelerin iki tarafı da kızaracak şekilde kızartın. Üzerine kıyılmış maydanoz doğrayıp sıcak olarak servise sunun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...