Kısa bir reklam arası bizden ayrılmayın!

Kısa bir reklam arası bizden ayrılmayın!

YAŞAM Haberleri

Reklamın kötüsü olmaz deseler de inanma. Kimi üç günde unutulur gider, kimi hatırlanır yıllarca.

Azerbaycan radyosundan tanıdık bir ses:
Bir sormacam var balalar
Haydi gaptur gaptur
Çaya gamaltıya gelir
Dimeli nedir nedir?
Miskimit denince ahla
Tamam şindi gaptım
Heman onun adı düşer
Eti Eti Eti
Basit bir metin, çocuksu bir melodi ama sınırlarımızı aşmıştı zamanında. Çay, kahvaltı, bisküvi, çocuk ve marka… Hepsi net, 12’den vuruyor âdeta.
Şapkasız çıkmam abi denilen reklam bir benzinciye aitti galiba. Hatırlayan var mı hangi firma?
Ajda Hanım gerginsiniz diyen reklama da gülmüştük. Peki o telefoncu kimdi acaba?
Akşamaaa babacığım, unutma Ülker getir…  Cici Bebe, Arı Mama hâlâ hafızamızda. Sütlü meyveli naneli, Kristal şeffaf taneli...
Kaptan, bu bizim yağımız değil mi?
Öyle muavin!
Öyleyse hep beraber  Shell Rotella 20-50
Tuhaf. Ama tuttu mu tutuyor.

"BAK BAK" YÜKSEK KALDIRIMDA
 Ve birebir isimlerini ezberlediklerimiz: Bence BMC, Vanellus’tan şaşma, sağlam yumuşak Fisk.
Nilfisk vardı bir de, süpürgeci. Küçük küpürlere girerdi. Lâkin "Hoh ho ho Hoover" dendi mi?  
Grundig Bakbak’ta, Bakbak yüksek kaldırımda.
Alman radyocular arasında ciddi bir rekabet sürüyordu o yıllarda. Nordmende, Telefunken, ITT Schaub Lorenz, IES Körting, AEG, Philips, Siemens, Blaupunkt, Metz, Saba, Ziegler, Siera, Elektra...
TRT’de baygın parçalar okuyan ablalar, radyo tavsiyesinde bulunurlardı hayranlarına. Teknik malumatları nakıstı, o malın iyi olduğunu nereden biliyorlardı acaba?
Cihaz kiloya gelmeliydi. Japon malı tapon malıydı, plastiklere bakmamalıydı asla. Ve transistörlü inkılabı... Sony’ler, Pioneer’lar patladı gitti. Sharp, JVC, Hitachi, Nippon, Olympus, Kenwood, Panasonic, Sanyo, Aiwa, National, Toshiba...
Saat pazarında Hislon’la, Nacar’a sık rastlanırdı. Dedeler köstekli Serkisof takarlar. İkinci yarıda çekik gözlüler (Seiko, Citizen, Orient, Casio) top dolandırmaya başladılar.  
Makarna deyince Piyale, Filiz ve Nuh’un Ankara. İtalyanlar ortada görünmüyorlardı daha.
CHP 1947 yılında Marshall yardımı dümenine elini ABD’ye kaptırdı. Adamlar bizi dizayna kalktılar. Verdikleri beş on uyduruk vasıta, birkaç demode silah. Onları da margarinle geri aldılar.  
Şu baskıya bakın hele, devletin radyosunda “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman” diye saz çaldırdılar.
Ve uzman kılıklı çok bilmişler saçmalamaya başladı: Yok zeytinyağ ısıtılırsa şöyle olurmuş da filan...
TARİŞ, Komili, Kırlangıç, Kristal, Ekiz, Vakıf, Sezai Madran da reklam verirdi ama yabancılar çok ulusluydu, güçleri ortada.  
Margarin hekimlerin tavsiye ettiği bir şey değildi oysa. Kalp damar hastalıklarının önde gelen sebeplerindendi, sarin gazı bile o kadar zarar vermemişti insan oğluna.

Kısa bir reklam arası bizden ayrılmayın!
 Düzce’den tütün kolonyası alınırdı, Beyoğlu’ndan Lavanta. Balıkesir’den Beyaz Zambak, Altın Damla. Garaj vitrinlerinde höşmerim kâseleri ile Bengi, Esmen şişeleri yan yana.
Hasan Kolonyaları, Eyüp Sabri Tuncer, Rebül, Pe-re-ja…
Necip Bey, Pertev kremleri, Şampuan Cemil, Şükûfe Losyon neyimize yetmiyordu da…
Tokalon, Cire Aseptin, Havilland, Ponds, Blendax, Elidor, Rexona.
Bebelere Fredo pudra, babalara Aqua Velva…
Puro, Fay, Pop da yerliydi ve hayli tutuluyordu piyasada. Nizipli Necip Akar diş macunu işine de girdi ve Radyolin’le yer aldı raflarda. Hem "Radyolin kullananlar dişlerini en ucuz şeraitte (şartlarda) sigorta ettiriyorlar"dı. Ne istersin daha?
Opon, Gripin de Nizipli Necip'ten mirastı bize, bakkallarda satılırdı hatta. At çekmecede dursun, n’olur, n’olmaz.
“Bütün uşahlar güzeldir, sizinki ise hamidan. Uşağın derisi ıslak olanda özünü yaksi hissetmir. Körpenizin sakin ve rahat olmasiçün çok vacibdir ki derisini guru saklayasız” Anladınız sanırım çocuk bezi için girizgâh!

DUVARI BADANALAMALI MI...
ÇBS (Çavuşoğlu), DYO (Durmuş Yaşar Oğulları), İshakol (Süleyman İshakoğlu) reklam veren boyacılardı. Kireçten plastiğe yeni yeni geçiliyordu o sıra.
ECA, Elmor, aç kapa Artema…
Kapıcı! Yak şu kaloriferi donuyoruz. Kapıcı söndür kaloriferi pişiyoruz. Kapıcı n'apsın şimdi? Gidip İzocam döşettiriyor sonunda.
Mayi sabun, tuzruhu, çivit, kola, çamaşır tozu imal eden mahalli müteşebbisler donuk kaldılar, deterjancılar ise aldı yürüdü kısa zamanda.  
Kamyon deyince şimdikiler değil, daha ziyade Bussing, Henschel, Commer, Morris, Bedford çıkardı reklamlara.
Murat 124, Renault 12, Anadol STV 1600.
Yabancı otomobiller gümrük duvarlarının ardındaydı, reklamı olmaz, alacaksan Alamancıdan.
Ve asrın keşfi GırGır.  İt çek büyük kolaylık vatandaşa.
Devrin anlayışı farklı tabii, "evde kalmış bir kızdım, filanca kremden sürdüm kocaya vardım" yazabiliyorlardı mecmualara.
Bir sürü gülen çocuk içinde biri mahzun. Niye? Kumbarası yok da ondan.
"Ne tatlı dil, ne iltifat, ne kompliman. Muhteşem ve mahdumlarından yarım kilo mercimek alın tamam."  
Kısa bir reklam arası bizden ayrılmayın!
HAYIRLI İŞLER, BOL GÜNEŞLER

Dııt Dııt Dıııt. Bugün 9 Şubat Cuma, Demirbank hayırlı işler diler.
Yok aslında farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız. İkisi de battı o başka.
Bankalar henüz kart mart vermiyorlardı halka. Muhteşem yıl sonu keşidelerine “parasını bir yıl bırakanlar” katılabiliyordu anca. Çalış, biriktir, kullanalım. Faiz mi? Enflasyonun yarısı yeter sana.
Yarım asır evvelki reklamlarda Millî Piyango, Spor Toto hayli yer alır. Ama ganyancılar girmezdi o topa.
Elvan içelim bir oh çekelim. Kendine has bir kokusu vardı, hakkaten oh dedirtirdi insana.
Ankara Gazozu, Niğde, Pertek, Uludağ, Portakallı Cincibir, Portalin, Çamlıca. (Şimdi bir kısmı Coca Cola’nın eli altında)
Şanzımanlı Arçelik’ten üç tekerlekli triportörlere... Ama Lambretta’dan aparmaymış, olsun kimin umurunda.
İlk süpermarketlerimiz Ordu Pazarı, Migros, Gima.
Konservede Tat, Tamek, Tukaş, Yurt, Fidan, Vatan.
Aytaç çocuk arabaları, Apikoğlu sucukları.
Quink mürekkepleri, Pelikan... Sahi dolmakalem kullanan kaldı mı aramızda?

YERLİ MALI YURDUN MALI
Alptekin Konfeksiyon, Hatemoğlu, Huzur, Celâl Konfeksiyon, Özbağ Pardesüleri, Mahmut Giyim, Yeni Karamürsel, Atalar…
Güney Sanayi, Bahariye, Mensucat Santral, Sümerbank, Aydın Tekstil, Bossa.
Beykoz Kundura, Yeşil, İnci, Kemal Tanca.
Örenbayan, Çapamarka. Ve "her gelin kızın rüyası Zetina!"
Bir ara dağa taşa "Akçora Gömlekleri" yazılmıştı.
Hatta Demirel “orayı burayı karalamakla iktidar olunsaydı, Akçora gömlekleri olurdu” diye lâf sokmuştu Karaoğlan’a. Nitekim “Çare Sarıgül” yazdırmak da çare olamadı biçare Mustafa’ya.
Akçora, Akçora… Tesirinde kalır, gider sorarsın manifaturacıya.
-Boşver evladım, gelmez sana.
-Ya bi görelim, parası neyse veririz icabında.
-O motor gömleği delikanlı, pistonlara giydiriliyor.  
-Haydaaa!

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...