1 milyon kişi define hayali kuruyor

A -
A +
DEFİNE AVCILARI -1-  Hazırlayan: Cemil Yıldız Fotoğraflar: Osman Sağırlı Anadolu'da pehlivan tefrikası gibi define hikâyeleri anlatanlar, "siz ne buldunuz?" diye sorunca "Vallah gardaş bir şey bulmamışam" diyerek savunmaya geçiyorlar. "Buldum" dediğinde kendini ihbar etmiş, bindiği dalı kesmiş olacaklarının farkındalar. Ancak definekoliklerin nasıl bir tuzağa sürüklendiklerinden haberleri yok. SUNUŞ "Mali hülya bir tohumdur ektim amma bitmedi. Bu züğürtlük cana yetti, kovdum amma gitmedi." Anadolu'da dillere pelesenk olan bu söz, yazı dizimizin kahramanları, define tutkunlarının ruh halini yansıtıyor. Bu uğurda cinayetler işleniyor, kazdığı define çukurunda metan gazından ölenler oluyor. Kazı mevsiminin açıldığı mayıs ayında Anadolu illerini gezerek define sevdası uğruna başlarına gelmedik iş kalmayan insanlarla görüştük. Meselenin 1 milyon kişiyi ilgilendirdiği gerçeği, defineciliğin dev bir sektöre dönüştüğünü gösteriyor. Kısa yoldan köşeyi dönmek için ömürlerini heba eden, hayalleri akıllarının önüne geçtiği için gerçeği göremeyen maceraperestler, nasıl bir tuzağa düşürüldüklerinin farkındalar mı? Bugüne kadar kaç kişi nerelerde define buldu? Kazılarda işin kaymağını kimler yiyor? Bütün bu soruların cevaplarını öğrenmek istiyorsanız, gelin birlikte bir define avına da biz çıkalım... 1 milyon kişi define hayali kuruyor Kaz baba kazalım... Harita gerçek mi yalan mı anlarız... Ermenistan'da görüştüğümüz Erivan Vanlılar Derneği'nden bir kadın Van'da babasından kalan evlerinin tapusunu gösteriyor "Bak burası bizim evimiz, bu da haritası. Babam altınlarını bu evde bırakarak göç etmiş" diyordu. Ermeni kadının anlattıkları "Küs komşu Ermenistan" başlıklı yazı dizimizde yer alınca gazetemizin telefonları kilitlenmişti. O günlerde güzel bir tevafuk yaşıyor, definecilerin tarihî eserlerde yaptığı tahribatı anlatan bir mail alıyoruz. Telefonla görüştüğümüz Abdullah Bey, definecileri hayal tacirlerinin tuzağına düşmekten korumayı amaçlayan bir web sitesi hazırladığını söylüyor. "Siz yeter ki gelin gardaşım, Urfa, Malatya gerekirse oradan da Sivas'a gideriz. Her şeyini define uğruna kaybetmiş ağalar, sönmüş ocaklar var buralarda" diyor. "Köyden indim şehire" gibi yüzlerce filme konu olan, define avcılarının, sahada nasıl çalıştıklarını, araştırmak için peygamberler şehri Şanlıurfa'dayız. Tabii Ermeni kadının verdiği haritanın fotokopisini de yanımızda götürüyoruz. Biz de define avına çıkacağız ya haritasız olmaz tabii ki. MİT VE JİTEM'DEN SORULUR Uçaktan iniyor, telefonu çaldırıyoruz. Abdullah Bey "alo" demeden, bizi fark ediyor, "Hoş geldiniz gardaşım" diye hal hatır soruyor. Bizi bu işlere gönül vermiş Şanlıurfa'da oturan bir ahbabıyla tanıştırıyor. "Mustafa gardaşım buraları iyi bilir bize yardımcı olacak" diyor. Araca biniyoruz, karşılamadaki sıcaklık yerini tedirginliğe bırakıyor. Uzun süre aracın içinde çıt çıkmıyor. "Abdullah bey programımız nedir şimdi nereye gidiyoruz?" diye sorarak sessizliği bozuyoruz. Abdullah Bey "Ya öyle hemen bir yerlere gitmek kolay mı ? Bak gardaşım buralarda MİT ve JİTEM var, define işleri onlardan sorulur. Hele bir çay içek şehir dışında bir yerlere gideceğiz" diyor. Çay molasının ardından Viranşehir'e doğru yola çıkıyoruz. Zaman geçtikçe Abdullah bey açılıyor ve bölgenin gerçeklerini sıralamaya başlıyor: "Buralarda aslan payını ağa babaları götürüyor. Defineciler nereyi kazacaklarını bilmezler." BÜYÜK AVCI VELİ KÜÇÜK Abdullah bey Viranşehir girişine yaklaşırken, "Veli Küçük OHAL döneminde buraların altını üstüne getirdi. Ergenekon davasında adı geçince bulduğu hazineleri başka yerlere gömdü. Şimdi o cezaevinde, dışarıdakiler Veli Küçük'ün gömdüklerini çıkarmak için harıl harıl kazı yapıyor. Bakın şu baz istasyonu ve benzinliğin kurulduğu tepe Hitit döneminden kalma bir höyüktür. SİT alanı ancak adamlar bir yolunu bulmuş, tesisi üzerine kondurmuş. "Buradan define çıkarılmış mıdır, tesise gidip öğrenebilir miyiz ?" diye sorunca "Bilemiyorum ama zaten bizi oraya yaklaştırmazlar. Silahlı adamları var, acımadan vururlar" diyor. Saha çalışmalarını görmek için Yakubiye bölgesine geçiyoruz. Araçla yol alırken Abdullah Bey "Bakın define uğruna bir medeniyetin nasıl yok edildiğini göreceksiniz. Resmi kazı yapan bir grup dinamitle koca kiliseyi ikiye bölmüş" diyor. "Buradan bir şey götürmüşler mi ?" diye sorduğumuzda "Hiçbir defineci veya tarihi kazı yapan grup, altın veya değerli taş bulduğunu söylemez. Ama burada kral mezarları var, mutlaka hazineyi kaldırmışlardır" cevabını veriyor. GİTMEYİN SİZİ VURURLAR! Dar sokaklarda adres sora sora Kaya Kilisesi'nin yerini öğreniyor, aracımızın ilerleyebildiği yere kadar gidiyoruz. Sonra tabana kuvvet dağın yamacındaki sarp kayalıkları aşarak zirveye doğru tırmanıyoruz. Tam bu sırada dere yatağına yakın bir yerde 2-3 kişinin tozu dumana katarcasına toprağı kazdığını görüyoruz. Tele objektifle birkaç kare fotoğraf çekiyoruz. Bizi fark ederek ellerindeki kazma küreği bırakıp yukarı doğru bakıyorlar. Biz gece buluruz derken adamlar gündüz gözü define arıyor. Abdullah bey "Gerçekten çok şanslısınız, o kadar bölgeyi gezdim gündüz vakti define kazısı yapan görmedim. Çok değerli fotoğraflar aldınız" diyor. Tatmin olmuyor, aşağı inerek bu insanların hikayelerini öğrenmek istiyoruz. Abdullah Bey "Ya siz delirdiniz mi? Adamlarda keleş, pompalı vardır. Yoksa gündüz gözü böyle kazı yapamazlar. Durun gitmeyin, sizi vururlar! " diyerek engel oluyor. O an için vazgeçiyor, 2000 metre yükseklikteki zirveye çıkıyoruz. Şanlıurfa ayaklarımızın altında manzara muhteşem, ancak tarihi Kaya Kilisesi için aynını söylemek mümkün değil. Koca kilise yerle bir edilmiş, güçlükle ayakta duran duvarları çöktü çökecek. Abdullah Bey kral mezarlarını göstererek "Bunların hediye kutuları açılmış, kral ve zenginlere ait altın ile değerli taşlar alınmış" diyor. TAKTIK BİR KERE Aşağı inişe geçtiğimizde, çıkarken gördüğümüz ekip harıl harıl toprağı kazmaya devam ediyor. Kafaya koymuşuz bir kere, yanlarını inip ne aradıklarını öğrenmek istiyoruz. Dere yatağına doğru inerken, aşağıdan iri yarı bir adam "Kimsiniz, buraya niye geldiniz?" diye avazı çıktığı kadar bağırıyor. Abdullah bey yine "Durun, daha fazla ilerlemeyin adamlar sizi vurur!" diye engel oluyor. Yanımızdaki köylülerden İsmail, "Mithat abi benem İsmail" diye bağırıyor. Yolda İsmail'le "Bak kardeş aşağıdakilere define meraklısı olduğumuzu, söyleyeceğiz" diye anlaşıyoruz. Yanlarına vardığımızda kazma küreği bırakıp, "hoş geldiniz, buyurun eve geçelim, bir çayımızı için" diyorlar. "Sağ olun çay almayalım, define işine çok meraklıyız, ne arıyordunuz, bir şey bulabildiniz mi bari?" diyoruz. Mithat bey "Ya kardeşim ne definesi, ne hazinesi kim kaybetmiş ki bulalım? Dedem burada vakti zamanında altın bulmuş, biz de buluruz umuduyla kazıyoruz işte" diyor. Bu arada bulduğu hangi döneme ait olduğu pek anlaşılmayan, yarı buçuk vaziyetteki bakır, gümüş şehir paralarını gösteriyor "Aha bulduğumuz budur. Bizimki hastalık, bir şey bulamasak da heyecanımız sürüyor" diye geçiştiriyor. OKULDAN OLDUM Mithat Beyle sohbet ederken, kazı hummalı şekilde devam ediyor. Ailenin gençlerinden 30 yaşındaki Hacı Düzgün de umudunu toprağa bağlayanlardan. Düzgün, defineciliğe ilkokul sıralarında başlamış ya sonra? "Çocukken bazı büyüklerime özenerek elime geçen bıçak, nacak, kürek ne varsa dağı taşı kazmaya başladım. Okuldan kaçar, karşıdaki Kaya Kilisesi'nin yamaçlarında altın arardım. Devamsızlıktan çakınca babam ilkokuldan aldı çobanlığa verdi. Define derdine düştüğüm için, çobanlığı da beceremedim. Sonra bir kasabın yanında çıraklık yaptım, işi öğrendim. Şimdi Kurban bayramlarında seyyar kasaplık yapıyorum. Diğer zamanlarda define arıyorum. 21 senedir boşa kürek salladım, ama yüklü bir define bulmadan bu işin peşini bırakmayacağım". Abdullah Bey "Ya kardeşim yazık değil mi, keşke okulunu bitirip doğru düzgün bir meslek sahibi olsaydın" diye hayıflanıyor. Sonra elimizdeki haritayı göstererek, "Bakın bunu Ermenistan'da buralarda oturduğunu söyleyen bir aile verdi. Dedeleri buralara yüklü bir gömü yapmış. Haritadaki işaretler karşı yamacı gösteriyor" deyince, gözleri fal taşı gibi açılıyor. "Buralarda gömü filan yok gardaşım, çay içiyorsanız ikram edelim" diyorlar. "Yarın bunlar karşı yamacı da kazımaya başlarlarsa şaşmayın" diye fısıldaşıyoruz. Ayrılırken, Mithat Bey üzerine çıktığı mağarayı göstererek, "Bakın dedem altınları burada bulmuş" diye arkamızdan bağırıyor. DEFİNE KİMİN MALI? ABD'de bulunan defineler kamu malı sayılır ama uygulamada, genellikle define bulan kişiye verilir. İngiltere ve iskoçya'da bulunan defineler devletin olur. Defineyi bulan kişi bu durumu en yakın yetkiliye bildirmek zorundadır; yoksa suç işlemiş sayılır. Fransa'da ise yasalara göre, definenin yarısı bulana, öbür yarısı da bulunduğu yerin sahibine verilir. Türkiye'de ise bulan kişi bunu 3 gün içinde en yakın müzeye bildirmek zorundadır. > YARIN : 12 KÖY GİTTİ
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.