Hizbullah ve Suriye iç savaşı

A -
A +

Suriye'de işler her geçen gün daha da karışıyor. Devletlerin, devlet dışı aktörlerin sayısı, rolü, politik motivasyonları sürekli değişiyor, farklılaşıyor ve artıyor.

Cenevre görüşmeleri ile Suriye sorunun çözümünde diplomasiye bir şans daha vermek isteyenlerin hayal kırıklığına uğrayacaklarına dair güçlü işaretler olmasına rağmen, taraflar görüşmeleri doğrudan ret etmenin iyi bir fikir olmayacağını biliyorlar. Her ne kadar muhaliflerden farklı sesler çıksa da. Gerek Esad rejimi, gerekse muhalif cephe Cenevre toplantısına güçlü bir pozisyonda katılmayı hedefliyorlar. Esad cephesi hızlı ve senkronize davranarak zamanı iyi kullanıyor. Buna karşılık, muhalifler ile Arap/Türk, Batılı dostları siyasi, askerî ve ideolojik bütünlükten yoksun ve darmadağınık bir haldeler. Bu görüntüleri ile savaşın en değerli unsuru olan "zamanı" boşa harcıyorlar.
Rusya, İran ve Hizbullah, Esad'a yardım konusunda kararlılar. Bu amaçla sadece askerî sahada değil, ekonomik, psikolojik ve diplomatik alanda da çaba harcıyorlar. Örneğin İran, nükleer müzakerelerde çok ciddi "oyalama ve zaman kazanma tecrübesi" edindi. Şimdilerde bunu Suriye yönetimine aktararak, diplomatik görüşmelerde kazanılan zamanla askerî alanda neler yapılabileceğini söylüyor olmalı. Yine İran, tıpkı 1982'de yaptığı gibi Suriye rejimine petrol ve mali kaynak sağlayarak onu ayakta tutmaya çalışıyor. Rusya ise, 1980 Stratejik Askerî İşbirliği günlerindeki gibi gelişmiş silah sistemleri ve istihbarat sağlıyor.
Hizbullah ise, bir yandan İsrail karşısında edindiği "şehir savaşları" tecrübesini Suriye ordusu ile paylaşırken bir yandan da taze kuvvetlerini cepheye sürerek Esad'ı askerî açıdan rahatlatıyor. Öte yandan da Batı'ya ve İsrail'e savaşın bölgeye yayılabileceği konusunda güçlü mesajlar veriyor.
Hizbullah'ın resimde gittikçe görünür olmasının psikolojik boyutu ABD ve Fransa için çok daha önemli. Onun doğrudan çatışmalara girmesi, bu ülkelere bölgeden uzak durması için hafızalarını tazeleme imkânı veriyor. Öyle ki, 1983'te önce ABD'nin Beyrut Elçiliğine, ardından da ABD ve Fransız birliklerine yapılan intihar saldırıları iki ülkede de ciddi tartışmalara ve sonunda politika değişikliğine neden oldu. ABD, Büyükelçilik saldırısında 17, kışla saldırısında 241, Fransa ise 58 askerini kaybetti. Bugün yine, İran, Suriye ve Hizbullah ekseni "Birleşik Askerî Karargâh" gibi çalışıyor ve savaşı bir bütün olarak ele alıyor. Karşı cephede ise işler karışık. Askerî kapasiteleri olmasına rağmen, politik "arzuları ve bütünlükleri yok." Kısa vadede de olacak gibi görünmüyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.