İhtişamın zarafeti saray porselenciliği
KÜLTÜR - SANAT Haberleri
Yıldız Sarayı Vakfı, eğitim programları ve projeleriyle geçmişin ihtişamına hayranlıktan alınan ilhamla yeni ufuklara doğru yelken açıyor.
Yıldız Sarayı Vakfı ile Yıldız Çini ve Porselen Fabrikası ile yapılan iş birliğinde 3 ay süren eğitime katılan 20 öğrenciye sertifikaları, Vera Yıldız Park’ta, 8 Nisan 2016 günü gerçekleştirilen törenle AK Parti İstanbul milletvekilleri Ayşe Nur Bahçekapılı, Tülay Kaynarca, Belma Satır ve Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal’ın eşi Şule Ünal ve Yıldız Sarayı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Karahan Uslu tarafından takdim edildi.
Sertifika töreninde konuşan Yıldız Sarayı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zeynep Karahan Uslu; eğitimi düzenlerken çini ve porselen sanatında geleneksel Türk motiflerini yeniden canlandırma ve sevdirme hedefiyle yola çıktıklarını belirterek, “Bu eğitimler neticesinde yetişen yeni ustaların vereceği ürünlerle geleneksel sanatımızın daha da zenginleşeceğini düşünüyoruz. Toprağın ateşle dansı diyebileceğimiz porselencilik narinliği, ihtişamı, zarafeti, güzelliği ve renklerinin parlaklığı ile insanları yüzyıllardır cezbetmektedir” dedi.
Yeni ustaların ürünleriyle geleneksel sanatımız daha da gelişecek
Türkiye’nin tek saray vakfı olan Yıldız Sarayı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Ak Parti Ar-Ge Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Zeynep Karahan Uslu’ya Osmanlı Saray Porselenciliği üzerine söyleştik. Kursiyerlerin hayranlık veren ve oldukça etkileyici eserler ortaya çıkardığını gözlemlediğim bu özel eğitim projesiyle neyi hedeflediklerini sordum kendisine. Uslu, “Türk porselen sanatı medeniyetimizin inceliklerini sunan gerçek bir hazine. Aslolan geçmişin ihtişamına hayranlıktan alınan ilhamla yeni ufuklara yol almaktır. Yıldız Porselen Fabrikamız işte tam da budur. Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’ın mirası olan bu kurum Anadolu geleneğinin yeni yorumlarını porselen sanatı üzerinden sunmuş ve sunmaya devam ediyor. Kuruluşundan itibaren dünya çapında seçkin sanat ürünleri ortaya koydu. Bugün de TBMM’nin koruyucu kanatları altında seçkin güzellikler üretile geliyor.
Bizler de vakıf olarak dünyada daima saraylar eliyle korunmuş bir sanatın gelişimine katkı sunmak adına Yıldız Porselen Fabrikamızla iş birliği yaparak, kurumun oluşturduğu porselen boyama eğitimi organize ettik. Böylelikle bu dalda gelişmek ve meslek edinmek isteyen gençlerimize iş imkânı ve bu zanaatın devamına katkı sağlamayı hedefliyoruz” dedi.
TARİHİ DAMITMAK GEREK
Osmanlı torunlarının günümüz öğrencilerinde figür ve tasarımlarında öğretilmişliğin dışında yeni figür ve formlarla bu sanata katma değerde bulunması hakkında fikrini soruyorum. Uslu, geçmişin mirasını günümüzle harmanlamaktan yana. “Öğrencilerin bu sanatı yepyeni ufuklara taşıyabilmesi için önce öğrenme sürecini tamamlaması icap eder ancak Yıldız Porselen bünyesindeki sanatçılar gibi belli bir yetkinlik seviyesini aşmış sanatçılarımızda farklı formların da ortaya konabildiğini görüyoruz. Ama bence ikisini beraber götürmek lazım; geçmişin mirasını korumalıyız. Dolayısıyla tarihten süzüp damıttığımız bütün o incelikli motiflerimizi bütün güzellik ve ihtişamıyla sergilemeye devam etmek ve üretmeye devam etmek çok önemli. Bir kulpsuz kahve fincanını bırakmamalıyız. Ama onun yanı sıra da elbette yeni formlar yeni motiflerle de yeni Türkiye’nin yeni sanatçılarının getireceği katkılarla da Türk porselen sanatı dünyaya kendi zenginliğini taşıyacaktır diye düşünüyorum.
Yeni projeler yolda
Zeynep Karahan Uslu’ya “Tüm titrlerinizden mada, bir sosyolog gözüyle porselen ve çini sanatına, figürlere tasarımlara dönemlerin siyasi yansımaları nasıl değerlendiriyorsunuz” diye sorduğumda, “Sanat dönemin ruhunu yansıtır” diyor. “Porselen 18. yüzyıldan itibaren bize Sultan Abdülmecit tarafından Beykoz’da kurulan ilk porselen fabrikasıyla ortaya çıkıyor. Ama onun öncesinde bizim yüzyıllar boyunca İslam ve Orta Doğu coğrafyasının en seçkin seramiklerini ve çinilerini yapan bir medeniyet mirasımız var. Öyle baktığımızda Selçuklu çinilerinden İznik çinilerine oradan Kütahya’ya Çanakkale’ye, buralardaki çini sanatına baktığımızda oradaki formlarda da yüzyıllar boyunca değişim hakim. Örneğin imparatorluğun yükseliş zamanında çok daha sofistike, çok daha detaylı formların, zengin tekniklerin kullanıldığını hatta ham madde materyallerinin bile farklılaşabildiği, İznik çinilerinde kullanılan kuartz kullanılması gibi, görüyoruz. Bunların hepsi dönemin gücü, zenginliği ve medeniyetin yüksekliğiyle çok paraleldir. Çini ve seramik sanatında bütün coğrafyamızda önderlik edebilmemizin sebebi, burası Osmanlı olasıdır. Her konuda coğrafyanın önderi olduğunuzda, sanatta kültürde de aynı derinlik mümkün hale geliyor.
ESER KATALOĞU, RESİTAL, SERGİ VE YARIŞMA....
Yıldız Sarayı Vakfı’nın bundan sonraki projelerini sorduğumda art arda güzel haberler geliyor;
Zeynep Karahan Uslu, “Bitmek üzere diyebileceğimiz bir projemiz, müzemizin eser kataloğu. Şu ana kadar Yıldız Sarayı Müzesi’nin bir eser kataloğu yoktu, bütün mali profilini üstlenmek suretiyle yakın bir zamanda bunu müzemize kazandırıyoruz” müjdesiyle başlıyor. Devamı ise daha heyecan verici; “Türk vatandaşlığına kabulüne ön ayak olduğum Tambi Asaad’la bir konser planlıyoruz. Biliyorsunuz Tambi, yüzyılın müzik dehası olarak kabul ediliyor. Her şerde bir hayır vardır denir ya, bu tam da o. Çünkü Tambi’nin yeteneği bizim topraklarımıza iltica ettikten sonra keşfedildi. Sultan Abdülaziz’in bestelerinin de sanatseverlerle buluşacağı bir piyano resitali gerçekleştirerek hem tüm dünyanın ötelediği mültecilerin içerisinde sadece ülkeler için değil insanlık için ne cevherler olabileceğini onun şahsında gösterecek hem bu yeni yeteneğin kültür çevreleriyle buluşmasını sağlayacak hem de ceddimizin bir büyük değerinin sanatsal yönünü toplumla paylaşma imkanı bulacağız.
Diğer taraftan Osmanlı’nın kültür mirasının müşahhas örneklerini bünyesinde barındıran çağdaş yorumlarla yeni katkılar katan mimari eserlere dair bir ödüllü yarışmayı hayata geçirmeyi planlıyoruz” diyor.
Uslu, “Porselen sanatımıza yeni katkılar vermek üzere daha önce porselenlerimizde bizim Şeker Ahmet Paşa’dan tutun Zonaro’ya kadar büyük ressamların porselenlerimizin renklendirdiğini biliyoruz. Gerçekten büyük ressamların sanatkârların elinden çıkmış olması, şimdi onun çağdaş yansımalarını yapabileceğimiz türde bir sergiyi hayata geçirmek istiyoruz.” dedi.
2. Abdülhamid Han’ın GÖZ BEBEĞİ
Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu, Türk çini sanatını canlandırmak amacıyla Sultan II. Abdülhamid tarafından 1891 yılında Yıldız Sarayı bahçesinde kuruldu. Fabrika, 1994 yılında Millî Saraylar Daire Başkanlığı’na bağlandı. Günümüzde müze-fabrika olarak bir yandan günümüz insanının beğenisine yönelik porselen eşya üretimini sürdürürken, öte yandan da kuruluş yıllarında yaptığı ürünlerin replikalarını yapıyor. Ayrıca bir dönem estetiğinin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayacak projeler geliştiriyor.