ZİHİN MATRUŞKASI

A -
A +

Az giden, uz giden, dere tepe düz giden hikayelerle büyüdük. Hansel ile Gretel'i bilmesek de Keloğlan'ımız vardı, bir de padişahımız. Kimi zaman korkudan susar kalır, kimi zaman mutlu biten bir hikayenin mayhoşluğunda sızar kalırdık, bu masallarla.

O zaman bu zaman, dertsiz uykularım kalmamıştı diye düşünürken, gözlerim çocukluk uykusuna mahmur. Kapıdan birisi girdi, uykuya memur. Buyrun dedim; "unutmak istiyorum" dedi, var mı ilacı? Dedim unutmak değil, unutmamak için ilaç yapıyor insanlar, ah delikanlı...

Hastalık ve sağlık, iyilik ve kötülük öylesine iç içe geçmiş ki, unutmak iyi bir şey sanıyoruz ve üzerine ilave ediyoruz; "unutmak ve uzun uzun uyumak istiyorum". Ama bilmiyoruz uyku uzadıkça, adı ölüme yaklaşır.

 Çocukluğumuzdaki masallar diyecektim delikanlıya, vazgeçtim. Artık ne çocuktuk ne de Keloğlan'lar vardı. Hepsinin yerini Pepe'ler Kayu'lar almıştı. Sonra büyüdük, neler dinledik, pardon izledik(!)? İçinde muhteşem hayatların ve olağanüstü olayların olduğu diziler/filmler. Benim masallarımda Keloğlan annesinden hep dayak yerdi mesela. Kendisi esas oğlandı ,lakin gel gör ki Kara Kız'ı hep uzaktan sevdi. Ama bunun için hiç "depresyona" da girmedi. Kızını vermeyen padişaha da kin gütmedi. Insanın bildiği her şey ufkunun son sınırını çizer. Bugünlerde dizilerle çizdiğimiz ufkumuzda fakir ama gururlu oğlan zengin kızı sevdiğinde, daha önce bilmediği babasından miras çıkmalıydı. Beklemekten kaçmıştı uykularımız, hep "beklenti" beklemekten...

Bir anda bıçak gibi bölündü düşüncelerim. Bana ilaç verecek misin dedi ve ilave etti, yoksa sen ilaç değil hikaye mi satarsın? Dedim, keşke dükkanları olsaydı masalların...

 Bunları söyledim diye yine kızacaklar bana biliyorum. Bazı şeyler üretildikten sonra ihtiyaç halini alıyor. Mesela depresyon... Günümüzde her on kişiden dokuz buçuğu ya depresyon  geçirmiş ya da geçiriyor. İlaç alıyoruz, uyuyoruz ya da uyuşuyoruz. Ertesi gün bir daha bir tane daha... Bunun bir sonu olmadığında yine yolumuz düşüyor ilaçlara. Bu bir işe yaramadı diyor ve yine komşumuz Uzm. Dr. Ahmet amcanın ilacından istiyoruz. Yine aynı döngü yine aynı sonuç(suzluk)...

İnsan yaşadığı dünya ile birebir ilişkili bir mahluktur ve çevresinden de kolaylıkla etkilenebilir. Bilhassa sonbahar ve kış ayları duygu ve düşünce dünyasında bir takım dalgalanmalara sebep olabilir. Günlük duygu durum değişiklikleri ve ufak huzursuzlukların adı kolaylıkla "depresyon" olarak nitelendirilir. Sonra sorar delikanlı; "Uyumak ve unutmak istiyorum, ilaç var mı?"

 Kimseye kişisel gelişim kitaplarından fırlama cümleler kurmayacağım, sevmem de. Artık masal dinleyecek hallerimiz kalmadı biliyorum ve uykusuz geceler yaşıyoruz. Yastıklarımıza üç beş damla lavanta yağı döküyor öyle uyuyoruz. İlla birşeyler "yutalım" diyorsak ve yine düzensiz uykulardan şikayet ediyorsak passiflora bitkisinin tabletleri...  Tabi bir de uzun uzun kaynatılmadan demlenmiş ıhlamur çayı.  Kokusuna dayanabiliyorsak kediotu. Yalnız belirtmem gereken bu söylediklerim "depresyon ilacı" değil, daha sakin bir zihinle uyku düzenini sağlayan şeyler. Doğal antidepresan diye piyasada bulduğunuz "sarı kantaron"lara ise aman dikkat. Muhakkak doktora/eczacıya danışılmalı.

  Unutmamak lazımdır; unutmak amansız bir hastalık, unutmamak sağlıklı bir zihin, amma velakin zamanı gelince unutacak olmak ise yüce bir lütuftur... Ve size bir zihin matruşkası, unutmayı unutmak unutmamaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.