Mimsiz Medeniyet "AVRUPA"

A -
A +
Avrupa denilince algılar, yüksek standartlarda yaşamakla sınırlı tutuluyor. Üstelik bu kabullenmişlik o derece vicdanlara nüfuz etmiş ki, genç dimağlarda bunun geçmişi ve yarını da inkâr götürmez bir realite taşıyor.
 
Avrupa'nın Orta Çağ karanlığından güç bela kendini kurtarmış hallerinin, Rönesans ve Reform hareketlerinin akabinde toparlanmaya başladığını görürüz. Ekonomik açıdan gelişmesi ise Sanayi Devrimi ve de bir gereklilik olarak başlattığı sömürgecilik yarışı ile başlamıştır. Böylelikle dünyanın bir yerlerinde köhnemiş kalan bu kıta Avrupa'sı, çok kısa bir zamanda dünya üzerinde dominant karakteri üzerine almıştır. Avrupa'nın ekonomik başarısını kendisine timsal olarak gören gençler ise bu denli yoğun bir sömürge mantalitesi taşıyan herkesin, bunun bir sonucu olarak refah seviyesinin yükselebileceğini düşünmeyi göz ardı etmiştir. Burada amacım, Avrupa'nın çalışmadan birtakım merhaleler katettiğini söylemek değildir. İfadelerimden maksat, bu toparlanma ve yükseliş sürecinin etkenlerinin göz önüne alınarak, neticede oluşan zaviyeden meseleye perspektif kazandırmaktır.
 
Biraz geçmiş zamana dönecek olursak bizim bu imreniş ve yönelişimiz Sanayi İnkılâbı ve diğer devinimlerinin vuku bulduğu dönem Avrupa'sı ile eş zamanlı olarak çöküş yaşayan Osmanlı'ya dayanır. Bu durum içimizdeki aydın kesimin Avrupa'ya yönelmesine ve de Avrupa'yı taklit etmemize sebep olmuştur. Lakin ne yazık ki bu taklit o zamanlardan bu zamana değin fen ve teknolojide değil, örf-âdette ve sefahatte olmuştur.
 
Avrupa'nın manevi ilhamlardan uzak düşünürleri zulmet-i kalp olduklarından, zulmetli fikirlerin kaynağı olmuşlardır. Nitekim zulmet-i kalp, ruhi bunalımların esas kaynağıdır. İnsan her şeyden evvel kendi kalbinde, kendine münhasır bir kişilik taşır. Kendisinin beslendiği şey ise safi maneviyattır. Bu maneviyat kişinin kalbinde dirlik ve düzen sağlamazsa başıbozukluk peyda olur. Başıbozukluğun neticesi ise zulmet ve de o zulmetin sebep olduğu akıbettir. Kalp sıkıntısı olan kimseler tabii sonuç olarak ruhi bir sıkıntıya duçar olacaklardır.
 
Ruhsal sıkıntılar insan için farklı arayışlara mahal vermeye müsait bir haldir. Kişi bu durumda iken genel olarak kendini avutmayı eğlence ve sefahatte bulur. Dolayısı ile sıkıntı, sefahatin muallimidir. Dinden uzak Avrupalının ruhundaki sıkıntı, kendilerini avutmak için her türlü eğlence vasıtalarının bulunmasına öğretmenlik yapmıştır.
 
Heves ve hevanın neticesinde eğlence kültürünü aşırıya taşımış kimselerin bu şaşaası, içinde bulundukları kendini bilmezlik halinin ve de bunalımın ne yazık ki geçici bir merhemi hükmü taşır. Zira her bu yolu deneyen kimse bilir ki tüm neşesi, kulağında inleyen tınının son bulmasına yahut kendisini avuttuğu içkinin son damlasına kadardır. Hatta ve hatta bu eğlenceye düşmüş olan kişi yine bilir ki, sınırı tanımadığı takdirde kendisini avutan bu eğlence burnundan zehir olarak gelecektir.
 
Kendini eğlence ile avutan kimsenin aldığı bu uyutucu zehrin etkisinin geçiciliği ruhundaki yaraları perçinlemekten öteye gidememektedir.
 
Anlattığımız gibi kişilerin yönlendirdiği ve başkasını yutmakla beslenen ejderhaların meydana getirdiği medeniyetten, "mimsiz medeniyet" olarak bahsedilir. Malum, medeniyet kelimesinin ilk harfi olan mim kaldırılınca geriye deniyet kalır. Deniyet ise alçaklık demektir.
 
Toplumda üzücü olan odur ki, Avrupa'nın süslü yüzünden içini göremeyen kimseler, koyun postunda kurda gönül verip, kendilerinin yanı sıra herkesi bu medeni olmayan medeniyetin bir üyesi yapmak için çaba harcamaktadırlar. Hâlbuki çare Avrupa'nın sözüm ona modern çukurlarında değil, İslamiyet'in kabul ettiği ölçülerde işlenebilir teknoloji ve de ilimdedir. Bugün Avrupa dendiğinde bir Müslüman'da hayranlık uyanması, Müslüman kimliği taşıyan kişinin kabul edeceği bir durum değildir. Buradan Müslüman'ın kibirli olması ve diğer insanları beğenmemesi anlamı çıkarmamak lazımdır. Ancak şu da bir gerçektir ki, Müslüman kimse makam, mevki ya da konumdan ötürü bir diğerini ayrı tutup övmemeli, onu kendine üstün tutmamalıdır. Yapması gereken şey, onun yapabildiğini kendisinin de yapabilirliğinin olduğunu bilmesidir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.