Göğsü kınalı bir serçe varmış. Gök gürlediği zamanlar tir tir titreyerek yere yatar, gök yıkılmasın diye de ayaklarını havaya kaldırırmış. Bir yandan da, "Korkumdan kırk kantar yağım eridi" dermiş. Bir gün birisi demiş ki, "Sen kendin beş dirhem gelmezsin; nerden oluyor da kırk kantar yağın eriyor?" Bunun üzerine serçe şu cevabı vermiş; "Herkesin kendine göre dirhemi, kantarı var; siz ne anlarsınız!.." Öykü size ne düşündürdü? Hiç kendinizi bu minik serçe gibi hissettiğiniz oldu mu? Hani bazen bir yakınınıza başınıza gelen can sıkıcı bir olayı anlatırsınız, karşı taraf size "hiçte önemli değil" muamelesi yapar, anlaşılamadığınızı düşünürsünüz. Size verilen mesaj "abartma"dır. Bazen de çok değer verdiğiniz ya da sizin için önemli olduğunu düşündüğünüz bir durum da, örneğin günlerce uğraştığınız bir projenin sunumundan sonra yöneticinizden istediğiniz ilgiyi göremezsiniz bir hayal kırıklığı yaşarsınız. Çoğumuz duygularını içinde yaşar karşı tarafa belli etmemeye çalışır, es kaza hislerinizi ortaya koymuş da yine önemli değil mesajıyla karşılaşmışsanız hissettiğiniz duygu "anlaşılamamak" tır. ? Lütfen biraz empati "Anlaşılamamak" günlük hayatta ne çok kullandığımız bir söz öyle değil mi? "Anlayamayan mı haklı, anlaşılamayan mı" ne dersiniz? Aslında, kendini karşısındaki kişinin yerine koymadığı sürece her iki tarafın da haksız olma ihtimali çok yüksek. İletişim iki taraflı olur ve her iki tarafın da kendi dışında karşısındaki kişinin içinde bulunduğu şartları iyi düşünmesi gerekir. Çünkü böyle durumlarda bilinen şu ki, her iki tarafın da kendince haklı nedenleri vardır ve herkes öncelikle kendi haklılığına inanır. Kısacası konuyu tekrar öykümüzle birleştirecek olursak, her insanın olaylara kendine özgü bir bakış açısı vardır. Hepimiz durumu önce kendi tecrübelerimizle ve hayat anlayışımızla değerlendirir ve koşullarımıza göre bir çıkarımda bulunuruz. Hatta çok daha önemlisi, benzeri durumdaki tepkilerimizin ne olacağını pek fazla düşünmediğimiz için de herkes anlaşılamadığından yakınır durur. Oysa çözüm son derece basit. Yapılması gereken tek şey karşı tarafın vermek istediği mesaja son derece açık olmak ve kendimizi karşı tarafın yerine koyarak tepki vermek. Yani Kızılderililerin dediği gibi, "Bir insanı anlamak istiyorsan, onun ayakkabılarıyla dolaşabilmelisin". Kavganın bilimsel tahlili Kendinizi değerlendirdiğinizde, karşınızdaki kişiyi anlama konusunda nasıl bir yaklaşım içinde olduğunu hiç düşündünüz mü? İletişim konusundaki başarılı çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Üstün Dökmen, 10 alt basamakta topladığı tepkilerimizi bakın nasıl gruplandırıyor? Dökmen, insan davranışlarını önce üç ana grupta topluyor ve ardından 10 alt basamakta davranış özelliklerimizi ortaya koyuyor... > ONLAR basamağı Bu basamakta tepki veren kişi karşısındaki kişinin kendisine anlattığı problem üzerine düşünmez, onun duygu ve düşüncelerine dikkat etmez, buna ilişkin kendi duygu ve düşüncelerinden söz etmez. Dinleyen kişi, problem sahibine öyle bir geri bildirim verir ki, bu, o ortamda bulunmayan üçüncü şahısların (toplumun) görüşlerini dile getirmektedir. Bu basamakta tepki veren kişi, birtakım genellemeler yapar, atasözleri kullanır. Örneğin parasını israf ettiği için yakınan bir kişiye "ayağını yorganına göre uzat" dersem, Onlar basamağında bir empatik tepki vermiş olurum. Bu sözlerimle karşımdaki kişinin ya da benim duygu ya da düşüncelerimiz yer almamakta, yalnızca toplumun bu konu ile ilişkin görüşü yansıtılmaktadır. > BEN basamağı Bu basamakta empatik tepki veren kişi, benmerkezcidir; kendisine problemi anlatan kişinin duygu ve düşüncelerine eğilmek yerine, onun sahibini eleştirir, ona akıl verir; bazen de kişiyi kendi problemleriyle baş başa bırakıp kendinden söz etmeye başlar. Örneğin "ben" basamağına uygun empatik tepki veren bir kişi, dinlediği problem karşısında "üzüldüm, aynı dert bende de var" der ve böylece sorun sahibini sorunuyla yüzüstü bırakıp kendi sorunlarını anlatmaya başlar. Ben basamağında empatik tepki veren kişi, karşısındaki insanı bir ölçüde rahatlatabilir. > SEN basamağı Bu basamakta empatik tepki veren bir kişi, kendisine problemini ileten kişini rolüne girer, olaylara o kişinin bakış açısıyla bakar. Yani kendisine iletilen karşısında, toplumun ya da kendisinin düşüncelerini dile getirmez, doğrudan doğruya karşısındaki kişinin duyguları ve düşünceleri üzerinde odaklaşarak, o kişinin ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamaya çalışır. Yukarıda sıralanan üç temel empati basamağını kapsayacak şekilde 10 alt basamak da şöyle: 1- Senin problemin karşısında başkaları ne düşürür, ne hisseder: Bu basamakta empati kurmaya çalışan kişi, birtakım genellemeler yapar, felsefi görüşlere, atasözlerine başvurabilir. Problemi anlatan kişiyi toplumun değer yargıları açısından eleştirir. 2- Eleştiri: Dinleyen kişi, problemi anlatan kişiyi kendi görüşleri açısından eleştirir, yargılar. 3- Akıl Verme: Karşısındakilere akıl verir, ona ne yapması gerektiğini söyler. 4- Teşhis: Kendisine anlatılan probleme yada anlatan kişiye teşhis koyar; örneğin, "Sen bunu kendine fazla dert ediyorsun" der. 5- Bende de var: Kendisine anlatılan problemin benzerinin kendisinde de bulunduğunu söyler. 6- Benim duygularım: Dinlediği problem karşısında kendi duygularını sözle ya da davranışla ifade eder; örneğin "üzüldüm" ya da "sevindim" der. 7- Destekleme: Karşısındakilerin sözlerini tekrarlamadan onu anladığını, onu desteklediğini belirtir. 8- Probleme eğilme: Kendisine anlatılan probleme eğilir, onu irdeler, konuya ilişkin sorular sorar. 9- Tekrarlama: Kendisine anlatılan problemi, gerektiğinde onu anlatan kişinin kullandığı bazı kelimelere de yer vererek özetler; yani dinlediği mesajı kaynağına yansıtmış olur. 10- Derin duyguları anlama: Bu basamakta empati kuran kişinin yerine koyarak, onun açıkça ifade ettiği ya da etmediği tüm duygularını fark ederve bu durumu ona ifade eder. DEĞERLENDİRME: Yukarıdaki basamaklardan; 1. Basamak "ONLAR basamağına", 2, 3,4,5,6, "BEN basamağına", 7,8,9,10 "SEN basamağına" denk gelmektedir ve arzu edilen olaylara SEN basamağından bakabilmektir. Başarının göstergeleri İnsan ilişkilerinde ve iş yaşamında "başarının göstergesi" sayılan unsurlar: * Teknik beceriler * Belirli bir konudaki bilgi * Zihinsel beceriler * Hayaller ve kariyer amaçları * Fiziksel görünüş * Belirli bir iş alanına ilgi duyma * Genel sağlık * Kendi beden dilini kontrol edebilmek, başkalarının beden diline duyarlı olmak * Empati göstermek * Uzlaşmaya dayalı sinerjik ilişki kurmak * İnsanlarla olumlu ilişkiler içinde olmak * Başkalarını hesaba katmak * Yüksek duygusal enerji * İyimserlik * Çalışmaya adanmış olmak * Değişime istek duymak * Kendini yönlendirebilmek * Olumsuz duygularla başaçıkma * Stresle başaçıkma * Kararlılık Beden dilini okuyun!.. Karşımızdaki kişileri anlayabilmenin diğer bir yolu da sözlü iletişimin dışında karşımızdaki kişinin beden dilini iyi okuyabilmektir. Yani sözlü olmayan ifadelerini, beden duruşu, sesinin tonu, vurgusu, mimikleri, duruşu gibi bir çok durumu algılayabilmek gerekir. Bunun için de iyi bir gözlemci olmak önemlidir. Görünen o ki duygu ve sezgilerimize biraz önem verirsek işimiz çok kolaylaşacak, daha mutlu, huzurlu bireyler olarak hayatımızı sürdüreceğiz. Küçük bir ipucu; aslında kendi duygularını iyi anlayan bir insan biraz düşündüğünde karşısındaki insanın durumunu da çok iyi anlayacak ve bir çok alanda çok başarılı olacaktır.