Etrafınıza bir bakın! Herkes birşeyler anlatıyor. Yolda, otobüste, okulda, işte, evde... Her yerde, herkes konuşuyor! Peki ama kaç kişi dinliyor? Ne dersiniz, kaçımız iyi bir dinleyiciyiz? Sabırla, kendimizi vererek ne kadar süre karşımızdaki kişiyi lafını bölmeden ya da başka bir şeylere dalmadan dinleyebiliyoruz? Oysa uzmanlar başarılı olmanın en önemli şartlarından birinin dinleyebilmek olduğunu söylüyorlar. Ama gerçekten kendini vererek dinlemek, dinliyormuş gibi yaparak değil! İyi bir dinleyici olmak sadece okul ve iş hayatında değil, beşeri ilişkilerimizde de başarıyı getiriyor. Sözlerinin dikkatle dinlendiğini fark eden bir dost, size daha çok güveniyor; iş öğreten bir yönetici, ders anlatan bir öğretmen daha istekle bilgilerini aktarıyor. Duyduk, ama! Günlük hayatta iyi bir dinleyici olmanın avantajlarını başka bir sefere bırakıp, bu hatfa bir öğrenci için iyi bir dinleyici olmanın faydalarına bakalım. Okul ortamında öğrenmelerin büyük ölçüde okumaya ve dinlemeye dayandığı gerçeğini fark edersek sorumuz da hemen cevabını bulur. Özellikle sınıflarda öğrenci sayısının fazlalığı, uygulamalı dersler için gerekli ortamın oluşturulmaması derslerin dinleme ağırlıklı olmasına sebep olmaktadır. Dinlediğiniz birisinin, aradan bir süre geçtikten sonra söylediklerinin hiç birini hatırlamadığınızın farkına vardığınız oldu mu? Oysa onun konuşmasını duydunuz öyle değil mi? Etkili metod Özellikle derslerde öğretmeni duyuyor fakat dikkatinizi veremiyor olabilirsiniz. Konunun uzmanları durumu şöyle açıklıyorlar: Duyup, konuşulanlara kendini verememe; dinleme ile duyma arasındaki farkı ortaya koyar. Duyma pasif, biyolojik bir süreçtir. Çevreden gelen sesler, kulak tarafından alınır. Dinleme ise bilişsel bir etkinliği kapsayan bir süreçtir ve gelen bilgi yorumlanır. Dinleme amaçlı ve kısıtlıdır, düşünmeyi içerir. Dikkatin ders süresince sürdürülebilmesi ve anlatılanların öğrenilebilmesi dinleme becerisinin geliştirilmesine bağlıdır. Derste dinleme yolu ile öğrenme, öğrencinin kendi başına öğrenmesinden hem daha etkili hem de daha kısa sürede gerçekleşir. Dinlerken not almanın önemi Dersi dikkatli bir şekilde dinlemek ve daha sonra kullanabileceğiniz notlar almak verimli öğrenme ve uygulama tekniklerinin en önemlisidir. Dersi dinleyen kişiler, anlatan kişinin konuşma hızının 4 katı hızla düşünebilirler. Bu nedenle ders dinlerken, etkin dinleme ve not alma tekniklerini kullanmanız için yeterli zamanınız olur. Etkin dinleme; enerji ve aktif katılımı gerektiren bir beceridir. Not tutmak; tuttuğunuz notları gözden geçirmek, dinlediğinizi anlamada önemli rol oynayan tekniklerden biridir. Öğrenilenlerin büyük bir kısmı çok kısa sürede unutulur. Bilgiyi saklamanın ve ilerde hatırlamanın en etkili yolu not alma ve daha sonra bu bilgileri tekrarlamadır. Not almanın ile ilgili temel ip uçları şunlardır: Dersten önce * Kendinizi, dersi dinlemeye hazırlayın. * Kendinizi bir önceki derste öğrendikleriniz konusunda yoklayın. Neleri, ne kadar hatırlıyorsunuz? * Eğer dersten önce size bir okuma ödevi verilmişse, buna da göz atın ve kendinizi konuya hazırlayın. * Zihinsel ve fiziksel olarak uyanık olun. Derse aç girmeyin. Sınıfta ortalara ya da önlere oturun ve dikkatinizi öğretmene verin. Ders sırasında * Derste verilen bilgiyi, bilginin yapılandırılış tarzını anlamaya çalışın. * Dikkatinizi dağıtacak şeylere ve sıkılmaya karşı kendinizi koruyun. * Önemli noktaları ve organizasyon ipuçlarını not alın ve işaretleyin. * Eğer öğretmenin konuşmasını anlamakta zorlanıyorsanız ya da dinlemenizi zorlaştıran başka bir durum varsa konuşmanın içeriğine odaklanın. * Eğer dinlemenizi zorlaştırmıyorsa, duyduklarınızı kendi cümlelerinizle yazın. * Anlamadığınız yerleri sorun. * Dersin sonuna doğru gelindiğinde, defterinizi kaldırıp çıkmak için hazırlanmak yerine; öğretmenin söylediklerine daha çok dikkat edin. Çünkü ders sonunda öğretmenler genellikle önemli noktaları tekrar eder ya da imtihanlarda karşılaşabileceğiniz örnekler verir. Dersten sonra * Dersten sonra aklınıza takılan ve anlamadığınız bir yer kalmamasına dikkat edin. Anlamadıklarınızı ya öğretmeninize ya da arkadaşlarınıza sorun. * Kaçırdığınızı ya da yanlış anladığınızı fark ettiğiniz noktaları, diğer kaynaklardan da araştırın. * Notlarınızı temize çekin. Anafikirlere hatırlatma notları koyun ya da renkli kalemlerle önemli noktaları işaretleyin. * Derste tuttuğunuz notlardan farklı bir yere, kendi fikirlerinizi ve konunun sizde uyandırdıklarını ayrıca not alın. Başarıyı artırmak için bunlara DİKKAT! * Sınıf içinde yapılan sözlü anlatımlar konunun özünü ve en can alıcı yanlarını öğrenciye verme imkanı sağlar. * Anlatımda yazı tahtası, harita, çizelge vb. görsel araçların kullanılması görsel-işitsel dinleme imkanı sağlar. * Sınıf içi etkileşimde öğrenci, imtihanlarda sorumlu olduğu yerlerin ip uçlarını öğrenir. Bu da öğrencinin imtihan hazırlığını daha bilinçli yapmasına yardımcı olur. * Ekin dinlemenin ön şartı dinlemeye hazırlıklı olmaktır. Bunun için dersten önce hazırlık yapılmalıdır. * Dinleme karşılaştırma sürecidir; düşünceleri yakalama, düşüncelerin önemini belirleme ve diğer düşüncelerle ilişkileri bulmayı içerir. * Öğrenci dersi dinlerken öğretmenin söylediklerinden yola çıkarak daha sonra söyleyeceklerini kestirmeye çalışmalıdır. * Öğrenci, dikkatinin kaymasını engellemek için konunun ana ve yardımcı düşüncelerini bulmaya çalışmalıdır. Dersin amacını ve ana noktalarını, öğretmenin mesajını iyi algılamalıdır. Öğretmenin bireysel biçimi ile değil dersin özüne odaklaşmak gerekir. * Hatırlatma notlarınıza şöyle bir göz atın ve ne kadar hatırladığınızı anlamaya çalışın. * Birkaç dersin sonunda ortaya çıkan temalara ya da yapılara bakarak, konunun bütününü görmeye ve bir sistem oturtmaya çalışın. * Kendinize imtihanda çıkabilecek sorular hazırlayın ve onları cevaplayın. Okuyucu mektubu Kısa boyu kafanıza takmayın 21 yaşındaki okuyucumuz Erhan Aksu boyunun kısa olduğunu belirterek, arkadaşları arasında komplekse girdiğini; bu durumun da kendisini üzdüğünü söylüyor ve ne yapması gerektiğini soruyor! "Sevgili Erhan, konunun uzmanlarına göre boy uzaması; uzun kemiklerin uç kısmındaki 'epifiz hattı' ya da büyüme çizgisi denilen kıkırdaksı bölgelerdeki kıkırdak hücrelerinin çogalarak kemik dokusuna dönüşmesiyle gerçekleşiyor ve bu süreç doğumla beraber başlayıp, gelişme çağı yani pubertenin tamamlanmasına kadar devam ediyor. Bu sürenin sonunda yaklaşık 18-21 yaşlarında uzun kemiklerin uç bölgelerinde yeralan büyüme çizgisi, kıkırdaksı yapıdan kemiksi yapıya dönüşüyor ve bu bölgeden kemik üretimi duruyor. Epifizlerin kapanması olarak adlandırılan 'uzamanın durması'; kişiler, kemikler ve hatta çevresel şartlara göre ufak değişiklikler gösterse de 20'li yaşlardan sonra boy uzaması pek mümkün olmuyor. Önemli olan... Epifizlerin açık olduğu yaşlarda boy uzamasını belirleyen temel faktör genetik olmakla beraber; hormonlar, beslenme düzeyi, sportif etkinlikler gibi faktörlerin sınırlı bir etkisi olabildiği söylenmekte. Ancak epifizler kapandıktan sonra boy uzaması söz konusu değil. Diğer taraftan fiziksel özelliklerin belki de en çok önem kazandığı 2 alan olan spor ve şov dünyasındaki çok başarılı kısa boylu insanlara baktığımızda, bu durumun dert edilecek bir yanının olmadığını söylemek isterim. Ayrıca başarılı bir çok bilim adamının ve politikacının da kısa boylu olduğu gerçeğini görmek lazım. Kaldı ki senin boy ortalaman hiç de dert edilecek bir noktada değil. Unutma; önemli olan sağlıklı bir vücuda sahip olmak. İnsanlar boyları ile değil akıl ve kişisel özellikleri ile sevilir, kendilerini kabul ettirir ve başarılı olurlar. Ortalama bir boya sahip olduğuna göre kafana takacak hiç bir şey yok ortada. Spora ve beslenmene önem ver, beden ve ruh sağlığını koru. Önemli olan bunlar." Sevgiyle kalın. B. A.