"Ya kendine güvenecek ve o işi yapacaksın, ya da senin yerine birileri yapacak ve sen sadece o anı kurtarmış olacaksın. Ama hep kendine güvensiz yaşayacaksın ve hep birilerinin senin için, senin yerine bir şeyler yapmasını isteyeceksin. Ya da birçok isteğinden, arzundan vazgeçeceksin." İnsan kendisine bundan daha büyük bir kötülük yapabilir mi? Düşünsenize mezuniyet töreninde konuşmak istiyorsunuz ama topluluk karşısında konuşmaktan çekindiğiniz için vazgeçiyorsunuz. Okulun tiyatro kulübünde siz de oynamak istiyorsunuz yine aynı sebepten karşıdan izlemeyi tercih ediyorsunuz. Hal böyle olunca tabii ki iş hayatında da farklı şeyler beklemiyor sizi... Çünkü farklı çevrelere girmek, iş kurmak, ya da kariyer yapmak için sosyal olmak, kendine güvenmek ve hata yapmaktan korkmamak gerekiyor. Hatta konuya bambaşka bir açıdan bakacak olursak sırf bu yüzden sevdiği, beğendiği kişiye duygularını açamadığı, kısacası istediği gibi bir hayat süremediği de çok oluyor bu insanın. Yapılması gereken tek şey Oysa her şey o kadar kolay ki. Yapılması geren tek şey kendini diğer insanlardan farklı görmemek ve iç motivasyonunu daima üst düzeyde tutmak. Konumuzu belki sizinde bildiğiniz bir öyküyle açalım; "Önemli bir savaş sırasında Japon komutan askerlerinin sayısının düşmanlarınkine kıyasla çok daha az olmasına rağmen saldırıya geçmeye karar verir. Ordusunun kazanacağına olan güveni tamdır. Ancak, askerleri zafer konusunda oldukça kaygılıdır. Savaş alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep birlikte dua ederler. Daha sonra komutan cebinden bozuk para çıkararak "Şimdi yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz böylece ortaya çıkacak" der. Bozuk parayı havaya atar ve herkes sabırsızca paranın yere düşmesini bekler. Tura gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan güvenlerini toplamışlardır. Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar. Bir süre sonra yüzbaşı komutanının yanına gelerek onu takdir edercesine, "Kimse kaderi değiştiremez" der. Bunun üzerine "Haklısın" der komutan, iki tarafı da -tura- olan parayı göstererek... Çaba harcamak "Evet kaderi kimse değiştiremez" ama başarılı olma yönünde gerekli çabayı harcamaktan da istersek kimse alıkoyamaz bizi. Harcanan çabaya rağmen sonuç bazen olumsuz da olabilir ancak denemiş olmanın, çaba harcamanın verdiği iç huzuru da insanın önce kendisine ardından çevresine verdiği değerin, saygının çok önemli bir ifadesidir. Hepimiz hikayede yazdığı gibi zor durumlarla karşı karşıya kalmışızdır. Çoğu zaman karar vermek ve harekete geçmek için bazı yönlendirilmelere ihtiyaç duymuş ve harekete geçmemize yardımcı olacak o gücü hissetmekte zorlanmışızdır. > ÇOCUĞUNUZUN ÖZGÜVENLİ YETİŞMESİ İÇİN * Güçlü olduğu konularda size yardımcı olmalarına izin verin. * Yaptığı işe çok fazla müdahale etmeyerek kendisine duyulan güveni belli edin. * Ona zaman ayırarak önemli olduğunu kanıtlayın. * Düşüncelerini eleştirilmeden dinleyin. * Yaptığı işlerle ilgili ona olumlu tepkiler verin. * Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere yönlendirin. * Karşılaştırma yapmaktan kaçının. * Olumlu her aşaması için teşvik edin. * Olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakarak olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirin. * Düşüncelerinde genelleme yapmalarını engelleyin. * Düzenli aralıklarla çeşitli konularda sohbetler edin. * Beden dilinin önemini anlatın. * Ev içinde ve dışında başarabileceği sorumluluklar verin. (Sofrayı kurma, fatura yatırma vs.) > ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİNİ NASIL YOK EDEBİLİRSİNİZ?.. Şu bir gerçek ki hayatta elde ettiğimiz başarıların hiçbiri tesadüfler sonucu kazanılmamıştır. Her şeyi kaderin üstüne atıp, "kader buymuş, kaderde ne varsa o olur" demek "bütün gün evde boş boş oturup sonra da dışarıdaki zenginlere bakarak, onlarınki de kader bizimki de kader" demeye benzer. Burada önemli olan nokta bizim başarılı olmak ve kazanmak için hayata ne kadar bir ön hazırlıkla başladığımız ve başarma içgüdüsüyle harekete geçtiğimizdir. İşte bu noktada sorgulanması gereken soru şu: Bazı kişiler için hayat, çok daha kolay baş edilen bir şeyken bazılarımız için neden "aslında hiç de tembel olmadığımız halde" daha zor, daha problemli geçiyor? Sorumuzun cevabı birçok uzman ve kaynağa göre "özgüven" kelimesinde saklı. Başarma potansiyelimiz var belki ancak, bazen, sanki bir şeyler sesimizi keser, elimizi ayağımızı bağlar; beğenilmemek korkusu, dışlanma kaygısı, bir yetersizlik hissi gibi birçok olumsuz duygu ve düşüncelerle kendimizi bir kıskaca alır ve öylece hiçbir şey yapmadan yaşamayı tercih ederiz. Yani kendimizden vazgeçeriz. Peki böyle bir durumdan kurtulmak için ne yapılması gerekir? Psikolog Selçuk Arıcı'ya göre, kendi olumsuz varsayımlarımızla beslediğimiz bu "yıkıcı" düşünce yapılarımızı yenmek için bazı "onarıcı" teknikler vardır. Arıcı, bunları şöyle açıklıyor: * Güçlü yönlerimiz üstünde durmak: Önemli olan elde edilen sonuç değil, bu yolda harcanan çabalardır. Bu yüzden kendimizi takdir etmeyi bilmeliyiz. * Risk almak: Her yeni deneyime yeni bir öğrenme fırsatı olarak bakabilmek. Asıl olan kazanmak yahut kaybetmek değil! Ancak bu şekilde yeni fırsatlarla karşılaşabiliriz ve kendimizi olduğumuz gibi kabul edebiliriz. * İç konuşma yapmak: Kendimize haksızlık ettiğimiz durumlarda, "dur bakalım, o kadar da değil" diyerek daha olumlu varsayımlar üretmeliyiz. * Kişisel değerlendirme yapmak: Kendimizi her şeyden ve herkesten bağımsız olarak değerlendirebilmek... Bu tarz bir bakış açısı içsel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlayacaktır. * Kendini sevmek: İnsanlar kendilerini sevdiklerinde hem duygusal hem de fiziksel olarak kendilerini güvende hissederler ve kendileriyle barışık yaşarlar. * Kendini tanımak: Kendilerini tanıyan insanlar kendi güçlü ve güçsüz yönlerini iyi bilirler. Bir topluluğa girdiklerinde kendi potansiyellerinin farkında olarak harekete geçerler. * Hedef koymak: Tabii burada kastedilen hedef açık ve net koyduğumuz hedeflerdir. * Pozitif düşünmek: Olumsuz bir düşünceyle herhangi bir başarı elde etmek çok güçtür. Bu ancak karamsarlığa götürür. * İyi bir ifade yeteneği: Toplum içinde konuşmak için bol bol okumamız konuşma tekrarları yapmamız ve hatta zaman zaman iyi birer hatip olabilmek için evde çalışmamız ve sonucunda da konuşma yeteneğimizi artırmamız bize topluluk içinde daha çok söz söyleme imkanı tanıyabilir. * Duyguları kontrol etme: Duyguları ile başa çıkabilen kişiler duygularının esiri olmazlar. Beklenmedik davranışlar göstermezler. Korkuları ve endişeleri ile başa çıkabildikleri için riskleri göze alabilirler. > Zenginlik, Başarı ve Sevgi "Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti. Kadının davetine yaşlılardan biri cevap verdi: "Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz". Ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı: "Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, 'Zenginlik'tir" dedi. "Bu yanımda oturan arkadaşımın adı 'Başarı', benim adım ise 'Sevgi'dir." Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu: "Şimdi evinize gidin ve eşinizle başbaşa verip, bir karara varın" dedi. "İçimizden yalnızca birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin kararınızı bize bildirin." Kadın, Sevgi'nin önerisini eşine anlattığında adam "Aman ne güzel, ne güzel" dedi. "Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden Zenginlik'i davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur." Eşinin kararına itiraz etti kadın: "Başarı'yı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?" dedi. Sonra tekrar baş başa verdiler. "Aslında galiba en iyisi Sevgi'yi davet etmek. Hem ona yardımcı olmak bize de mutluluk verecek..." kararında hemfikir oldular. Bu karar üzerine kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu: "İçinizde hanginiz Sevgi idi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun..." Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevgi'nin arkasından eve doğru yürümeye başladılar. Kadın büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlik ile Başarı'ya sordu: "Siz niçin geliyorsunuz? Hani sadece biriniz gelebilirdi?" dedi. Kadının sorusuna, üç yaşlı birlikte cevap verdiler: "Eğer içimizden yalnızca Zenginlik veya Başarı'yı davet etmiş olsaydınız, diğer ikimiz dışarıda bekleyecektik..." dediler. "Fakat siz Sevgi'yi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize." Ve kadının "Niçin?" diye sormasını beklemeden, Zenginlik ve Başarı sözlerini söyle sürdürdüler: Çünkü Sevgi'nin olduğu her yerde, biz zenginlik ve başarı da her zaman onun yanında oluruz..." Tüm okuyucularımızın bayramını kutluyor, güzellik, birlik, beraberlik dolu her zaman bir öncekinden daha güzel ve mutlu bayramlar diliyorum. Sevgiyle kalın! B.A