Düne bakmak

A -
A +

Ülke ekonomisinde kişilerin sosyal yaşamından, evlerini geçindirmekten, siyasete kadar hemen herşeyi etkileyen pek çok olay yaşıyoruz. Ücretlinin alım gücü hızla erimekte, yatırımlar durmuş vaziyette, borsa canlılığını yitirdi, doların son günlerdeki durgunluğu bir yana çıkışı frenlenemiyor, Liramız süratle değer yitiriyor, işletmeler kapanıyor, para yurt dışına kaçıyor, sanayimiz yabancı sermayenin eline geçiyor, pek çok sektör yerli sermayenin giremeyeceği biçimi ile yabancı sermayeye açılıyor, IMF güdümlü ekonomi politikaları ile çıkırşlar aranıyor, dış borçlarımız günden güne artıyor, iç borçlar dolara endeksleniyor, vergi gelirleri dış borcun faizini bile karşılamıyor, Türkiye'nin iktisatçısı hukukçusu yokmuş gibi hangi politikanın uygulanacağı, hangi yasanın çıkacağı niyet mektupları ile belirleniyor. Bunları uzatmak öylesine mümkün ki, belki yazı dizisi bile olur. Neler oluyor bilemiyoruz, sonuçlarını göremiyoruz, tartışmıyoruz. Geçenlerde Reha Muhtar'ın 'Ateş Hattı' adlı programını izliyorum. Bu programda sunucu, bilimsel görüşlerden daha ziyade medyatik görüşlerin tartışılmasını sağlamaya çalışıyor. Ancak yine de bazen işe yarar fikirler çıkabiliyor. Ancak Muhtar, özellikle konuklarından geçmişi bırakıp bugünü tartışmalarını istiyor. Hatta konuklarına, 'Ne olur bırakın geçmişi, bugüne gelin' diyor yalvarırcasına. Hiç geçmiş bırakılabilir mi? Geçmiş bilinmeden, çözümlenmeden bugün anlaşılabilir mi? Bugünü anlamadan, geçmişin getirdiği tecrübe eleğinden geçirilmeden, yarına ait fikirler ileri sürülebilir mi? Geçmişi bilmeden bugünü anlamak, bugünü anlamadan da yarını planlamak mümkün değildir. Ancak biz daha geçmişimizi dahi doğru dürüst tartışamıyoruz. Son derece önemli tartışmalardan dahi, siyasi menfaat, kişisel çıkar ve rant sağlamaya çalışıyoruz. Tartışmaları kendimizi sıyıracak şekilde yapmaya ise bayılıyoruz. Sosyal, toplumsal, siyasal, ekonomik yapısını, hataları, olanı ve olması gerekeni tartışamıyoruz. Siyasetçiyi suçluyoruz. Kolay yol seçiyoruz. İğneyi bir türlü kendimize batırmıyoruz. Geçmişte, "kim ne veriyorsa, ben beş lira fazlasını veriyorum" diyen siyasetçiyi sorumlu tutuyoruz. Peki o siyasetçi, kendi zorla mı iktidara geldi. Biz beş lira fazlayı tercih edip, o siyasetçinin peşinden koşmadık mı? Televizyonlarda siyasetçiler arası tartışmaları izleyenler bilirler, her siyasetçi en iyi dönemin kendi partisinin iktidarda olduğu dönem olduğunu söylüyor, en kötü dönem ise ona göre diğer partilerin iktidarda olduğu dönem. Artık bu tartışmaları izlemiyor, uzaktan kumanda cihazının keyfine bırakıyorum kendimi. Geçenlerde Ercan Kumcu ile Şevket Pamuk'un 'Artık Herkes Milyoner' adlı kitabını aldım. Bu kitabı hemen herkesin alıp, ibretle okuyup, sonra da evinin bir köşesinde saklaması gerek. Yazarlardan Kumcu, iktisat doktoru. Kumcu, yurt dışında iktisat alanında öğretim üyeliği yaptıktan sonra Türkiye'de Merkez Bankası'nda çalışmış, bankanın Başkan yardımcılığına kadar yükselmiş. Şevket Pamuk'da iktisat doktoru. O da öğretim üyeliği yapmış. Türkiye'de iktisat tarihi çalışmaları ve yayınları ile tanınıyor. Ancak bu ortak kitapları bir iktisat kitabı değil. Yazarlar Hürriyet Gazetesi arşivini taramışlar, son 50 yıl içerisinde yayınlanan ekonomi haberlerini seçerek derlemişler. O günün ekonomiyle ilgili karikatürlerini, bugün bize pek keyifli gelecek gazete reklamlarını serpiştirmişler. Yazarlar ayrıca onar yıllık dönem itibarıyle de değerlendirmelerde bulunmuşlar. Bu derleme neticesinde ortaya çok ilginç, ilginç olduğu kadar da tarafsız haberler gün ışığına çıkmış. İşte bu haberlerden bazıları: -Cumhuriyetin 25. yılına girerken yeni mamüller ateş pahası (04.05.1948) -Truman yardım planının verdiği neticelerden memnun, Türkiye'ye 30 milyon dolar borç veriliyor. (07.10.1948) -İktisadi sahada kriz arttı. (15.09.1949) -Amerika 30 milyon dolar daha verecek. (19.03.1954) -Hayat pahalılığı gün geçtikçe artıyor. (18.03.1955) -Para değerinde ayarlama yapıldı, dolar 902 kuruş. (22.08.1958) -Türkiye'nin dış borç tutarı 400 milyon dolar. (03.09.1959) -Develüasyon: Dolar 15 lira. (10.08.1970) -Maliye Bakanı açıkladı: Vergili ve zamlı hayat başladı. (11.08.1970) -Benzine büyük oranda zam geliyor. (25.12.1973) -İğneden ipliğe herşeyin fiyatı artacak. (11.08.1974) -IMF develüasyonda ısrar ediyor. (29.10.1977) Bu haberlerden kitapta çok var. Listemiz, yüzlerce haberlik bir derleme içerisinden oluşturulan bir damla. Kitap şunu ortaya koyuyor. 'Biz bu filmi yıllardır seyrediyoruz.' Film aynı, aktörler hemen hemen aynı, dünün haberleri ile bugünün haberleri arasında ne fark var. Türkiye'nin artık daha farklı haberlere ihtiyacı var. Kalkınmaya yönelik gelişmeye yönelik, istikrara yönelik, geçim derdini ortadan kaldırmaya yönelik, kaybolan işçi sınıfını yeniden canlandırmaya, istihdamı artırmaya, yatırıma yönelik olumlu haberlere çok ihtiyacı var. Bu kısır döngü haberlerden kurtulabilmemiz ise, düne doğru değerlendirirken ulaştığımız noktayı doğru tanımlamaya ve bu doğrulara göre yarınımızı kurmaya bağlı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.