KDV inmeli mi, inmemeli mi?

A -
A +

Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizin aşılmasında hemen herkes kendince teşhisler koymakta ve bu teşhislerine göre tedavi yöntemleri önermektedir. Bu konuda en yoğun fikirler de, bilim adamlarından ve sivil toplum kuruluşlarından gelmektedir. Önerilen yöntemler, yazılı veya görsel basın yolu ile tartışmaya açılmaktadır. Kısaca düşünenler olarak adlandıracağım bu kesim, aslında bu toplumun üyesi olmanın, bu ülkenin vatandaşı olmanın sosyal sorumluluğunu yerine getirmektedirler. Ancak her fikre hemen kapılanmak yerine, önerilen konuların ve çözüm önerilerinin, çok iyi tartışılması, yan etkilerinin hesaplanması da ayrı bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu arada karşımıza, tartışmayan ve uygulamayan, ancak yapıyormuş gibi yapan veya yapar görünen bürokrasi ve siyaset çıkmaktadır. Örneğin, son günlerin revaçta konusu, KDV indirimidir. Bu fikir yoğun olarak ortaya atılmıştır. Bu fikre katılıp katılmadığımızı yazmadan önce, bir başka önemli konuya değinmek istiyoruz. Sayın Başbakan Yardımcısı, yaklaşık bir hafta önce KDV oranlarının indirileceğini söylemiş, Maliye Bakanı bu fikre yatkın demeçler vermiştir. Aradan geçen bir haftada, hiç bir şey yapılmamıştır. Hiç bir şey yapılmamasının sonucunda da, zaten hareketleri durma noktasına yakın olan piyasalarda, KDV indirimi beklentisiyle hareket iyice durmuştur. Piyasalar kilitlenmiştir. Eğer, yetkili siyasetciler KDV inecek diyorsa, bunun en geç üç gün içinde hayata geçirilmesi gerekmez miydi. Veya, "indirilmesi görüşüne katılmıyoruz ve vergi oranları indirilmeyecektir" denilemez miydi. Hiç kimsenin, bu günkü ortamda piyasalarla oynamaya, beklentiler üretip bekletmeye, piyasaları durdurmaya hakkı yoktur. Zaten KDV indirimine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı yayınlansa dahi, hemen aynı gün uygulamaya konulması zordur. Eğer, sadece beyaz eşya ve otomotiv sektörleri kollanmayacaksa, genel bir indirim yapılacaksa, en azından yazar kasaların ayarlanması için belli bir süre gerekmektedir. Gelelim KDV indiriminin piyasalara ve krizin aşılmasına katkısına. Biz, sadece ve özellikle beyaz eşya ile otomobilde KDV indiriminin, devletin vergi gelirlerini azaltmaktan başka herhangi bir şeye yarayacağına inanmıyoruz. Bir hesaplamaya göre, olası vergi kaybı tutarı, 120 trilyon lira civarında olacaktır. (Buradan doğacak kayıp ve açık, her halde yeni borçla kapatılacak, borç kısırdöngüsü artacaktır) Zaten önceden izlenen ekonomi politikalarının sonucu iyice zayıflamış bulunan orta gelir düzeyine sahip kesim, son ekonomik krizin sonucunda, hemen hemen ortadan kalkmıştır. Şu anda dar gelirliler ile yüksek gelirliler vardır. Dar gelirlilerin alım gücü zaten kalmamıştır. KDV oranı indi diyerekten, bu kesimin hemen buzdolabını veya çamaşır makinesini değiştireceğini hiç kimse beklemesin. Yüksek gelirlilerin veya biraz birikimi olanların, piyasalarda harcama yapmamasının sebebi ise, KDV oranının yüksekliği değil, siyasi ve/veya iktisadi güven ortamının yokluğudur. Bu güven ortamı oluşmadan, kimsenin dövizini bozup veya mevduatını çekip, otomobil almaya veya beyaz eşya satıcılarının önünde kuyruğa gireceğini kimse beklemesin. KDV indirimi, neticede, zaten borçların faizini bile karşılayamayan vergi gelirlerini biraz daha azaltmaktan başka bir sonuç vermeyecektir. Öte yandan indirim işletmeleri zora sokacaktır. Şu anda %18 oranla 100 liraya aldığını 150 liraya satan bir işletme, maliyeye, müşterisinden tahsil ettiği 27 lira KDV'den alışta ödediği 18 lirayı düşerek 9 Lira yatırmaktadır. Şimdi oranın %10'a düştüğünü farz edelim. Bu defa işletmeler, bu güne kadar %18 oranı ile aldığı malı %10 KDV ile satarlarsa, KDV beyannamelerinde ödenecek KDV (-) 3 lira (bir başka deyişle indirilecek KDV) çıkacaktır. Bu miktarın, mükellefe iadesi söz konusu olamayacağına göre, işletme bu 3 lira zararını ne zaman düşebilecektir. Hemen söyleyelim, bu indirim ancak iki şekilde olabilir. Ya satışların ileride çok önemli ölçüde artması veya yeniden KDV oranlarının yükselmesi gerekmektedir. Bu da, zamanı gerektirmektedir. Peki işletmeler, bu zaman sürecinde, bu finansman yüküne katlanabilecekler midir. Vergi konusunun, sadece KDV oranları açısından ele alınmaması, bir bütün olarak irdelenmesi ve masaya yatırılması gerekir. Ancak siyasetçi, bundan kaçmaktadır. Gelin, vergi sistemimize bir bakalım. Ortada, artık sistemi kalmamış bir vergi sistemi vardır. Bütün vergilerin oran ve tarifeleri yüksektir. Hepsinin gözden geçmesi gerekir. Zira, sistemin bu güne ve hale gelmesinde, bilimsel temellerden ziyade, "bir koyundan beş post çıkartmaya çalışmak" veya "elini veren mükellefin kolunu kapmaya çalışmak" zihniyeti hakim olmuştur. Sistemi olmayan vergi sistemimizin gelir üzerinden alınan vergilerine bir bakalım. Gelir vergileri, bu gün yaklaşık 120 milyara kadar hazine bonosu veya Devlet tahvili faizini vergilememekte, milyarlarca ve belki trilyonluk mevduat faizlerini yahut repo gelirlerini beyan dışında bırakmakta, verginin büyük bölümünü beyan usulünden çok stopaj yolu ile toplamaya çalışmakta, stopajı da ücretlilerin üzerine yıkmaktadır. Gelir vergisini ödeyen kesim, ücretliler, hayat standardına göre (belki gerçekte kazancı bile olamayan) küçük tacirler ve esnaf, serbest meslek erbabıdır. Vergilemede adalet ve mali güce göre vergi almayı emreden Anayasal buyruklar, unutulmuştur. Kayıt dışı ekonominin, kayıtlı ekonomiye oranının aşırı oranda arttığı da dikkate alınırsa, sistemin artık iyice yozlaştığı daha rahat görülür. Kur farkının altında ezilen, malını satmakta güçlük çeken, kredi borcunu ödemek bir yana, ihtiyacı olduğu krediyi dahi bulamayan işletmeciye, sanayiciye, kâr payı dolayısıyla ödenecek vergi ile birlikte %60'lara varan oranda vergi öngören bir sistem, çalışmaz. Vergi Sistemi, bütünüyle masaya yatırılmalı ve yeniden kurulmalıdır. Mikro bazda, kişilerin ve işletmelerin üzerindeki yük hafifletilmeli, ancak bu hafifletmenin vergi gelirlerine olumsuz etkisinin olmaması ve vergi adaleti, mali güce göre vergi ödeme gibi anayasal emirlerin yaşama geçirilmesi için, vergi tabana yayılmalı, vergi dışı kesim veya gelirler de kapsama alınmalı ve kayıt dışı ekonomi kayıt içine çekilmelidir. Bütün bunları yapmanın zor olduğunu, yirmi yıllık vergi hukukçusu olarak biz de biliyoruz. Ancak Türkiye'nin, bu gün içinde bulunduğu kriz ortamından, bir daha bu sıkıntılı günlere dönmemecesine kurtulabilmesi, bu zorları başarmasına bağlıdır. Yoksa, sadece bazı mallarda KDV oranını 1 veya 2 ay indirseniz ne olur, indirmeseniz ne olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.