Yaklaşık üç haftadır kondisyon ağırlıklı idman yapan millilerimiz, İsveç karşısında güçlerini ve maç tempolarını deneme imkânı buldu. Abdi İpekçi'deki atmosfer son derece olumluydu, sevdikleri takımı seyretmeye gelmiş 6000 kadar seyirci her zamanki seviyeli tezahüratlarıyla antrenman maçlarının başarılı geçmesini sağlayan ortama katkıda bulundular. 12 Dev Adam da bir anlamda seyircisini kucakladı; girişin ücretsiz olması sayesinde daha geniş bir seyirci yelpazesine ulaşıldı. Gelecek hafta başlayacak olan ve Amerika'da oynanacak olan Dünya Şampiyonası'nın güçlü takımlarını basketbolseverlerimizin ayağına getiren Efes World Cup süresince destek sırası seyircide olacak. Hazırlık programımızın en önemli imtihanı olan bu turnuvada millilerimiz başarılı olmak için ter dökerken, organizasyonun idari kadroları da geçen Eylül ayında yaşanan atmosferin yeniden sağlanabilmesi için büyük çaba harcayacaklar. Vilnius ve Kiev'den getirilen Avrupa'nın en başarılı dansçı kızlarının showlarının yanında Hidayet'in takımı Sacramento Kings'in maskotu Slamson'un nefes kesen NBA Show'u organizasyonun görsel boyutunu zenginleştirecek. İki İsveç maçının teknik analizini yapmak organizasyonun maksadını aşacaktır. Yapılan yüklemeden sonra maç temposuna yumuşak geçişi sağlamak için bizi yıpratmayacak bir rakip gerekiyordu ve Avrupa Basketbolu'nun vasat takımlarından olan İsveç bilinçli olarak seçilmişti. Henüz çok erken olması dolayısıyla oyuncularımız maç ritminde değillerdi, önümüzdeki günlerde oturması beklenebilecek bazı senkronizasyon eksiklikleri görüldü ki, bu da son derece normaldi. Indianapolis'de başarılı olmak için mutlaka içeriden sayı atmak gerekecektir. İsveç karşısında Asım ve Mehmet Okur pota altında parladılar parlamasına, ancak bizi çok daha güçlü rakip pivotlar bekliyor. İlk gerçek sınavlar da gelecek hafta Abdi İpekçi'de verilecek. İçeriden sayı çıkartılamayacağı zaman sadece dış şuta bağımlı kalmamak için penetre-pas denilen olgu önem kazanıyor. Tecrübeli Ufuk'un bu konuda katkı yapabileceği görüldü. Oyun içindeki dalgalanmalarını dengeleyip istikrar yakalamamız şart; ilk maçın üçüncü periyodunda 7 dakika boyunca sayı yemeyip 19-0'lık bir seri yakaladıktan sonra kalan üç dakikada 1 sayı yememiz gözden kaçmadı. "İsveç nasılsa bize farklı olamaz" diye düşünüp gevşemek yerine farklı öndeyken dahi tam saha baskı yapıp ısrarla top kovalamamız hem oyuncularımızın özverili çalışmasının, hem de artık tescillenmiş "Aydın Örs Disiplini"ninin yansımasıydı ve çok olumluydu. İbrahim sayı attıktan sonra tribünler "İbo! İbo!" diye inlerken dönüp Hidayet'e sarılması da geçen yıl elde edilen Avrupa ikinciliğinin takımdaki dostluğu ve paylaşımı nasıl perçinlediğini göstermekteydi. Alınan farklı galibiyetler önemli değildi, ancak yukarıda özetlediğimiz noktalar hazırlık döneminin henüz başı olmasına rağmen iyi yolda olduğumuzu ortaya koydu.