Giricek ile Semih'in dönüşüyle kadrosunu derinleştiren F.Bahçe Ülker çok iyi savunma yaparak ve hücumda da topu çok iyi paylaşarak üstünlüğünü kısa sürede kabul ettirdi. Tempolu oynuyorlardı, ancak set hücumunda pivotlarını kullanmayı unutmuyorlardı. Her zamanki yüksek yüzdeli üçlükleri atamasalar da, dengeli ve doğru oynayarak farkı çift haneli rakamlara kadar açtılar. Sarı-lacivertlilerde oyuna her girip çıkanın verimli olması biraz da Tanjevic'in ustalığıydı. Tecrübeli coach dakikaları çok iyi paylaştırarak herkesten katkı alıyordu, bir yandan da çetin geçebilecek son dakikalar için diri tutuyordu oyuncularını. En önemlisi kenara çıkacak oyuncunun hata yapmasını beklememesiydi; ülkemizde pek uygulanmayan bu yaklaşım, oyundan çıkanın yüksek moralle kenara oturup, geri döndüğünde kaldığı yerden devam etmesini sağlıyordu. Vidmar'ın mükemmel bir smaçtan sonra kenara alınması gibi... Telekom da iyi yönetiliyordu. Ercüment Sunter geriye düştükten sonra rakibini yakalayabilmek için taktik değiştirdi. İki oyun kurucuya ve kısa bir beşe döndü, hızlı oyun restini görüp, set hücumunda da topları pota altında Wright'a indirdiler. Oyunu dengesini değiştiren isim de F.Bahçe potası altında epeyce tahribat yapan Michael Wright oldu. Sahadaki çok kaliteli oyuncular ve derin kadrolar oynanan basketbolun seviyesini yükseltmişti, kazanmanın her iki taraf için de çok önemli olması, mücadele direncini artırdı. Çok heyecanlı, kaliteli, nefes kesen bir karşılaşma oldu; iki takım da o kadar iyiydi ki, kaybeden kim olursa olsun gerçekten yazık olacaktı. Telekom için ikinci yarıda işler F.Bahçe'ye kıyasla biraz daha iyi gidiyordu ancak stresin arttığı son dakikalarda maçı kıl payı kaybetmelerinin sebebi bizce tekleyen saha içi idareleri oldu. Kazanma şanslarını yine de son saniyedeki son atışa kadar sürdürdüler, ancak ileride bu tür zor maçların benzerlerini kazanmaları için, son dakikalarda daha iyi bir oyun kurucu performansı gerekecektir.