Dünya Şampiyonası'na ilk defa katılmamıza rağmen ümitli olmak için kuvvetli nedenlerimiz vardı. Çok yetenekli bir takıma sahiptik, tecrübeli teknik ve idari kadrolar elinde başarılı bir hazırlık dönemi geçirilmişti. İlk defa katılmanın tecrübe eksikliğini aşabilecek kapasitemiz vardı; dolayısıyla büyük düşünüyorduk. Ikinci turdaki zor rakipler öncesinde grup maçlarında mümkün olan en fazla galibiyeti alarak gruptan çıkmak için işe başladık, ancak Porto Riko karşısında iyi oynamadık. Rahatça öne geçip kısa sürede bitirmemiz gereken maçı zora soktuk. İlk maçın baskısı veya başka nedenlerden dolayı pota altımızı koruyamadık, rakibin baskısına karşı yeterince organize olamadık, son iki dakikada olmaması gereken hatalar yaptık ve sonuç olarak başabaş geçen maçı kıl payı ile kaybettik. BREZİLYA DA ELİMİZDEN KAÇTI Elimizden kaçırmamamız gereken Porto Riko'ya yenilmek hesaplarımızı alt üst etmişti. Böyle olunca onlardan en az 15 sayı daha iyi olan Brezilya'yı mutlaka yenmek gerekiyordu. Türk insanının bıçak kemiğe dayanınca en zor sınavları aşabilme yeteneği ile birleşen ilk maçımızdan çok daha iyi oynayabilecek kapasitede olduğumuz gerçeği - bir çok otoritenin görüşü hilafına - bizi maçtan önce galibiyet için ümitvar kılmaktaydı. Gerçekte de öyle oldu. Muhtemelen rahat bir galibiyet bekleyen sambacılar karşısında öne geçtik ve sonraki dakikalarda farkı giderek açtık. İlk yarıyı 11 sayı önde bitirdiğimizde bütün kategorilerde işler iyi gidiyordu. Atış yüzdeleri, hava topları (20-13,) sadece 3 top kaybıyla oynamamız, kısacası her şey lehimizeydi. Ancak asıl önemlisi verdiğimiz mücadele idi. Dünya Şampiyonası'nda söz sahibi olmak için sahanın her santimetrekaresine yayılan topyekûn bir savaş vermekteydik ve sahadaki üstünlüğümüzü getiren esas faktör de bu idi. Ancak son iki dakika içerisinde yaptığımız büyük hatalar ve yanlış şut seçimleri son saniyelere girilirken Brezilya'ya zor da olsa kazanma şansını getirdi. Onlar da bu şansı mükemmel değerlendirdiler; uzak mesafeli bir son salise üçlüğü ile maç boyunca belki ilk defa sürenin sona ermesinden sonra öne geçtiler ve maçı kazandılar. Onların kazanmasından önce maçı biz kaybettik de denilebilir, maç boyunca bu kadar üstun oynayıp son iki dakikada böylesine yenilmek hepimiz için acı bir şok oldu. LÜBNAN BİZİ ZORLAYAMADI Böylece Dünya Şampiyonası'ndaki ilk iki maçımızı da son dakikalarda kaybetmiş olduk. Bu şekilde kaybedilen maçların tahrip edici etkisini bir an önce üzerimizden atıp mücadeleye devam etmek ve 9 maçlık uzun bir turnuva oynadığımızı unutmamak gerekiyordu. Maçın başlamasından itibaren Lübnan'ı rahatça yenebileceğimiz görüldü. Pisi pisine kaybedilen iki maçın getirdiği gerginlik, Lübnan'ı bir hafta önce özel maçta farklı yenmiş olmanın verdiği rahatlıkla dengelenmişti. Oyuncularımız rakibi küçümsemeyip maça gereken önemi verince bizim için kolay bir maç oldu. Önemli bir nokta, yıpranan oyuncularımızı dinlendirmekti. İkinci periyoddan itibaren bunu da yaptık. 100 sayı barajını aşarak aldığımız galibiyet bizi ikinci tura yükselttiği gibi moral da kazandırdı. 12 DEV ADAM ZORU SEVER Yukarıda da belirttiğimiz gibi Dünya Şampiyonası'na ilk defa katılmakta olmanın getirdiği tecrübesizliğine sığınamayacağımız kadar iyi bir takımımız var. Sonuçların açıkça gösterdiği gibi şu anda namağlup grup lideri olarak çeyrek finalin kapısını aralamış olabilirdik; böyle olmamasının nedeni küçük nüanslar ve kişisel hatalardan dolayı alınan iki mağlubiyet oldu; üstelik iki maçı da kazanmamız işten bile değilken. Ancak maç sonuçlarının grupta alınan sonuçlarla birleştirildiği ikinci turda önümüzdeki üç maçı kazandığımız takdirde yine aynı noktaya döneceğiz. 12 Dev Adam'ın giderek yükselen formuyla geçen yıl devirdiğimiz İspanya'yı, iki hafta önce Belgrad'da yendiğimiz Yugoslavya'yı ve bunların arasında en kolay rakip olan ve yine Ağustos başında İstanbul'da yendiğimiz Angola'yı devirerek bu iki mağlubiyeti sıfırlayabiliriz ve avantajlı konuma gelebiliriz. 12 Dev Adam'ın zoru sevdiğini biliyoruz; geçen yıl Avrupa Şampiyonası'nda Slovenya'ya yenilip turnuvadan elenecek konuma gelmiş iken önce İspanya'yı, arkasından da diğerlerini teker teker yenerek gümüş madalyaya nasıl uzandığımız henüz hatırlardan silinmedi. Bu sefer şartlar daha ağır olsa da bunu yapabilecek güçteyiz. Lübnan'ın Amerikalı coachu John Newmann da maçtan sonraki basın toplantısında aynen bunu vurgulamaktaydı: "Grubumuzdaki en iyi takım Türkiye idi. Başlangıçta biraz dağınıktılar, ancak aldıkları mağlubiyetlerle kendilerine geldiler. Böyle bir durumda biz onlara rakip dahi olamazdık zaten. Türkiye'nin ikinci turda birçok takım için problem çıkaracağını biliyorum."