Eylül ayında bayan basketbolumuzu büyük bir sınav bekliyor. İlk defa katılacağımız Avrupa Şampiyonası finallerinde mümkün olan en iyi dereceyi alıp, Dünya Şampiyonası'na katılma hakkı kazanmak istiyoruz. Bayan basketbolunun tüm dünyada erkeklere kıyasla biraz daha geri planda kalan çizgisi ülkemize ve milli takımımıza da yansıyordu doğal olarak. Seksenli yıllarda bir dönem kurulmasına dahi gerek görülmeyen bayan milli takımlarımız neyse ki, uzunca bir süredir bütün kategorilerde uluslararası mücadeleye katılmaktalar ve artık Avrupa finallerinin gediklisi Erkek Milli Takımımız'ın yolunda ilerlemekteler. Fiziki açıdan erkeklere kıyasla kapasiteleri nispeten kısıtlı olan, yani erkekler gibi güçlü olmayan, onlar gibi sıçrayamayan ve onlar kadar hızlı koşamayan bayanların oynadığı basketbolun ayrıntıları erkeklerle aynı olmak zorunda mıdır? Birçok ülkede hakim olan bu anlayış oyunu kontrol etmeye meraklı coachların uygulamalarında bayan basketbolunu ister istemez erkeklerden daha yavaş ve belki de renksiz bir çizgiye mahkum ediyordu uzunca bir süredir. Yeni bir sistem Bayan Milli Takımımız'ın Baş Antrenörü Cem Akdağ bu tür yerleşik kalıpları aşabilen bir vizyonla iki yıldır farklı bir metot izliyor. Bayan basketbolunun kendine has dinamikleri içinde oluşturulabilecek etkili bir yöntem arayışıyla yola çıkarak milli takımımız için kontrollü basketbolu rafa kaldıran yeni bir sistem oluşturdu. Savunmada sürekli baskı yapıp rakibi bir an önce atış yapmaya zorluyoruz, topu hücum sahasına çok çabuk getirip çabuk atış kullanıyoruz, böylelikle hem maçın temposu yükseliyor, hem de maç başına yaptığımız atış sayısı çok daha fazla oluyor. Daha fazla atış denemesi işin doğası gereği daha fazla basket üretimi getiriyor. Ortaya çıkan sonuç son derece çarpıcı: İki yıl öncesine kadar hücumda ortalama 60 sayı üreten Bayan Milli Takımımız'ın hücum kapasitesi, bu sistemle maç başına ortalama 80 sayıya çıkmış durumda. Hem de sıradan rakiplere karşı değil. Geçen yıl oynadığımız 10 maçın 9'unu kazanıp sadece bir tanesinde Hırvatlar'a - uzatmada - yenilirken, devirdiğimiz rakipler arasında Litvanya ve İtalya gibi Avrupa'nın önde gelen ekipleriyle birlikte, Olimpiyatlara giden Yeni Zelanda ile Nijerya da vardı. Tempolu oyun fazla enerji gerektirdiğinden maçlarda kullandığımız çok sayıda oyuncunun yaklaşık 12 dakikalık süreler paylaştığını görüyoruz. Çok sayıda oyuncu değiştiriyoruz, böylece sorumluluk takıma yayılıyor ve herkes bütün gücüyle mücadele ediyor. Temeli iki yıl önce atılan bu çizgiyi bu yıl daha da geliştirdik. Türk vatandaşı olarak oynayan Amerikalı oyuncu Korel'in de sistem içinde yerini almasıyla geçen sene yenildiğimiz Hırvatistan'ı, Akdeniz Oyunları finalinde devirerek altın madalyaya uzandık. Almeira'da Hırvatlar hariç fazla güçlü takımlarla oynamadık - ki Eylül ayında çok güçlü rakiplerle mücadele etmek durumunda kalacağımızı biliyoruz - ama kendi ülkemizde oynayacağımız Avrupa Şampiyonası'nda göze hoş gelen mücadeleci oyun tarzımız sayesinde seyircilerimizle bütünleşip zirveyi zorlayabileceğimiz sistemi oluşturmuş durumdayız. Büyük düşünüyoruz Bayanlarımızın Avrupa Şampiyonası'nda alacağı başarılı bir sonuç bir çoklarını şaşırtacak şüphesiz. Çünkü yurt dışında kimse bizden büyük bir sıçrama beklemiyor açıkçası. Son Akdeniz Oyunları Şampiyonluğu hariç Bayan Milli Takımımız'ın geçmişinde Avrupa klasmanında mütevazı derecelerin üzerine çıkamaması, ya da Avrupa'nın en iyi bayan takımlarını oynadığı Euroleague'de yıllardır bir Türk kulübünün bulunmaması bunu doğal kılıyor belki. Ancak iki yılı aşkın süredir yapılan ayrıntılı teorik ve fiziksel hazırlıkları takip edebilenler ve takımımızın yakaladığı potansiyeli değerlendirebilenler, güçlü bir iyimserliğin gururunu taşıyorlar şimdiden. Rusya'daki Dörtlü Final sırasında düzenlenen basın toplantısında kendisine Bayan Milli Takımımız'ın Avrupa Şampiyonası'ndaki şansı sorulduğunda - ki soru 'ilk sekize kalabileceğinizi umuyor musunuz' şeklindeydi yanlış hatırlamıyorsak - Coachumuz Cem Akdağ'ın verdiği kendine güven dolu cevapla yazımızı noktalamak istiyoruz: "Her türlü sürprize hazır olun."