2001 yılının son haftası sert çekişmelere ve yakın skorlara sahne oldu. Birçok maçta iki taraf da galibiyete çok yakın olunca salonlardaki ve TV başındaki basketbolseverler bol bol heyecan yaşadı. Tek istisna B.Kolej-Efes maçı idi. Ankara ekibi sakatlıklar nedeniyle sadece 5 oyuncuyla Efes'in karşısına çıkınca maçın sonucu ilk andan belli oldu. 38 sayılık fark yakalayan lacivert-beyazlılar haftanın tek farklı sonucuna imza attılar. Sezon başından beri inişli-çıkışlı bir grafik çizen F.Bahçe, çok iyi hazırlandığı karşılaşmada Ülker'i epey terletti. Özellikle Whisby çok iyiydi. Sert savunma yaptılar, birbirlerine daha iyi yardım ettiler; geçmiş haftalarda yaşadıkları kopuklukları geride bırakmış gibiydiler. Sonunda rakiplerinin derin kadrosuna ve maç tecrübesine boyun eğmekle birlikte oldukça başarılıydılar. Turuncu-yeşilliler üçlük atışlarda ortalamalarını tutturamamalarına rağmen özellikle Harun'un ustalığı sayesinde galibiyete ulaştılar, bu arada Kerem'in etkili oyunu da unutulmamalı. Tutku'nun sakatlığı sırasında Lollis'in kendisini tribünde bulması ve özellikle de Muratcan'dan faydalanılmaması sürpriz oldu. G.Saray-Beşiktaş derbisi tam bir heyecan fırtınası halinde oynandı ve seyircilerin taşkınlığına sahne oldu. Medeni bir basketbol ortamının sembolü haline gelen Abdi İpekçi Spor Salonu'nda unutulmaya yüz tutmuş nüanslar ne yazık ki yeniden canlandı. Son aylarda Avrupa Şampiyonası ve sonrasındaki milli maçlar dahil yaklaşık 70 bin seyirciye kaliteli hizmet verilirken ve bu süre zarfında tek bir koltuk dahi kırılmazken, salonun yarı yarıya dahi dolmadığı bu karşılaşmada 40 kadar koltuğun ve bazı camların kırılması son derece üzücüydü. Maçın büyük bölümünü önde götüren "yüzde yüz yerli" Beşiktaş, son dakikalarda atak yapan G.Saray'ın iki puanı kapmasını engelleyemedi. Beş oyuncunun çift rakamlı skor ürettiği siyah-beyazlılar giderek daha iyi oynuyorlar. Pivotları Fatih Solak'ın yokluğunda akıllı oynayarak rakiplerini de kendilerine uyup kısaltmak zorunda bıraktılar ve maçın büyük bölümünü önde götürdüler. Yabancısız oynamak şüphesiz genç oyuncularını önemli ölçüde olgunlaştırıyor. G.Saray ise iyi oynamamasına rağmen kazanmayı başardı. Arka arkaya maç kazanmanın verdiği güven, sarı-kırmızılıları galibiyete ulaştıran faktörlerden biri oldu; kritik üçlükleri sayıya çevirmeleri ve geriye düştükleri anlarda dahi mücadeleyi hiç bırakmamaları onları başarıya götürdü. Darüşşafaka O.Renault'u kendi sahasında yarım basket ile devirerek çok değerli bir galibiyet aldı. Gerçek bir pivota sahip olmayan ve hava toplarında adeta ezilen Darüşşafaka'nın bu olumsuzluklara rağmen maçı kazanmayı başarması önemliydi. O.Renault ise sahip olduğu etkileyici rebound üstünlüğünü (47-26; 20 hücum reboundu) top kayıpları, kötü atış tercihleri ve yerli oyuncuların yabancılara yeterince eşlik edememesi ile harcayınca kazanması gereken bir maçı kaybetti. Yarım basketlik çok değerli bir diğer galibiyet de Telekom'u kendi sahasında deviren K.Yaka'nın oldu. Zaman zaman eleştirilen Ufuk Sarıca'nın baş rolünü oynadığı bu galibiyet İzmir ekibi için ekstra bir fırsat oldu. Şu anda dördüncülüğe yerleşmiş ve ilk üç sıraya gözlerini dikmiş durumdalar. Telekom takımında her zaman istikrarlı bir performans gösteren Jurkovic'e bu defa sadece Cüneyt eşlik edince iki puanı beklenmedik şekilde kaptırıverdiler. Bu hafta birçok örneği görülen ik tarafın da galibiyete çok yakın olduğu karşılaşmalardan biriydi. Alt sıraların kozlarını paylaşan iki ekibi Kolejliler ile İTÜ'nün kapışması da son derece çekişmeli geçti. Bekir'in sayılarıyla maçın büyük bölümünü önde götüren Kolejliler, Orhun'un oynamayışına rağmen son dakikalarda atak yapan İTÜ'ye engel olamayınca galibiyetin ellerinden uçup gidişini izlemek zorunda kaldılar. Pivotu olmayan bordo-beyazlılara karşı Robinson'un etkisiz kalması Ankara ekibi adına bir hayal kırıklığı oldu. Karşılaşmanın yıldızı emektar Levent idi. Maç boyunca sabırla arkadaşlarına pozisyon hazırlayan ve gücünü kozların paylaşılacağı son dakikalara saklayan Levent, tam bu sırada sahneye çıkarak adeta sazı eline aldı ve takımına maçı kazandırdı.