Bundan önceki iki önemli karşılaşmanın ilkinde Blair çok iyi oynayarak pota altını adeta Efes Pilsen'e kapatmış ve Cumhurbaşkanlığı Kupasını, ikincisinde de İbrahim olağanüstü oynayarak Türkiye Kupası'nı takımlarına kazandırmıştı. Sezonun iki büyük kupasını Efes'in elinden kapıveren Ülker'in daha derin bir hesaplaşma ortamı getiren çok maçlı play-off finalinde yine de sonuç getirecek uygulamalar geliştirmesi gerekiyordu, çünkü Efes takım oyununda Ülker'den daha iyiydi. Maçın başında Efes Pilsen biraz daha iyiydi. Sezon boyunca fazla dakika alamayan Muratcan, İbrahim'in yokluğunda ilk beşe terfi etmişti. Takımı geri düşünce kısa sürede yerini Naumoski'ye bıraktı. Bu da çözüm olmayınca Ülker kenar yönetimi kısalmak uğruna Kerem'i Tutku ile değiştirdi. Böylelikle kısa oyuncu rotasyonlarının tümünü daha ilk periyodda denemiş ve hamlelerinin çoğunu harcamış oldular. Daha akıcı bir basketbol oynayan Efes Pilsen bu sayede ikinci periyodun hemen başında arayı açıverdi. Ülker'in onlara yetişmek için uyguladığı tam saha baskı Efes oyun kurucularını durduramadığı gibi, kendi yarı alanlarında denedikleri alan savunması ise Efes şutörlerinin ekmeğine yağ sürdü. Ülker hücumlarının bireysel çabaya döndüğü bu dönemde sahadaki 'usta' Naumoski de bekleneni veremeyince Efes net bir üstünlük sağladı (50-30) İlk yarının bir diğer 'olmayanı' Booker ikinci yarıda toparlandı. Maçı kaybettiği taktirde 2-0 geri düşecek Ülker'in arayı kapatma çabası her açıdan izlemeye değerdi. Muratcan'ın başını çektiği bir hamleyle yükselen savunma dirençlerinin izin verdiği ölçüde farkı biraz indirdiler. Son 10 dakika başlarken 14 sayı gerideydiler ve her şeye rağmen maçı kazanabilecek bir pozisyondaydılar. Yüksek skorlu ve zevkli bir mücadele oldu. Dünkü maçta ve şimdilik seride net bir üstünlük sağlayan taraf Efes Pilsen gibi görünse de, çok maçlı play-off sisteminin en ufak bir gevşemeyi kaldırmaması yüzünden henüz hiçbirşey belirlenmiş değil. Ülker kendi sahasındaki maçı mutlaka kazanmak durumunda.