Ermal'in Arnavutluk'ta yetişmiş olmasının getirdiği sert iklime alışık dağcı ve savaşçı kimliği ile Bahama Adaları'nın sakin yaşam temposundan yetişme Harvey arasındaki pota altı mücadelesinin Ermal lehine gelişen dengesi, Efes'in sert savunmasında iki takım arasındaki kapışmanın geneline yayıldı. Oyunun başında savunma etkinliğine ilaveten Nikoliç'in "şiirsel" hareketleri ile parlayan Efes kısa sürede üstünlük sağladı. F.Bahçe'nin en önemli sorunu Benetton'u 43 sayıda tutan Efes savunmasını aşmak idi. Oyuncularının bireysel ofansif yetenekleri bu sorunu aşmaktaki kozları olabilecekken, Salyers gibi bir potansiyelin ilk çeyrekte hiç sayı üretememesi hem bu süreçte belirgin bir faktör, hem de sarı-lacivertliler adına önemli sıkıntıların işareti oldu (30-14). F.Bahçe'nin 72-65 kazandığı ilk maça kıyasla zor bir dönem geçirdiği söylenebilir - ki o maçın 23 sayı, 9 reboundluk yıldızı Booker'ın yerini dolduramadılar - ancak bir kıyaslama yapıldığında iki takım arasındaki asıl değişiklik, Efes'in her açıdan o günkü seviyesinin çok üzerinde olmasıydı. İşler kötü gittiğinde alan savunmasına döneceği belli olan rakibine karşı hazırlıklıydı Efes. Doğru atışı bulana kadar akıllıca top çevirdiler ve beklenen bu hamle karşısında herhangi bir sorun yaşamadılar. Pota altında Ermal'in bıraktığı yerden Kaya ve Prkaçin devam ederken giderek arayı açtılar (40-14). Farkın bu şekilde açılmasıyla sahadaki mücadele giderek anlamsızlaşırken önce tribünlerden gelen "Bizler inandık, siz de inanın ..." tezahüratı, arkasından Rasim'in ateşleyici mücadelesi ve Aydın Örs'ün tam saha baskı hamlesi atmosferi bir anda değiştirdi ve sarı-lacivertlileri oldukça ümitsiz bir konumdan geri getirdi. Bu dönemde Efes'in hızını keserken, F.Bahçe'nin belki de tek çıkış ümidi Salyers'i de "4 faullü" yapıveren birkaç düdük tartışılır gibi geldi bize. İlk yarı biterken gelen F.Bahçe atağına karşı Efes kenar yönetiminin soyunma odasında gerekli önlemleri alıp, oyuna yeniden hakim olacağını düşünenler üçüncü periyodun başında şaşırdılar, çünkü sarı-lacivertliler ulaşılmaz görünen farkı neredeyse kapatıverdiler (51-44). F.Bahçe'nin sadece 11 sayı yiyip, 30 sayı attığı bu dönemde oyuna müthiş bir heyecan gelirken, Solomon'un oyun kuruculuğundaki Efes biraz kontrolden çıktı. Ancak hemen arkasından bu sefer Efes sadece iki sayı yiyerek 19 sayılık bir seri yakaladı (70-46). Bireyselliğe yönelik oyunuyla Efes'in (Ermal'den sonra) skoreri olan Solomon, kenardan gelen Alper'in önemli katkılarıyla farkın bir daha kapanmamak üzere açılmasına ön ayak oldu. İki takımın dünkü form seviyeleri kıyaslandığında Efes'in farklı galibiyeti normal sonuçtu. Her iki takımın kenar yönetimleri oyun içinde kendileri aleyhine oluşan radikal dalgalanmaların nedenlerini analiz etmeleri gerekiyor. F.Bahçe sıkıntılı bir dönem yaşıyor olsa da, tecrübeli teknik yönetimi sayesinde bunu aşmanın yollarını bulacaktır. Efes ise formunun zirvesinde olup, Avrupa'da ve sonrasında ligde zorlu play-off karşılaşmalarına hazır görünürken, takıldığımız tek konu Ender'in aldığı kısıtlı oyun süresi oldu.