Ülker'in istikrarlı bir performansla Efes'in 2-0'lık üstünlüğünü eşitleyip kendi sahasına döndüğü maçı Efes'in kazanacağını öngörmüştük. Hem de yıldız oyuncularından bir veya ikisinin süper skorlar üretmesiyle değil, oyunu normal gidişatı içerisinde kazanacağını. Oyuncuların sahadaki performansına saygımızdan ve nice maçların nasıl çevrildiğini bizzat sahada yaşamışlığımızdan bu tür sonuç 'kahinliğinden' genelde imtina ettiğimizi okuyucularımız bilirler, ancak bu sefer bazı somut nedenler Efes'in kazanma şansını net bir şekilde yükseltiyordu. Taktiksel bazda bakıldığında Ülker peş peşe iki önemli galibiyeti kenar yönetiminin hamleleriyle ve özellikle de 4 kısaya dönüp Efes'in pota altı avantajını elinden alarak kazanmıştı. Çünkü Efes risk almaktan çekinen bir yaklaşımla rakibine uyarak kısalmış ve oyun düzenini kaybetmişti. Öncelikle Efes kenar yönetiminin bıçak kemiğe dayanınca karşı hamle yapacağını düşünüyorduk, nitekim öyle oldu. Ülker yine 4 kısaya döndü, ancak Efes bu sefer oralı olmadı. Tutku'yu Kaya ile savunmanın dezavantajına rağmen kendi sistemini oynamayı sürdürdü ve pota altından Ülker'e epey zayiat verdi. Efes'in ilk 19 sayısının 10'unu atan Kaya böylelikle ilk periyodda ciddi bir faktör olurken Ülker'in güvendiği bir kozu maçın henüz ilk bölümünde iflas ediyordu. Oyunda inisiyatif Efes'e geçti. Ülker'in 4 kısa restine meydan okuyarak Efesliler'in 24-18 önde bitirdikleri ilk periyod sadece 6 sayılık bir fark içermesine rağmen aslında çok daha fazlasına işaret ediyordu. Efes'in kendi tarzında güvenle ısrar edişine eklenen Ender'in patlayıcı performansı bir süre sonra Ülker'e geri adım attırdı. Turuncu - yeşilliler yeniden üç kısalı düzene döndüklerinde hamle üstünlüğünü kaybetmişlerdi. Bireysel bazda baktığımızda ise Ülker'in bazı yıldızlarının süper bireysel performansları (Booker'ın son 35 sayısı gibi) önceki galibiyetleri getiren altyapıyı tamamlıyordu. İbrahim'in yokluğunda alışık olduğundan daha fazla dakika alarak yıpranan Naumoski başta olmak üzere serinin ilerleyen maçlarında neticeyi tek başına değiştirebilecek isimlerin sahneye çıkması giderek zorlaşıyordu. Nitekim dünkü maçta Ülker'in hiçbir oyuncusu çift rakamlı skorlara dahi ulaşamadı. Ülker'in ister istemez kapıldığı suni güven ortamı ve Efes'in seride geriye düşmemek için bütün gücüyle savaşmak zorunda olması gibi psikolojik faktörleri de bunlara ekleyebiliriz, ancak dün ortaya çıkan tablo bütün tahmin boyutlarını aştı. Ne hiçbir Ülker'li oyuncunun çift rakamlı skor üretememesi ne de takım olarak 46 sayıda kalmaları gerçekçi bir gösterge değildi, bunun da altını çizmek gerekiyor. Dünkü maçta oluşan farklı skor gerçi Ülker'in üzerindeki baskıyı arttırdı ama perşembe günü oynanacak maçın sonucuna yönelik bir şeyi değiştirmiş değil; son derece çekişmeli bir final serisi izliyoruz.