Her turnuvada sahaya sürdükleri iyi oyunculara rağmen Slovenler'in uluslararası başarıları sınırlıydı. Geçen yıl Sapparo'da Çinlilerin son dakika üçlüğüyle Dünya Şampiyonası'na ilk aşamada veda etmişler, iki yıl önce Belgrad'da çeyrek finalde Nowitzki'ye toslayıp elenmişlerdi. Uzun soluklu olmamalarını birçokları bunu mücadele gücü ve yürek eksikliğine bağlıyordu. Bu sefer durum farklıydı. Nachbar, Becirovic, Udrih, Milic ve Brezec gibi tecrübeli (her biri NBA'de oynayan, oynamış ya da draft edilmiş olan) yıldızları gelmemişti ama kapasiteli gençlerle yine iyi bir takımdı Slovenya - ve bu sefer yürekliydiler de; grupta Fransa karşısında kaptanları Nesteroviç Tony Parker'a çok sert bir faul yapıp oyundan atıldığında 15 sayı geride ve zor durumda olmalarına rağmen kazanmışlar ve 'üçte üç' yapmışlardı. Bizimse işimiz grupta iyi gitmediğinden Sloven galibiyeti çok önemli - ve adeta şart - hale gelmişti. 12 Dev Adam kapasitesini yine tam anlamıyla sahaya yansıtamadı ama ilk üç periyotta biraz daha derli topluydu. Mehmet Okur'un erken üçlükleri iyi oyununun ve daha fazla süre alacağının en baştan habercisiydi. İlk yarıda skoru Slovenler önde götürdü ama biz de iyiydik; temel kriterlerden biri olan hava toplarında belirgin şekilde üstündük. Sahadaki başa baş mücadelede Slovenlerin bizden farkı topu rakip sahaya çabuk taşımaları ve bizden daha süratli oynamalarıydı. Onlardan yediğimiz birkaç hızlı hücuma aynı şekilde cevap verebilseydik oyunda söz sahibi taraf biz olurduk. Üçüncü periyodun sonuna doğru onları yakalayıp 39-36 öne geçmişken ve olası bir patlamanın tam eşiğindeyken Hidayet'i kenara aldık. Ermal'in mesafeli duruşundan faydalanan Slokar'ın arka arkaya iki üçlüğü bizi tekrar geriye düşürdü. Hızlı hücumlarla desteklenmeyen skor üretimimizin 30 dakikada 40 sayıya zor ulaşmasına rağmen zar zor yakaladığımız avantajımız elimizden uçmuş ve bütün iş son 10 dakikada hareketlenip maçı almaya kalmıştı. Belki de bunu hala yapabilecek durumdayken hiç beklenmedik bir şey oldu ve son periyotta tam 6 dakika sayı atamadık. Slovenler de fırsatı değerlendirip maçı kazanıverdiler. Salonda çalan 12 Dev Adam şarkısı ve dansı, Türkçe müzikler ve taraftarlarımızın coşkulu desteği sonuca yansıyamadı. Bundan sonra potansiyelimizi sahaya yansıtabildiğimiz ölçüde önümüzdeki maçları kazanıp alabileceğimiz en iyi dereceyi kovalamaya devam edeceğiz.