G.Saray Cafe Crown, ilk periyotta hücum ribauntlarından elde ettiği ikinci atışlarla işi bir ölçüde idare etse de, Semih ve Basden'in başını çektiği F.Bahçe Ülker savunmasını aşıp sağlam bir hücum düzeni oluşturamadı aslında. İki takımın performansı arasındaki ciddi fark, başa baş geçiyormuş gibi görünen ilk 10 dakikanın sonunda birden bire tabelaya yansıyı verdi: 16-30. F.Bahçe savunmasının bütün sayı yollarını kapatmasıyla iyice bunalan sarı-kırmızılı hücum oyuncuları, tam anlamıyla bireysel zorlamalara dönüştü. Bireysel hücum ortamı (ligin sayı kralı) Fitch ve Mitchell'in sevdiği ortamdı aslında; ne var ki maçın kaderinin çizildiği ikinci periyotta, her zaman diğer takım arkadaşlarının devre dışı kalması pahasına bireysel hücumu benimseyen bu oyuncular tamamen "yok"ları oynadılar. F.Bahçe işlerin iyi gitmesine rağmen rotasyonu geniş tutarak bütün silahlarını kullanıyor ve maçın ilerleyen dakikalarına da yatırım yapıyordu. İyi oynayan Solomon dışarı alındığında Mrsic girdi mesela ve takımda bir aksama olmadı. Aynı şekilde uzunları da değiştirerek oynattılar. Aydın Örs takımını hakikaten iyi hazırlamıştı; oyuna giren ve çıkan bütün oyuncuların konsantrasyonu üst seviyedeydi. Herkes kendisinden beklenen katkıyı yaptı ve fark gittikçe açıldı. İkinci periyodun ilk 7 dakikası boyunca hiç sayı üretemeyen G.Saray, bu süreçte potasında tam 22 sayı gördü ve fark da 26 sayıya çıktı: 16-42. Hücumda etkili olduğu gerçeğinin yanında, sarı-lacivertlileri başarıya taşıyan asıl faktör dirençli savunmalarıydı. F.Bahçe bu savunmayı Avrupa Ligi'nde yapmış olsa, her halde bu şekilde elenmezdi. İlk yarıda 50 sayı yiyen ve bunun ancak yarısını (27) üretebilen G.Saray, ilk 20 dakikanın sonunda kimsenin beklemediği şekilde oyun dışı kalmıştı. 3. periyotla birlikte oyuna taze bir başlangıç yapmak istedilerse de, sarı-lacivertli savunma onları aynı şekilde bekliyordu. Fark kapanmadığı gibi aksine daha da arttı. G.Saray'ın teknik patronu Murat Özyer için zor bir durumdu, ancak insan takımını nasıl hazırladığını da merak ediyor ister istemez... Bençten gelen oyuncular da aksayan hücuma çözüm olamadı. Fatih ve Cemal'in etkisi sınırlı kalan mücadelesi dışında, giren çıkanı arattı denilebilir. Özyer, sonunda yabancıları oyundan alıp "Türk oyuncularla mücadele" silahını çektiyse de bu hamlenin hiç susmadan takımlarını destekleyen G.Saray taraftarlarını biraz olsun tatmin etme dışında bir faydası olmadı. İki takım arasında kapasite farkı vardı şüphesiz, ancak bu fark hiç de tabelaya yansıyan büyüklükte değildi. Solomon'un hücum organizasyonu, asistleri ve skor üretiminin yanında bazen eksikliğini hissettirdiği olumlu ve yapıcı oyunu, dünkü galibiyete olduğu kadar sezonun bundan sonrası için de önemliydi. F.Bahçe bu çizgisiyle play-off'lara hazır göründü.