Atletik yapılı ve süratli Fransızlara karşı elimizde önemli bir fırsat vardı maç öncesinde... Onları yendiğimiz taktirde iki galibiyet önlerine geçecektik ve bizi tekrar yakalayıp grup birincisi olmaları oldukça zorlaşacaktı. Bunu onlar da bildikleri için, Kiev mağlubiyetinden sonra direkt İstanbul'a gelerek maçın üç gün öncesinden pusuya yatmışlardı. İlk dakikalardaki karşılıklı çekişme iki takımın da kararlılığını sergiliyordu. Bir süre sonra 12 sayı öne geçerek üstünlüğümüzü oyuna yansıttık. Ancak Tony Parker maçtan 5 saat önce İstanbul'a uçmuş olmasından hiç etkilenmeden devreye girdi. Yaklaşık 15 dakikada bir maçlık skor üreterek devre arasına kadar durumu eşitledi ve takımını yeniden ümitlendirdi. Ancak milli takımımız herkesin kendisini düşündüğü günlerden beri çok yol katetmişti. Hidayet'in attığı sayılardan önce sahaya koyduğu emekle şekillenen liderliğiyle birlikte paylaşma özverimiz ve dayanışmamız üst düzeydeydi. Böyle olunca sahadaki mücadele etkinliğimiz de gözle görülür şekilde yükseliyordu. Üçüncü periyodda Sinan'ın Parker'a yaptığı savunma önemliydi, ancak tüm diğer oyuncularımızın yaptığı savunma ile Parker dışındaki bütün Fransızları tek haneli skorlara mahkum etmemiz maçın sonucunu belirleyecekti. Son periyoda girerken yeniden üstünlük sağlamıştık ve Fransa'nın bundan sonra durumu toparlamak için bir değil, birkaç tane Parker'a ihtiyacı vardı artık. Üçüncü maçımızı da kazanarak hedeflediğimiz avantajlı pozisyonu yakaladık. Oyunda ne olursa olsun boyun eğmiyoruz ve her maç daha iyi oluyoruz. Sırada Ukrayna'yı Kiev'de yenmek var artık.