Üç büyükler olarak tanımlanan G.Saray, F.Bahçe ve Beşiktaş'ın birlikte hareket ederek basketbol (ve voleybol) şubelerini kapatmaya yönelmeleri hemen herkesi üzdü. Güzide gençlik kulüplerimiz müesseselerin bütçe avantajları karşısında rekabet edemediklerinden şikayet ederek çareyi faaliyetlerine son vermekte arıyor. Üç değerli kulübümüzün şanlı basketbol geçmişi, kazanılan şampiyonluklar, Türk spor tarihinin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bu kulüplerden yetişip sadece basketbol sahalarına değil, Türk toplumuna ışık tutan, gençlere önderlik eden ve 'unutulmayacaklar' arasında kendilerine vazgeçilmez birer yer edinmiş nice yıldızlar hâlâ parıldamakta iken, basketbol faaliyetlerine ara vermek yönündeki radikal bir karar nasıl bu kadar kolaylıkla alınabiliyor? Gençlik kulüplerinde en büyük değer, geçmişte adeta tırnaklarla kazınarak şampiyonluklardan ve diğer başarılardan oluşturulan kulüp geleneğidir. Gelecekteki başarıların temelini hazırlayan, sporcuları ve idarecileri bir arada tutan, motive eden ve gerekli enerjiyi sağlayan, taraftarları kenetleyen ve harekete geçiren hep geleneğin gücüdür. Paha biçilmez bir geleneği yok etmeye nasıl cesaret edilebiliyor? Yapılan çıkışlar yüzünden basketbol şubelerinin geleceği belirsizliğe bürünen üç büyük kulüp camiamız içerisinde tabandan tavana kadar herkes üzgün. Oyuncular çaresiz, taraftarlar kederli; geleneğin oluşmasında büyük emekleri olan eski başkanlar Ali Uras, Ali Şen ve Süleymen Seba haykırıyorlar: "Kapatamazsınız! Sponsorlarla pekala devam edebilirsiniz." Giderler karşılanamadığı için kapatıldığı belirtilen basketbol şubelerin gençlik kulüplerimiz için birer yük olmaktan çıkarılıp, başarıyla yönetilen gelir kaynakları haline getirilmeleri o kadar zor değil aslında. Çağdaş spor yönetiminin vazgeçilmez gereği olan etkin bir idari pazarlama anlayışına sahip yöneticiler istihdam edilebilir. Geçerli çağdaş modeller incelenebilir, gerçekçi hedefler belirlenip, kulübü zafere taşıyacak stratejiler oluşturulabilir. Böylece hem zarar ettiğinden şikayet edilen basketbol şubeleri kazanç getiren bir yapıya kavuşturulabilir, hem de şanlı geleneğin kendisine yakışır şekilde geleceğe taşınması sağlanabilir. Nesiller arasındaki sorumluluğu mükemmel vurgulayan bir kızılderili atasözü vardır: "Biz bu dünyayı babalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık." Çevrenin korunması üzerine söylenmiş olmakla birlikte her biri yaklaşık yüzer senelik çabalarla oluşan kulüp geleneklerine de kolaylıkla uyarlanabileceğini düşünüyoruz. YAPILACAK ÇOK ŞEY VAR Olaya bu açıdan bakıldığında geleneğin sürdürülmesinin ve yüceltilmesinin sorumluluğu maddi sıkıntı ve diğer zorlukların arasında kolayca öne çıkıveriyor. Sporda başarı günümüzde bütçeden ziyade etkin yönetime dayanıyor. Merchandising ve diğer pazarlama programları, seyirci çekmek için düzenlenebilecek etkinlikler, medya ve halkla ilişkiler programları hep henüz yeterince keşfedilmemiş alanlar olarak ilgi bekliyor. Alt yapıdan oyuncu yetiştirme etkinliğine bakıldığında dahi kat edilecek epey mesafe olduğu görülebiliyor. Basketbolda kısıtlı bütçelerle ancak doğru kararlarla kazanılmış başarı örnekleri de bu durumu tescil ediyor. Basketbol gibi ilgi gören ve başarılı bir spor dalının, bırakın milyonlarca taraftara sahip değerli gençlik kulüplerimizi, herhangi bir kulübümüz için dahi vazgeçilemez bir gelir kaynağı olabileceğine inanıyoruz. Ligimizin TV hakları konusundaki çalışmalar devam ediyor ve büyük ihtimalle geçen yıllarda olduğu gibi kulüplerimize buradan yine gelir sağlanacak. Avrupa'nın en çağdaş salonlarından biri haline getirilen Abdi İpekçi Spor Salonu seyirciye yönelik programlar geliştirilmesi ve bilet gelirleri sağlanması yolunda kulüplerimizin emrinde. Bakanımız Fikret Ünlü, Milli Piyango ve Spor Toto'dan amatör şubelere kaynak kaydırma ve vergi kolaylıkları sağlama çabasında elinden geleni yapıyor. Sporun temelinin ve en büyük dayanağının mücadele etmek olduğunu unutmamak gerekiyor. Hep birlikte yaşıyoruz, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kaynak kıtlığının da etkisiyle kriz dönemleri ne yazık ki kaçınılmaz oluyor. Her krizin bir çıkışı olduğunu ve ortamı iyi değerlendirip gerekli atılımı yapabilenlerin olumsuz koşulları lehlerine çevirip krizden fayda sağlayarak hatta güçlenerek çıkabildiklerini ne yazık ki" içinde yaşadığımız koşullar hepimize çoktan öğretti. Türkiye değerli gençlik kulüplerimizden bunu bekliyor, gelenek de zaten bunu gerektiriyor.