Avustralya takımı orta sahadan ya da ötesinden başlayan sert savunma yaparak -bu arada adam değişerek - rakibin hücum organizasyonunu bozabilen ve hücumda isabetli üçlükler atarak patlamalar yapabilen, dolayısıyla gününde olduğunda çok tehlikeli olabilecek bir takımdı. Bir gün önce bu şekilde Brezilya'yı yenmişlerdi. Dün bıraktığımız yerden başladık ve oldukça iyi oynadığımız birinci periyodun sonunda az da olsa üstünlük sağladık, ancak hemen arkasından kıyaslanamayacak kadar kötü bir ikinci periyot oynadık. 10 sayı atıp 28 sayı yediğimiz bu ikinci 10 dakikada sahadaki dengeler birden aleyhimize döndü. Avustralya farkı 15 sayıya kadar çıkardı ve maça ortak olabileceğimiz bir noktadan oldukça uzaklaşmış olarak soyunma odasına gittik. Yaşadığımız hücum tıkanıklığı onların hücum patlamasına denk gelince (Bruton 3/3 üçlük ile 11 sayı üretti) işlerin adeta tepetaklak kötüye gittiği ikinci periyotta 1/7 üçlük isabetiyle oynadık, onlar ise 6/7 attılar. Bunun yanında tam 7 top kaybettiğimiz için (onlar sadece 1) hücum yüzdemiz daha da düştü. İşlerin kötü gittiği dönemlerde çabuk demoralize olmak bizim insanımıza has bir özellik olarak kabul edilse de milli takımımız bu konuda belirgin bir şahsiyet sergilemeye başladı. Sahada ne olursa olsun çözülmüyoruz, birbirimize destek olmaya devam ediyoruz ve mücadeleyi bırakmıyoruz. Bu olumsuz süreçten hiç etkilenmeyen mücadele direncimiz maçın ilerleyen anlarında bizi düştüğümüz zor durumdan çıkaran temel dayanağımız oldu. Üçüncü periyodun başlamasıyla birlikte elimizden geldiğince direnmeye devam ettik ve bizim savunmamızı biraz sertleştirdiğimiz ve onların da birkaç şut kaçırdığı üç dakikalık kısacık bir dönem sonrasında oyuna yeniden ortak olduk. (43-38) Avustralya hamlemize karşılık vermek için tam saha baskıya başladı. Üçüncü periyodun kalan dakikaları boyunca pek iyi oynayamadık, ama onlar da iyi oynamıyorlardı. Sahadaki dişe diş mücadele her iki tarafın da basketbol kalitesini düşürüyordu adeta. Oyunun tüm bölümlerinde hava toplarında Avustralya'dan üstündük, Kerem başta olmak üzere 9 oyuncumuz bu kategoride katkı yaptı. İstediği şekilde sayı üretemeyen Serkan 25 aldığı dakika süre boyunca oyunun emek kategorilerinde önemli işler yaparak - ve bir ara oyun kurucu dahi oynayarak - bir skorerin sayı üretmediği zaman da nasıl faydalı olabileceğini gösterdi. Dakikalar giderek azalırken ve milli takımımız ısrarla kovalamasına rağmen bir türlü rakibi yakalayamazken bizi kazanmaya yaklaştıracak bir ivme arıyorduk. Genç milli takımımızın yıldızı Ersan ilk yarıyı 3 sayı ile tamamladıktan sonra kritik anlarda üst seviyede sorumluluk üstlenerek maçı 17 sayı ile bitirdi, coachumuz Tanjevic'in gençlere verdiği önemin ne kadar isabetli olduğunu tescil edercesine. Ancak galibiyete yönelik kritik bir katkı da İbrahim'den geldi. Maçı kazanmaya sonuna kadar inanan ve birkaç dakikalık kritik bir sürece 8 sayı ve iki savunma reboundu sığdıran kaptanımız 63-65 ile rakibi yakalayıp öne geçmemize önemli rol oynadı. Bruton'un bitime az kala 5 faulle oyun dışı kalması önemli bir tehdidin saf dışı kalmasını sağlarken maçın sonunu akıllıca oynayarak ikinci bir çok değerli galibiyet almayı başardık. Dünya Şampiyonası gibi zor bir ortamda bir bölümünü hiç de iyi oynamadığımız bir maçı kazanmak - her şeye rağmen geriden gelip kazanmayı bilmek - hakikaten önemliydi. İlk iki maç sonrasında grupta iyi bir pozisyona geldik ve yapacağımız daha çok şey var.