Goljoviç'in oyunun hemen başındaki iki bloğu, sonucun habercisiydi sanki. Efes'in iki pivotu Hüseyin ve Drobnjak beklenmedik şekilde, Ülker'in skorerine takılmışlardı. Turuncu-yeşilliler birkaç gün önce fark yedikleri, Ahmet Cömert Salonu'nda bu sefer teslim olmaya pek niyetli değildiler. Hücumda pota altını başarıyla zorlayarak, Efes'in pivot avantajının dahi üzerine gittiler (22-12). Efes hücumlarıysa oldukça dağınıktı. Bu dönemde pivotlarını kullanamadıkları gibi iyi hazırlanmış dış atışlar da bulamadılar. Rastgele zorlamalarla sayı aradılar. Takımının saha organizasyonundaki sıkıntısını gören Oktay Mahmudi, Kerem'i oyuna aldı ve aynı anda da Ülker oyun kurucusu üzerinde Efes baskısı başladı. Mulaömeroviç'in baskı yapmak şöyle dursun, savunmanın hiçbir şekliyle alakası yoktu ve Efes'in savunma etkisizliğini oluşturan zincirinin ilk halkası konumundaydı. Ancak hücumda zaman zaman etkili olduğu için oyunda tutuluyordu. İlk yarı sonunda Efes'in biraz toparlanmasını onun basketleri sağladı. Ülker yaklaşık 10 sayılık üstünlüğünü pekiştirirken ve oyuncularını hem maçın sonuna hem de serinin kalanına yönelik olarak idareli kullanırken, genç oyuncularının bazı hatalarını sineye çekmek durumunda kaldı. Alper'in üçlükleri üçüncü periyodda Efes'in daha fazla geri düşmesini önlerken, Mehmet Okur'un sahanın her iki tarafındaki mücadelesi sonucu değiştirecek nitelikte olduğunun sinyallerini vermekteydi. Ancak Efes kağıt üzerindeki üstünlüğünü bir türlü sahaya yansıtamayınca ve üstelik sinirlerine de hakim olamayınca, Ülker rahat bir galibiyet aldı. Efes hem maçı, hem avantajını hem de diskalifiye olan Oktay Mahmudi'yi kaybetti. Efes'in farklı kazandığı ilk maçtan sonra, lacivert-beyazlıların üstünlüğünde geçeceği tahmin edilen final serisi, Ülker'in yükselen performansıyla farklı yönde gelişiyor. Efes'in savunma yapmaması ve hücumda avantajlarını kullanamaması sonucunda Ülker'in seriye ortak olduğu, hatta favori konumuna yükseldiği söylenebilir.