Turnuvada istediği sonuçları alamamış her iki taraf için de mağlup olmak Avrupa Şampiyonası'na veda etmek anlamına geliyordu. Arşivlerde İtalyanlara karşı galibiyet oranımız bizim açımızdan pek iç açıcı olmasa da maçın kırılma noktası kapasitemizi sahaya yansıtmaktı. Bunu yapabildiğimiz taktirde İtalya'yı yenebilecek potansiyele sahiptik, tıpkı daha önce Almanya ve Slovenya karşısında olduğu gibi... Oyunun başındaki iyi savunmamız ve 9-1'lik hava topu üstünlüğümüz hemen tabelaya yansıdı (8-20) İyi oynamanın coşku ve keyfiyle zor atışları da sayıya çevirdik ve turnuvanın en yüksek ilk periyot skoruna ulaştık. Yine oyunu hızlandırmadan oynamamıza rağmen ikinci periyotta top kayıplarımız yükselince savunmasını sertleştiren İtalya 1-8'lik bir top kaybı avantajı yakalayarak toparlandı. İbrahim, Ersan, Cenk, ve pota altında epeydir oynamayan Semih gibi oyuncularımıza dakika verdiysek de tabelaya yansıyacak katkı alamadık. Bireysel çabalara dönüşen hücum tarzımız içerisinde bu işi en iyi yapan oyuncumuz Hidayet'in sahaya geri dönmesi bizi yeniden toparladı. 'Hedo' faul atışlarını biraz daha yüzdeli atabilseydi İtalyanları daha güvenli bir mesafede tutabilirdik. Hem hücum, hem savunma etkinliğimizin birlikte düşüşü rakibin bizi yakalayıp geçmesine mâl oldu. Neyse ki bu kötü dönemi çabuk atlattık, Hidayet'in yüksek yüzdeli üçlüklerinin sayesinde -ve hava topu üstünlüğümüzün yardımıyla- oyunu bırakmadık. Son birkaç dakikadaki heyecan fırtınasının sonunda bizi galibiyete taşıyacak uygun atışı yakaladık ama sayıya çeviremeyince Belinelli ve Gigi ile direnen İtalya maçı uzatmaya taşıdı. 40 dakikada sadece 2 top kaybı yapan İtalya da canını dişine takmış, bizi yenerek turnuvadaki şansını canlı tutmaya çalışıyordu. Bir türlü durduramadıkları Hidayet'i uzatma periyodunda çok iyi savundular, biz de onu topla yeterince buluşturamadık. Oldukça iyi oynadığımız karşılaşmayı kazanmayı başaramadık.