Son derece zorlu bir Avrupa Kupası maçından hemen iki gün sonra, yine zorlu bir lig maçı oynamak zorunda kalan Efes'in işi kolay değildi. Beşiktaş, kalabalık seyircisinin desteği altında güçlü bir başlangıç yaptı. İki takımın da atış yüzdeleri yüksek değildi ama az top kaybederek bu durumu telafi ediyorlardı. Beşiktaş daha ataktı; daha fazla top kullanıyorlar, üstelik rahat oynuyorlardı. Baskı altında olan taraf Efes'ti. Daha sakin ve temkinli oynuyorlardı. İlk yarıda Kaya ile Niceviç'in üçer faule ulaşmaları siyah-beyazlı cephede önemli bir sıkıntıya işaret ediyordu, ama Efes bu avantajı kullanamadı. Beşiktaş'ın maç boyunca yaptığı iyi savunma kendilerine üstünlük sağlarken, ilerleyen dakikalarda dış şütörlerin de skor üretimine katılmaları Kartal'ı galibiyete uçurdu. Efes rotasyonunda Gregory'nin ve son periyot hariç Hutson'ın daha geri planda kalmaları ilginçti. İkisi de maçın gidişatını etkileyebilecek kapasitede oyuncular olmakla birlikte, sergiledikleri vasat mücadele çabası Blatt'ın tercihlerini haklı çıkarıyordu. Nicholas'ın durduğu üçüncü periyot Beşiktaş'ın üstünlüğünü perçinlediği dönem oldu: (49-66) Efes bunun üzerine tarz değiştirdi ve son 10 dakikaya kısalarak başladı (esasen bunu daha önce deneyebilirlerdi.) Hücumda toparlanır gibi oldularsa da, bu sefer de savunma ribaundlarını alamadılar. Beşiktaş potadan dönen atışlarını toplayarak tekrar tekrar hücum etme imkanı buldu ve etkinliğini artırdı. İyi hazırlandıkları belli olan karşılaşmayı, iyi oynayarak kazandılar. Beşiktaş, istikrarlı savunmasıyla Efes skor üretimini sınırlarken, lacivert-beyazlılar için aynı şey geçerli değildi. Oyunun kilidi de bu oldu zaten; Efes'in ilk yarıyı geride bitirip, ikinci yarıda rakibinden 54 sayı yedikten sonra maçı kazanabilmesi için müthiş bir hücum patlaması sergilemesi gerekecekti. Çare daha iyi savunma yapmaktı ama yorgunluğun da katkısıyla olacak yeterince dirençli olamadılar. Efes'te oynarken kısıtlı skor gücü nedeniyle eleştirilen Kaya'nın eski takımına karşı 27 dakikada 22 sayı atması ilginçti. Efesli oyuncular belirli bir çerçevede kendi sınırları içersinde görevlerini yapıyor gibiler ama daha fazlasını değil. Kollektif bir patlamaya dönüşecek kıvılcımlar üretmiyorlar. Nicholas arada sırada bu rolü üstleniyor gibi görünse de zorlama atışlarda şansı yardım ettiği zaman başarıya ulaşıyor aslında. Takım halinde daha dirençli olamadıkları taktirde, Le Mans karşısında kıl payı kazandıkları ve bizim dönüm noktası olabileceğini düşündüğümüz galibiyet, şansın yardım ettiği ekstra performanslardan biri olarak kalabilir.