Avrupa Şampiyonası'nın favorilerinden Litvanya bütün dönemlerde pek az yenebildiğimiz dünya çapında tescilli bir basketbol ülkesiydi. Tarihinde kısa bir dönem haricinde etkin olamamış ve başka devletlerin yönetimi altında yaşamışlar, ancak Sovyetler Birliği'nin dağılmasından beri basketboldaki başarılarıyla kendilerine bütün Avrupa'ya kafa tutacakları bir platform inşa etmişlerdi. Üç milyonluk ülkenin sahadaki performansıyla birlikte Avrupa'nın kuzeyinden gelip Mallorca Spor Salonu'nu dolduran çok sayıda taraftarı bu toplumsal olgunun yansımasıydı. Bizim de seyircimiz tribünde yerini almıştı. İlk maçımızdı, ama kağıt üstünde en zorlu grup maçıydı bizim açımızdan. Açık sahada süratli oynamaları ve isabetli uzak atışlarla patlayıcı performanslar sergilemeleri bize ters gelmişti hep. Japonya'daki savaşçı direnişimizin eseri olarak son iki karşılaşmayı arka arkaya kazanmamız istatistik eğrilerinde lehimize belirgin bir sapma oluşturmuştu. Mallorca'daki Litvanya takımı Japonya'daki takımlarından daha iyiydi, ancak biz de daha iyiydik. Maçın başındaki savunma direncimiz mağrur Litvanya'yı iki tane 24 saniye ihlaline zorladı hücum süresi içinde potaya top dahi atamadıkları için... (10-5) Oyun dengelenince kısalarak hamle tazeledik; 24-33 geriye düşünce mola aldık ve Mehmet-Kerem-Ermal üçlüsüyle daha uzun bir beşe döndük. Jasikevicius ve Siskauskas'ın 10'ar sayısıyla ilk yarıda 44'e ulaşan Litvanya'nın ilk yarıdaki az farklı üstünlüğü nispeten yüksek atış yüzdelerinden geliyordu, çünkü atış dağılımları yakın mesafe ağırlıklıydı. Boyalı alanda ürettiğimiz 8 sayıya onlar 26 sayıyla karşılık vermişlerdi. İlk 20 dakikada kullandığımız 31 atıştan sadece 9'unu sayıya çevirmemize rağmen onların 11 top kaybına karşılık sadece 4 top kaybetmemiz bizi 36'ya ulaştırmıştı. Savunma mücadelemize üçüncü periyotda daha isabetli atacağımız bir dönem ekleyip oyunda üstünlüğü ele geçirme hesapları içindeyken hamleyi yapan Litvanya oldu ve fark 15 sayıya çıktı. Bizimle oynadıkları son iki maçı kaybetmiş olmaları dirençlerini arttırmıştı. İstediğimiz isabet yüzesini bulamamamıza rağmen mücadele gücümüzü hiç düşürmedik, ancak kalan sürede farkı bir daha azaltamadık. Son birkaç dakikada isabetli üçlükler bulan rakibimiz istediği galibiyete ulaştı. Maçı kazanamadık ama iyi mücadele ettik ve onları elimizden geldiğince zorladık. En az oynayan oyuncumuzun 8 dakika aldığı karşılamada herkese dönüşümlü görev vererek uzun soluklu bir yarışa başladık. Çekler karşısında iyi oynamayan ve uzatmada zor kazanan Almanları yenmek bizim için daha da önemli hale geldi.