Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız ve Başbakan Yardımcımız Sn. Mehmet Ali Şahin'in önderliğinde geçen ay TBMM'den geçirilen spor federasyonlarının bürokrasinin kısıtlamalarından kurtulup yıllardır geciktirilmiş atılımı yapmalarını sağlayacak Özerklik Kanunu, Türk sporu açısından bir dönüm noktası oldu. Yöneticilerimiz tarafından cesaretle ele alınan bu çok önemli gelişmenin tamamına erdirilebilmesi için başvuruda bulunan federasyonlarımızın özerkliğinin GSGM Genel Müdürü Sn. Mehmet Atalay'ın başkanlığındaki Merkez Danışma Kurulu tarafından onanması gerekiyor. Sn.Mehmet Ali Şahin'in de katılımıyla önceki gün yapılan toplantıda Briç, Santranç ve Motorsiklet Federasyonları'nın başvurularının kabul edilmesiyle özerklik süreci resmen başlamış oldu. Bu tür bir reformun Türkiye için erken addedilebileceği 1992 tarihinden beri özerkliğin gerçekleşmesi için çabalayan ve tesis durumuyla, kapasiteli idari kadrolarıyla, tecrübesiyle ve gelişim potansiyeliyle basketbolumuza özerklik sonrasında bir anda çağ atlatacak kapasiteye sahip Basketbol Federasyonu'nun başkanı Turgay Demirel'in sunumuyla bilgilendirilen kurul, 15 gün sonraki toplantıda basketbolu görüşme kararı aldı. AVRUPA'NIN GERİSİNDE KALDIK Özerkliğin Demirel tarafından ilk dile getirildiği 1992 yılından beri köprülerin altından çok sular aktı ve Avrupa'nın o zamanlar en totaliter yönetimlerine sahip ülkeleri bile gerekli yapısal değişimi çoktan gerçekleştirdiler. Arnavutluk gibi bir - iki ülke dışında Avrupa'da artık özerk olmayan Basketbol Federasyonu kalmadı. Avrupa Birliği kriterleri doğrultusunda özerkliğe geçen Bulgaristan Basketbol Federasyonu'nun yakaladığı gelişim potansiyelini en yakın örnek olarak gıpta ile izliyoruz. Halihazırdaki modası geçmiş idari ve mâli uygulama yüzünden eli kolu bağlı federasyonlarımızın durumunun daha iyi anlaşılabilmesi için KKTC'den bir örnek verelim: KKTC Basketbol Federasyonu Başkanı bir konuğunu yemeğe götürmek istediği zaman yemek ücretini fatura karşılığı resmi muhasebe kayıtlarına geçirebilirken, Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı konuklarını basit bir yemeğe götürmek için neredeyse ihale açıp üç ayrı işletmeden resmi teklif almak ve en ucuz teklifi değerlendirmek durumunda. Özerklikten kasıt, tabii ki denetimsizlik değildir. Federasyonların yönetim, gelir elde etme ve harcama konusunda serbest olması, ya da bu işlemlerin yapılışının denetimden uzak kalması anlamına gelmez. Devletten tamamen kopması anlamına da gelmez. En önemli sosyal aktivitelerden biri olan sporun bir anlamda en büyük sponsoru devlettir. Devletin spor projelerine, özerk federasyonlar tarafından bulunan kaynaklar kadar destek olması ve bu şekilde federasyonları daha fazla kaynak bulmak üzere çalışmaya itmesi, sonra da tümünü denetlemesi gelişmiş ülkelerde başarıyla kullanılan çağdaş bir sistemdir. GECİKMENİN FATURASI BÜYÜMEKTE Türk basketbolu yıllardır özerkliği beklemektedir. Zaten çok geç kalınan bu konunun daha fazla beklemeye tahammülü kalmamıştır. Federasyonların özerk olması artık bir tercih olmaktan çıkmış, bir zorunluluk haline gelmiştir. Basketbolda kendilerine ücret ödenemeyen hakemlerin, ya da TV anlaşması imzalanamadığı için paylarını alamayan kulüpler gibi mağdur olanların mağduriyetlerinin giderilmesi, sonbaharda önemli sınavlara çıkacak 'antrenörsüz' Milli Takımımız için iyi bir teknik direktörle anlaşılması, hazır bekleyen birçok basketbol projesine mâli destek sağlayacak yeni sponsorlarla anlaşmalar yapılması, Rüya Takım'a ev sahipliği yapacak Abdi İpekçi için gerekli renovasyon çalışmalarının bir an önce başlatılması, hatta 2010 Dünya Şampiyonası adaylığımız ile ilgili çalışmaların yürütülmesi için büyük aciliyet taşımaktadır ve her geçen gün telafisi zor ekstra yükler getirmektedir. Özerklikle birlikte bütün bu konuların çözülebilmesi için gerekli hukuki altyapı oluşacaktır. Basketbol camiasında bütün birimlerin sorumluluğu artacak, yükselen çıtayı karşılayabilmek için muhtemelen daha fazla çaba gerekecek, ancak ulaşılabilecek hedef de o ölçüde büyüyecektir.