Play-off sisteminde arka arkaya maç oynanması seriden galip çıkacak tarafın istikrarlı bir üstünlük sağlamasını gerektiriyor ve münferit sürprizlerin önemini azaltıyor. İlk maçı iki takımdan herhangi biri kazanabilirdi, ancak Fenerbahçe'nin yakaladığı 30 sayılık fark herkes için bir sürprizdi. Yine de - Aydın Örs'ün de kabul ettiği gibi - iki takım arasındaki güç farkı ilk maçın skoru kadar fazla değildi ve iki takımın da önünde uzunca bir yol vardı şampiyonluk için. İlk maçtaki bu tarihi fark sarı-lacivertlilere tribünleri dolduran mükemmel bir seyirci desteği olarak geri dönmüştü. Fenerbahçe Ülker'in patlayıcı skor gücüne yetişmesi zor olan Efes'in, durumu eşitlemek için çıkış yolu, iyi savunma yapıp sarı-lacivertlileri durdurmak, bir de tempoyu mümkün olduğunca yavaşlatmaktı. Maçın büyük bölümüne savunma önlemleri damga vurdu ve skoru düşürdü. Fenerbahçe erken atışlar bulduğunda küçük üstünlükler kurdu ama Efes sert ve yardımlaşmalı yarı saha savunmasında onlara kolay sayı fırsatı vermeyerek oyunu uzun süre dengede tuttu. Fener'in üç silahşörleri Solomon, İbrahim ve Mrsiç'i ilk yarıda toplam 6 sayıda tutmaları aranın açılmasını önledi. Bu dönemde iki takımın da dış atış ve hatta serbest atış yüzdeleri fazla yüksek değildi. Telekom'a karşı yarı final serisini 26 ortalama ile oynayan ve finalde Efes'in çok şey beklediği Nicholas ilk 15 dakikanın bitiminde kenara alındığında hiç sayı atamamıştı. Bunda kendisini savunan Ömer'in payı büyüktü. Ömer'in aynı süre içindeki 10 sayısı ise Fenerbahçe Ülker'in performansında (22-21) önemli rol oynamıştı. Efes cephesinde skoru sürükleyecek başka isim çıkmaması oyunun kaderini çizecekti. Üçüncü periyotta Mrsiç dahil olmak üzere savunmayı sertleştiren sarı-lacivertliler tribünlerin de desteğiyle Efes'in sayı yollarını kapatmaya başladılar. Cüneyt ve Can ile dönüşümlü olarak oyun kurmaya çalışan lacivert-beyazlılarda saha içi organizasyon sorunları iyice ortaya çıktı. Düzenli işlemesine alıştığımız Efes hücum sistemi tanınmaz haldeydi. Prkaçin bile dışardan üçlük atmaya çalıştı. İki tarafın da savunmaya harcadığı ekstra enerji hücum performanslarını düşürüyordu ister istemez. 30 dakikada 40 sayı barajı zor geçildikten sonra (41-36) Efes karşı hamlesi geldi ve hiç yemeden 8 sayı üreten lacivert-beyazlılar öne geçiverdiler: 41-44. Bu hamle uzun süreli olamadı. Bıçağın kemiğe dayandığı son dakikalarda Solomon oyuna ağırlığını koydu. Uzun menzilli Fenerbahçe füzeleri ilk yarıdaki düşük üçlük istatistiklerini düzeltirken Efes'i de teslim aldı. Bitime 1,5 dakika kala maçın sonucu hemen hemen belli olmuştu (61-52.) Dünkü galibiyet Fenerbahçe'yi 2-0'lık çok önemli bir avantaja ulaştırmanın yanında, Efes'in Nicholas'ın yanına bir başka skorer monte edemediğini göstermiştir. 100. yılda şampiyonluğu kovalayan F.Bahçe'ye, Abdi İpekçi'yi tamamen dolduran müthiş seyirci desteği de önemli bir faktördür. Bu şartlarda, ve özellikle de sarı- lacivertlilerin yakaladıkları istekli ve mücadeleci çizgiyi sürdürmeleri halinde Efes Pilsen'in onları geride bırakması giderek zorlaşmaktadır.