Efes'in son iki maçını kaybetmiş olması - ki bunlardan biri Büyük Kolej karşısında kimsenin aklına gelmeyecek bir yenilgiydi - temsilcimizin ritmini etkilemişti şüphesiz, ama yine de düşük bütçeli, vasat kadrolu, mütevazi Prokom karşısında (Polonya milli takımı Avrupa Şampiyonası finallerine kalamadı) daha rahat kazanmamız gereken bir maçtı. Büyük yıldızlara sahip olmayan ve tempoyu kontrol ederek sağladıkları düşük skor seviyelerinde maç kazanmaya çalışan Polonya temsilcisi karşısında - ki bunda oldukça başarılı oldukları belirtilmeli - tempoyu yükselterek kısa sürede işi bitirebilecek kapasitedeydik. Özellikle oyun kurucu pozisyonunda ve pivot mevkinde onlardan çok üstündük. Ancak Efes maçın büyük bölümünde iyi oynamadı ve evdeki hesap uzun süre çarşıya uymadı. Efes'in oyuna başlayan beşinde yerli oyuncu bulunmayışı daha önce görmediğimiz bir sürprizdi. Oyunun ilk dakikalardaki gelişimi de öyle. Bu dönemde Efes'in üzerine gelen ve hızlı hücum sayıları üreten Prokom oldu (6-11) Arkasından hiç yemeden attığımız 13 sayı dengelerin yerine oturduğunu müjdeler gibiydi, fakat Efes takımı hala oldukça tutuktu ve bu durum performanslarına yansıyordu. Oyunu bir türlü gerektiği gibi süratlendiremedik. Nikoliç'in ilk yarıdaki 16 sayılık performansı olmasaydı (ilk yarıda 16, ilk periyodda 10 sayı) ilk yarıyı önde bitiremeyebilirdik. En sıkıntılı olan da Solomon'du. Pervasızca top kullanmasına alıştığımız ele avuca sığmaz oyun kurucumuz ilk yarıda potaya bakmıyordu bile. Skor üretmemesi değil, atış kullanmaması garipti ve büyük ihtimalle bu konuya dikkatinin çekildiğini gösteriyordu. Eski performansını yakalayabilmesi için süre alması ve kendine güvenini yeniden kazanması gereken Kaya'ya da gerekli sabrın gösterilmemesi bizce aynı şekilde takımdaki gerginliğin sonucuydu. Neyse ki bu durum üçüncü periyodda telafi edildi ve Kaya'ya gereken şans tanındı. Devre arasından sonra karşılarında yine temposuz oynayan ve üzerlerine gelemeyen bir Efes bulan Prokom maça daha fazla asılmaya başladı. Jagodnik'i pivota sokarak Kecman karşısındaki boy üstünlüğünden faydalandılar. Biz ise düşük tempoda pivotlarımızı yeterince kullanamadık. (41-40) Maçın bu şekilde devam edeceği beklenirken birdenbire vites değiştiren Solomon'un savunma çabası, kaptığı toplar ve attığı sayılarla gidişatı değiştiriverdik. (50-40) Solomon'un bir-iki gereksiz atışı üzerine bir süre sonra Ender'i oyuna alarak onu alan savunmasına karşı kanada kaydıran Efes kenar yönetimi oyunu kontrolüne alıverdi. Bu sefer iyi oynamadan da yenebileceğimiz bir rakibi devirdik. Her seferinde böyle olmayacaktır, ancak zor bir dönemden geçmekte olan Efes bir süre sonra yeniden eski ritmine dönecektir. Bologna'nın bir maç kaybetmesi halinde kalan maçların hepsini kazanmak şartıyla grup liderliği şansımız hala sürmektedir, ancak daha sonrası için hem tempoyu yüksek, hem de Solomon'u kontrol altında tutmanın formülünü bulmak gerekiyor.