Litvanya karşısında oyuna çok iyi bir başlangıç yaptık. Savunmamız onların skorerlerini durdururken, hücumda atışlarımız potayı buldu ve kısa sürede üstünlük sağladık (14-4). Bu dakikalarda işimiz hiç de zor görünmüyordu. Oysa Litvanya, dünya şampiyonaları ve olimpiyatlar gibi üst seviyede turnuvalara bizden kat kat fazla katılmıştı ve tecrübeliydi. Bu tecrübeleri, çeşitli faktörlerden etkilenmeden sahip oldukları potansiyeli sahaya yansıtmalarını sağlıyordu. Kısa sürede oyunda dengeyi kurdular (24-23) ve yakalanan üstünlüklerin kısa süreli olabildiği modern basketbolda kazanmak için oyunun her anını yeniden fethetmek gerektiğini bir daha gösterdiler. Arjantin mağlubiyetinin de etkisi var mıydı bilinmez, Litvanya'nın toparlanışı karşısında oyundan düştük. İkinci periyotta sadece şutlarımız değil, yakın atışlarımız da potayı bulamaz oldu. Sahip olduğumuz potansiyeli sahaya aktaramadık ve 10 dakikada sadece 4 sayı ürettik. Faul isabet oranımız 2/9'a kadar düştü. Litvanya'nın top kayıpları olmasaydı durumumuz daha da kötü olabilirdi. Birbirinden çok farklı bu iki periyotun sonunda oyuna geri döndüğümüzde her şeye yeniden başlamak durumundaydık, hem de ilk seferkine kıyasla daha dezavantajlı bir noktadan. Hakim pozisyonunu kaybetmek istemeyen Litvanya tam saha baskıya başladı. Bütün çabamıza rağmen bir türlü arayı kapatamadık. İbrahim'in oynamaması yetmiyormuş gibi üçüncü periyotta Cenk'in ayağını burkarak oyundan çıkmasıyla bir skor potansiyelimizi daha kaybettik. Maçın sonuna doğru Serkan'ın 5 faulle oyun dışı kalması ise bizi bu açıdan iyice zorladı. İşler iyi gitmiyordu. Son periyota girerken Litvanya'nın hava toplarında da 33-26'lık bir üstünlük sağlaması bizim açımızdan toparlanması gereken önemli bir platform daha oluşturmuştu. Farkı giderek 10 sayının üzerine çıkardılar. Onları bir türlü yakalayamıyorduk, ancak maçı da bırakmıyorduk. Bitime 6 dakika kala tam saha prese başladık. Kalan süre iyice azalmışken ve Litvanyalılar kenarda galibiyet kutlamalarına başlamışken Ender ile Ermal'ın sürüklediği 12 Cesur Yürek olasılık hesaplarını tersine çeviren inanılmaz bir hamleyle maçı uzatmaya taşıyıverdi. Maçın büyük bölümünü iyi oynamayıp kazanacak noktadan epeyce uzaklaşmış olmamız yüzünden kimsenin beklemediği bir şeydi bu. Litvanyalılar abondone oldular ve uzatma periyodunda hiç bir varlık gösteremeyip Milli Takımımızın müthiş direncine boyun eğdiler. Bu kadar çekişmeli bir ortamda koca bir periyot boyunca sadece 4 sayı atıp maçı yine de kazanabilmek inanılacak bir şey değildi. Bu gururu millilerimizin basketbol istatistiklerini darmadağın eden mücadele gücüne ve galibiyet inancına borçluyuz. Şu ana kadar hiç bir Türk takımının gelemediği bir noktaya geldiler. Yarın bu turnuvanın son büyük mücadelesinde Fransa'yı da yenip Dünya 5.liği'ne ulaşacağız.