İyi savunma yapan ve elindeki oyuncuların büyük bölümünden özellikleri oranında faydalanarak mücadeleci bir basketbol oynayan Darüşşafaka, ilk yarıya kıyasla büyük aşama kaydetmiş durumda. Hem salonlara getirdikleri seyir zevki açısından, hem de herhangi bir günde herhangi bir takımı devirebilecek potansiyele ulaşmaları dolayısıyla her türlü takdiri hak ediyorlar, ancak bu sefer Efes markalı bir başka sağlam savunmayla karşılaştılar. Kapasite ve tecrübe farkıyla yakaladığı avantajı maç boyunca koruyan Efes, maçı kazandı ve önemli bir engeli aşmış oldu. Lacivert - beyazlılar Kaya'nın yokluğunu pota altında Ermal ile telafi ederken, yeşil - siyahlılar ise oyun kurucuları ve en iyi şutörleri Cüneyt'in yokluğunu sahanın her yerinde hissettiler. Ülker birkaç hafta önce Efes'i deviren Büyük Kolej karşısında mükemmel bir skor elde etti. Ersan'ın günden güne düzelmesi, Fatih'in, hatta Oğuz'un süre almaları, Kerem Tunçeri'nin sağlam saha yönetimi ve skor üretimi ve bir sürü başka olumlu detay turuncu - yeşillilerin Ankara ekibini kelimenin tam anlamıyla "mars" etmelerinin yapı taşlarını oluşturdu. Saha üretimini bu şekilde daha fazla oyuncuya yayıp yelpazeyi genişleterek dönem dönem yaşadıkları performans dalgalanmalarını daha kolay aşacaklardır. Böyle devam ederlerse ilk 16 takım arasına girdikleri Avrupa Ligi'nde beklenmedik sonuçlar alabilirler. Tekel karşısında mücadeleyi baştan sona önde götüren ve farkı bir ara 20 sayıya çıkaran Beşiktaş, takım halinde iyi oynamaya - ve Halid El Amin'in yüksek performansına (27 sayı) dayanmaya - devam etti. Darüşşafaka'dan sonra Telekom'a da yenilen F.Bahçe orta vadeli bir kriz eşiğinde görünüyor. Davenport'un eski takımına karşı mükemmel oyunu kaderin bir cilvesi olarak nitelenebilir, ancak Darüşşafaka'dan sonra Telekom'a da yenilmeleri giderek derinleşen bazı sıkıntıların sonucuydu. Savunmaları yumuşak ve yetersiz. Hücumda ise dışarıdan şut atarak maç kazanmaya çok fazla odaklanmaları Aydın Örs'ün manevra alanını daraltıyor. Bu düzen içerisinde Mrsiç çok fazla öne çıkınca takımın hücum düzeni diye bir şey kalmıyor. Sarı - lacivertliler açısından yapılacak ilk iş hücum üretimini çeşitlendirecek bir pivot getirmek olabilir. Böylelikle dış şutörler de rahatlayacaktır. Arka arkaya maç kazanarak sıralamada yükselen Telekom'un başarısını ise alkışlamak gerekiyor. Mark Dickel'in teslim olmayan karakteri öncülüğünde Tuborg'u son ana kadar zorlayan Erdemir, Hakan ve Sanders'in isabetli şutlarını durdurmayınca rakibine teslim oldu. Karadeniz ekibi ilk yarıdaki flaş galibiyetleri ararken, Banvit de yeni coachlarıyla ilk yarıdaki sıkıntılı haftaları geride bırakmaya çalışıyor. İyi başladıktan sonra 9 sayı geriye düştükleri karşılaşmada Karşıyaka'yı Radoseviç'in etkili oyunuyla yendiler ve moral kazandılar. G.Saray'ı zor bir anında yakalayan İTÜ fırsatı kaçırmadı ve çok önemli bir galibiyet aldı. Harun her zamanki gibi, Serdar Çağlan da çok iyi bir sezon geçiriyor. Üç oyuncusunun cezalı olmasına ve Arda'nın sakatlığına rağmen üç yabancılı sarı - kırmızılılar yine de daha iyi oynayabilirdi; özellikle Cihat kendisini oyunun büyük bölümünde üç metre öteden savunan Harun'a karşı daha fazla inisiyatif kullanabilirdi. Galibiyetin iki puan ettiği sistemde 19 ve 20 puanla sıralanan son 6 takım bu seviyelerde yaşanacak müthiş çekişmeye işaret ediyor.