Oyuncu kontratları mütevazı seviyelerdeki Opel Skyliners, Maras gibi cüsseli bir pota altı oyuncusunun etrafında hiçbiri yıldız olmayan, ancak hızlı basketbolu oynayabilen oyunculardan kuruluydu ve bireysel kapasiteden ziyade kolektif çabalardan sayı üretiyorlardı. Uzun vadeli gelişim stratejilerinde saha içi başarının yanında tesisleşme ve benzeri kurumsallaşma hedeflerine yönelmeleri, çok boyutlu bir yönetim anlayışının işaretiydi. Frankfurt ve çevresindeki Türk potansiyelini de harekete geçirmeyi düşünerek Murat Didin 'i takımın başına getirmiş olmaları, Türk basketbolunun geldiği noktayı göstermesi açısından önemliydi ve hepimiz için gurur vesilesiydi. Avrupa Ligi'nde son haftalarda çok iyi sonuçlar alan, bu arada CSKA Moskova'yı da elinden kaçıran Ülkerspor'un galibiyete yönelik bir endişesi yoktu. Maçın hemen başından itibaren yaptıkları iyi savunma ile toplar kaptılar ve bunları hızlı hücum sayılarıyla değerlendirdiler. Alman ekibi hızlı top çevirerek isabetli üçlükler bulduysa da (25-24) ilk yarıda 30 sayıyı aşamadı. Ülker'in ilk yarıda ürettiği 40 sayıya ise ancak üçüncü periyodun sonunda ulaşabilmeleri temsilcimizi 10 dakika geriden takip ettiklerini gösteriyordu. İki takım arasındaki kapasite farkını sergileyen bir diğer gösterge hava hakimiyeti idi; Ülkerspor'un rebound üstünlüğü (33-17) maçın final skorundaki 20 sayılık farkı da açıklıyordu. Sezon ilerledikçe sonuca yönelik heyecan yükseliyor ve Abdi İpekçi giderek daha fazla seyirci çekiyor. Dünkü maçta Ülkerspor'un saha içi başarısı kadar salondaki ortama yönelik çalışmaları da başarılıydı. Tribünlerdeki binlerce turuncu t-shirt giymiş seyirci, her tarafta dalgalanan Ülker bayrakları ve balonlar, çalınan tempolu müzikle birlikte görülmeye değer bir basketbol ortamı oluşturmuştu. Bu potansiyelin ilerdeki zor maçlarda takıma büyük katkısı olacaktır.