Vizyon

A -
A +

Salondaki herkes bir an önce farkın açılması beklentisi içindeydi, takımımız da öyle. Ancak rakibe kıyasla ne kadar üstün olursanız olun, fark kendi kendine oluşan bir şey olmadığından, sahada gereğini yapmak gerekir yine de. İlk dakikalarda gereğini yapmadığımızdan, fark beklentisi içinde olanlar bunu biraz ertelemek zorunda kaldılar. Kendinden çok emin, ancak oldukça yavaş ve hatta biraz gevşektik. Rakibimiz yarı saha hücumunda bizi durduracak kapasitede olmamasına rağmen - belki de özellikle bu yüzden - Estonya karşısında yakaladığımız etkin motivasyona sahip değildik. Böyle olunca maçın ilk yedi dakikasının sonunda Hollanda hiç beklemediği şekilde önde buldu kendini (10-11). Kafile başkanları Jansen'in bize maçtan önce sıkıntı içerisinde, "Gurur kırıcı bir fark yememeye bakacağız" deyişinde ifade bulan kötümser ruh halleri, maçın ilk bölümünde iyimser skalasında daha yüksek bir beklenti düzeyine terfi etmişti mutlaka, ancak ilk periyodun kalan üç dakikasında birden atağa kalktık ve rakibin yeşermeye başlayan ümitlerini bir anda yok ettik (23-14). Sonra da farkı açtık açmasına, ancak Estonya karşısında sahayı rakibe dar eden o yırtıcı oyunumuzla değil. Etkisiz Hollanda savunmasına karşı dizilip isabetli şutlar atarak yaptık bunu daha çok. Rakibin yüzeysel ataklarını karşılamaya yetecek düzeyde olmakla birlikte bu seviyenin ötesine pek geçmeyen kendi savunmamız ve ilk yarıdaki 10 top kaybımız, biraz da Hollandalılar'ın bizi zorlayacak düzeyde olmamalarından kaynaklanıyordu. İkinci yarıda ise daha çok gençlerle oynadık. Maçı çok rahat kazandık. Bunun ötesinde belki yüz sayının üzerinde skorlara erişip çok farklı bir galibiyet kaydetmiş olmadık tarihe - ki bunlardan bir sürü var arşivimizde ve kimseye pek bir fayda sağlamıyorlar - ama başka bir hedefe yönelik kararlı çizgimizi sürdürdük. Tanjevic'in ilk günden beri istikrarlı bir şekilde yaptığı önemli bir şey var. Hazırlık maçlarında ve esas hedefimiz olmayan resmi maçlarda geniş yelpaze içinden çeşitli genç yeteneklerimizi oynatarak onlara tecrübe kazandırıyor. Onları takıma entegre ettiği gibi güven ve sorumluluk aşılıyor. Böylelikle asıl büyük hedeflerin eşiğine geldiğimizde, elimizde içinden seçim yapabileceğimiz - ve hedefe yönelik yararlanabileceğimiz - geniş bir kadro bulunacak. Milli Takımımız'da bunun böylesine sistemli bir şekilde yapıldığı başka bir dönem olmamıştı. Aradan biraz daha zaman geçtikçe bu yönelişin değerinin daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.