Fatımileri savaşmadan tarihe gömen sultan

A -
A +
Mehmet Fatih Oruç
Araştırmacı yazar
 
 
Kudüs’ün fethi ile şan kazanan Selahaddin Eyyubi, en az bu zafer kadar mühim başka büyük başarı da elde etti. Ehl-i sünnetin yılmaz bir müdafisi olan Sultan Selahaddin, Şii Fatımi Devletini savaşmadan tarih sahnesinden silmeyi başardı.
 
Tarihin dönüm noktalarından biri olan Selahaddin Eyyubi'nin hayat hikâyesi, sadece Müslüman âleminde değil, dünya tarihinin akışında da önemli bir yer tutmaktadır.
 
Selahaddin Eyyubi’nin kurmuş olduğu devlet, bugün ve tarih boyunca sakinliğin ve huzurun pek uğramadığı bölgeler olma özelliğine sahip. Bu sultanlık, deniz aşırı veya bölgede varlığını sürdüren hemen her devletin var olmak adına müdahil olduğu bir bölgede yeşerdi ve büyüdü. Onun devri ise nadir sükûnetin sağlandığı bir dönem olarak tarihe geçti. Kudüs’ün fethi ile şan kazanan Selahaddin Eyyubi, en az bu zafer kadar mühim başka büyük başarı da elde etti. Ehl-i sünnetin yılmaz bir müdafisi olan Sultan Selahaddin, Şii Fatımi Devletini savaşmadan tarih sahnesinden silmeyi başarmış bir sultan oldu.
Askerî dehasının haricinde devrinin fıkıh âlimleri arasında yer aldı. Siyasi ve askerî sahadaki yükselişi ise Nureddin Zengi'nin onu ve amcası Şirkuh'u Mısır'a göndermesiyle başladı. Bu hamlenin arkasındaki temel amaç, İslamiyetin içine nifak tohumları eken Fatımi Devleti'ne son vermekti. Nureddin Zengi için İslam dünyasını birleştirmenin yolu, Fatımi devletini ortadan kaldırmaktan geçiyordu. Mısır da bu stratejinin merkezinde yer alıyordu.
 

MISIR’DAKİ İKTİDAR MÜCADELESİ VE VEZİR ŞAVER

Mısır’da ise uzun süredir devam eden bir iktidar mücadelesi vardı. Fatımi Devleti'nin zayıf ve bölünmüş durumu, Şaver gibi vezirlerin güç mücadelelerine sahne oluyordu. Şaver, Fatımi halifesi El-Adid için vezirlik yaparken, kendi gücünü artırmak için Haçlılarla ittifak kurmaya bile teşebbüs etmiş, bu da kendi ülkesinden tepki almasına sebep olmuştu.
Mısır’daki bir diğer güç odağı ise Nureddin Zengi’den yardım istedi. Bunu büyük bir fırsat olarak gören Sultan, önde gelen komutanı Şirkuh’u Mısır’a gönderdi. Kısmi başarı elde edilse de tam netice alınamadı. Bir müddet sonra çıkılan ikinci seferde ise Selâhaddin de vardı. Vezir Şaver ise kendisine yapılan bu hamleye, Kudüs’ten Amori’yi yardıma çağırarak karşılık verdi.
Şirkuh hızlı davrandı ve Şaver’in muhalifleriyle de iş birliği yaptı. İskenderiye ve Orta Mısır’ı kısmen ele geçirdi. Nihayetinde 1168 senesinde yapılan El-Bâbeyn muharebesinde, Şirkuh karşısındaki müttefik kuvvetleri mağlup etti. Selahaddin Eyyubi ise gösterdiği başarıyla geleceğin büyük komutanlarından olacağını gösterdi.
 

ŞİRKUH VE SELAHADDİN EYYUBİ TEKRAR MISIR’A GİDİYOR

Şirkuh’un Suriye’ye dönmesini fırsat bilen Şaver, tekrar Mısır’a girdi. Sultan Nureddin Zengi ise eline geçen bu fırsatı kullandı. Mısır’a harp ilan edip Şirkuh’u ve yeğeni Selahaddin’i başına getirdiği orduyu Şaver’e karşı gönderdi.
Vezir bu durum karşısında tekrar haçlılardan yardım istemek zorunda kaldı. Kudüs kralı da ordusu ile yardıma geldi. Selâhaddin Eyyubi, iki bin civarında askeriyle büyük bir başarı göstererek Haçlı ordusunu geri çekmek zorunda bıraktı. Yoluna devam eden Selâhaddin, Nil Nehri’ni geçerek İskenderiye’yi ele geçirdi.
Fakat Haçlıları vergi ödemek şartıyla ikna eden Şaver, müttefik ordusuyla İskenderiye’yi geri almak için kuşattı. Üç ay süren kuşatma sonunda Selâhaddin Eyyubi, Suriye’ye salimen dönmek şartı ile kaleyi teslim edeceğini bildirdi. Haçlı kralı kaleden bir ordu çıkmasını beklerken, yüz yaralı askerin çıktığını görünce şaşırdı. Hayretinden Selâhaddin Eyyubi’yi çadırına davet etti. Kısa bir müddet Hristiyanların arasında kalan büyük komutan, haçlı kumandanların birbiriyle rekabetlerini ve askerî plânlarını yakinen anlamış oldu.
Bu sırada Fatımi vezir Şaver, sırf gücünü korumak adına haçlılara Kahire’de bir çarşı ve garnizon kurma sözü verdi. Ancak bu onun sonu oldu. Çünkü ülkenin savunmasız durumunu gören Kudüs kralı, Mısır’a saldırdı. Fatımi hükümdarı ise hemen Nureddin Zengi’yi yardıma çağırdı. Bunun üzerine Selâhaddin Eyyubi ile amcası Şirkuh tekrar Mısır’a doğru hareket ettiler.
 

MISIR VEZİRİ, HÂMİ-İ İSLAM SELAHADDİN EYYUBİ

Selâhaddin Eyyubi ve Şirkuh, önüne çıkan askerî birlikleri perişan ederek hızlı bir şekilde Kahire önlerine kadar geldiler. Haçlı ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. Şaver ise son çareyi tuzak kurmakta buldu. Fakat bu durumu fark eden Şirkuh ve yeğeni, durumu Fatımi hükümdarına bildirince, Şaver halifenin emriyle idam edildi. Yerine ise Şirkuh tayin edildi. Böylece Fatımi Devleti’nde ve Mısır’da idare fiilen Türklerin eline geçmiş oldu.
Şirkuh’un bir-iki ay sonra vefat etmesi üzerine ise zaten amcası adına işleri yürüten Selâhaddin Eyyubi vezirliğe getirildi. Mısır hükümdarına vezir olan Selâhaddin, daha önceden kafasına koyduğu hamleleri hızlı bir şekilde uygulamaya koydu. Hapishaneleri medreseye çevirdi ve yeni medreseler açtırdı. Ehl-i sünnet itikadının halka anlatılması için emirler verdi. Bunun için Mâverâünnehr ve Horasan’dan âlimler getirdi. Onların ve talebelerin ihtiyaçlarını sağladı. Dinî hükümlerin harfiyen uygulanmasına çalıştı. Zulüm ve adaletsizliğe son verdi. Vezir Şaver’in şehrin içine yerleştirmiş olduğu Haçlı garnizonunu çıkarttı ve “Hâmi-i İslam” unvanını aldı. İhtiyaç sahiplerinin isteklerini yerine getirerek onların gönlünü kazandı. Halk onun adaletine ve iyiliklerine hayran olup Ehl-i sünneti benimsemeye başladılar.
Selahaddin Eyyubi, bütün bunları yaparken Fatımilerin itimadını da sarsmamaya çalışıyordu. Çünkü askerî üstünlük onda değildi. Bu sebeple karargâhı kuvvetlendirmeye başladı. Kritik noktalara kendi komutanların yerleştirdi. Bütün bunları yaparken Halife El-Adid’in nüfuzunu kullanıyordu. Bir müddet sonra bu durumu fark eden halife, bir suikast ile onu öldürtmeye çalışsa da Selahaddin Eyyubi’nin saraya yerleştirdiği casusları vasıtasıyla suikasttan kurtuldu.
Bu sıralarda Frenklerle Bizanslılar Mısır’a saldırdı. Büyük komutan bunu da defederek mühim bir zafer kazandı. Sonrasında Nureddin Zengî’ye haber gönderen Selâhaddin, babası ile akrabalarını yanına getirttirdi. Mühim makamlara onları geçirerek, desteklerini aldı. Muhaliflerini bertaraf ederek, iktidarını sağlamlaştırdı. Devlet erkanının da onun yanında yer almasıyla, El-Adid’in nüfuzuna da ihtiyacı kalmadı. Böylece adım adım, Fatımi iktidarının sonunu getirmiş oldu.
 

FATIMİ HANEDANLIĞI TARİHE KARIŞIYOR

Nureddin Zengi’den gelen emirle hutbelerden Fatımi halifesinin ismi kaldırılıp Abbasî halifesinin adı okutuldu. Uzun zamandır hasta olan Fatımi hükümdarı El-Adid’in ölmesiyle de Fatımi hanedanlığını fiilen tarihe karışmış oldu.
Zengi Devleti adına arka arkaya yapmış olduğu fetihlerle halkın gönlünde taht kurdu. Tam bu sıralarda Sultan Nureddin vefat edince, Suriye’de iç karışıklık çıktı. Bu gaileyi de bertaraf eden Selahaddin Eyyubi, 1171 senesinde Abbasî halifesi tarafından saltanatın tasdik edilmesiyle kendi hutbe okutmaya başladı. Böylece Eyyübi Devleti de kurulmuş oldu.
Sultan olduktan sonra da Ehl-i sünnet düşmanları ile mücadelesini artıran Selahaddin Eyyübi, Bâtınilerin üzerine de yürüdü ve büyük kısmını ortadan kaldırdı. Haçlılara karşı büyük başarılar elde etti. En meşhur zaferi, 1187'deki Hittin Muharebesi'ydi. Bu savaş aynı zamanda Kudüs'ün Haçlılardan geri alınmasının da yolunu açtı. Kudüs Fatihi olmasıyla da Selahaddin'in İslam dünyasındaki şanını arttırdı. Bu zaferler ise İslam dünyasının birleşme simgesi hâline geldi.
İslamiyeti ve Ehl-i sünneti tesisi etmek adına planları olan büyük sultan, uzun zamandır devam eden hastalığının artması neticesinde yatağa düştü ve 1193 senesinde Kur’ân-ı kerim dinleyerek vefat etti. Yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayatı, hep İslâmiyet’e ve Ehl-i sünnete hizmetle geçti. Tarihte pek nadir yetişen şahsiyetler arasında yerini aldı…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.