Osmanlı vakıf medeniyetinde pay sahibi bir hanım: Mihrişah Valide Sultan

A -
A +

Mahmut Kemal Aydın
İhlas Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı
mahmutkemal.aydin@ihlas.com.tr

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mihrişah Valide Sultan önemli vakıf müesseseleri kurarak eğitim, din ve sosyal hizmetler alanlarında vakıf faaliyetlerini yoğunlaştırmış, bu hizmetlerin dünya durdukça yürütülebilmesi için hatırı sayılır şahsi mal varlığının büyük kısmını vakfetmiştir.

 

 

 

 

 

Kendini hayır hasenat işlerine adayan Mihrişah Valide Sultan, hizmetlerini kalıcı kılmak için vakıf kurmuştur.

 

 

 

 

 

Osmanlı vakıf medeniyetinde en önemli pay, valide ve haseki sultanlara aittir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İslam coğrafyasındaki vakıf medeniyetinde en büyük pay Osmanlılara aittir. Osmanlı Devleti, İslam dininin öngördüğü, vakıf sistemini, dinî vecibelerden biri ve sosyal adaletin tesisi için çok önemli bir müessese olarak görüp geliştirmiştir.

 

Şöyle ki, Osmanlıların kurduğu medeniyet, bir hayır toplumu olarak inşa edilmiştir. Osmanlılar, Sevgili Peygamberimizin (aleyhisselam) “İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır” hadisi şerifini şiar edinerek bu medeniyetin merkezine “Vakıf Sistemi”ni yerleştirmiş, hayatın her sahasına vakıf eliyle dokunmuştur.

 

Osmanlı vakıf medeniyetinde en önemli pay, valide ve haseki sultanlara aittir. Valide ve haseki sultanlar ise Osmanlı sarayının bir parçası olan Harem-i hümayunda yetişmişlerdir.

 

Harp hukuku neticesinde Osmanlıya getirilen cariyelere, Topkapı Sarayı’nın önemli bir bölümünü teşkil eden ve aynı zamanda bir okul olan Harem-i Hümayun’da ders verilirdi.

 

Osmanlı padişahının, devleti idare ettiği, aynı zamanda da padişahın evi olan sarayda, valide sultan, haseki sultan, şehzadeler ve hanım sultanların yanında en kalabalık grubu cariyeler meydana getirirlerdi.

 

Hareme alınan kızlar, ilk olarak ebeler ve usta cariyeler tarafından muayene edilirdi. Bir özrü bulunanlar saraydan çıkarılırdı.  Saray cariyesi olanlara ilk olarak güzellikleri, karakter ve fiziki görünüşlerine uygun, farsça bir isim verilirdi. Mesela Gülnuş gibi...

 

Haremdeki cariyeler evvela acemi statüsünde bulunurlar, daha sonra çeşitli hizmetlerde yer alarak yükselirler, “kalfa” ve “usta” gibi unvanlar alırlardı. Cariyelere el işleri, saray âdetleri dışında dinî bilgiler de verilirdi. Evvela Kur’ân-ı kerim okuması öğretilir, günlük ibadetlerini yapabilecek seviyeye getirmek için, abdest, namaz, oruç bilgileri her gün verilirdi. Namazlarını vakti girer girmez kılarlardı.

 

Şu hususu da tebarüz ettirmek gerekir ki, cariyelerin tamamı padişahın odalığı değildi. Cariyelerin ekserisi ya valide sultanın ya padişahın hanımlarının veya haremin hizmet birimlerinde görevliydiler.

 

Padişahın has odalığı olan kadınlardan çocuk doğuranlar ise “Haseki” veya İkbal adını alırlardı. Hasekilere “Hanım” veya “Hanımefendi” diye hitap edilirdi. Şayet haseki bir erkek çocuk doğurmuşsa “Haseki Sultan” unvanını alır ve başına değerli taşlarla süslü taç takılırdı. Emrine birçok kalfa ve cariye verilirdi.

 

Padişah hanımlarından, oğlu tahta geçen hasekiler ise valide sultanlık makamına erişir ve Harem-i Hümayun’un en itibarlı hanımı olurlardı. Valide sultanlar sarayda en yüksek maaşı alan kişilerdi.

 

Valide sultanların kalabalık bir maiyetleri vardı. Haremi, Haznedar Usta vasıtasıyla idare ederlerdi. Padişahlar valide sultanlarına karşı son derece saygılı davranırlardı. Ancak, valide sultanlar oğullarına ismiyle hitap edemez, “Aslanım” derlerdi.

Osmanlı vakıf medeniyetinde pay sahibi bir hanım: Mihrişah Valide Sultan
Eyüp Mihrişah Valide Sultan Külliyesi

 

MİHRİŞAH VALİDE SULTAN

 

 

İşte onlardan biri olan Mihrişah Valide Sultan, 1746’da Kafkasya’da doğmuş olup aslen Gürcü’dür. Sultan III. Mustafa ile padişah olduktan sonra 1760'ta evlenmiş, 1774 yılında padişahın vefatına kadar evli kalmışlardır. Mihrişah Sultan, 1761 yılında III. Selim’i dünyaya getirerek hem şehzade anası hem de III. Mustafa’nın başkadını olmuştur. Haremi Hümayun’da 33 yıl müddetle hiçbir Osmanoğlunun dünyaya gelmemesi üzerine, Şehzade Selim’in doğumu, saltanatın devamı açısından çok önemli görülmüştür. Bu sebeple, İstanbul’da 7 gün 7 gece süren “şehrâyin” şenlikleri yapılmıştır.

 

Mihrişah Sultan, III. Mustafa’nın aniden vefatıyla âdet olduğu üzere, Beyazıt’taki Eski Saray’a gönderilmiştir. Mihrişah Sultan, I. Abdülhamid’in 15 yıl süren saltanatı boyunca burada kalmıştır. 1789 senesinde oğlu Sultan III. Selim’in padişah olması üzerine, valide alayı ile Topkapı Sarayı’na dönerek, Valide Sultan unvanını almıştır. Kendini hayır hasenat işlerine adayan Mihrişah Valide Sultan, hizmetlerini kalıcı kılmak için vakıf kurmuştur. 1805 yılında 60’lı yaşlarda iken Topkapı Sarayı’nda vefat eden Mihrişah Valide Sultan, Eyüp Sultan’da yaptırmış olduğu külliyedeki türbeye defnedilmiştir.

 

Osmanlı vakıf medeniyetinde pay sahibi bir hanım: Mihrişah Valide Sultan

 

 

EYÜP MİHRİŞAH VALİDE SULTAN KÜLLİYESİ

 

 

Mihrişah Valide Sultan Vakfı’nın en önemli ve en büyük hayır müessesesi Eyüpsultan’daki külliyesidir. Vakfiyesinde verilen bilgiye göre, külliyenin kurulduğu arsa Ebu Eyyüb Ensârî Vakfına aittir. Külliye; imaret, sebil, çeşmeler ve türbeden oluşmaktadır. Valide Sultan’ın daha sonra külliyenin karşısında yaptırarak vakfettiği sıbyan mektebi de külliyenin bir parçası olarak hizmet vermiştir. Külliye imareti, 1911 yılında kapatılmış, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1950’de tekrar açılmıştır.

Türbe

Mihrişah Valide Sultan, Eyüp İmareti’nin bitişiğinde ve Eyüp Sultan hazretlerinin türbesinin yanında kendi türbesini inşa ederek vakfetmiştir. Valide Sultan, türbesinin günlük türbedarlık hizmetlerini yerine getirmek üzere toplam 7 kişi görevlendirilmiştir.

 

Türbede Mihrişah Valide Sultan’dan başka Sultan III. Mustafa’nın başka bir hanımından olan kızları Beyhan Sultan ve Hatice Sultan bulunmaktadır. Ayrıca, Sultan III. Selim’in şehadeti sırasında yanında olan kadını ve Valide Sultan’ın gelini Refet Kadın Efendi ile Sultan Abdülmecid’in kadını ve Sultan II. Abdülhamit Han’ın üvey annesi Rahime Perestu Valide Sultan’ın kabirleri bulunmaktadır. Mihrişah Sultan, gelini Refet Kadınefendi’yi öyle severdi ki, gelini ile yan yana defnedilmeyi vasiyet etmiştir.  

Sebil

Valide Sultan külliyesinin bünyesinde, imaret girişinde bir de sebil bulunmaktadır. Beş pencereli sebilin her penceresinde beş su verme yeri vardır. Ayrıca sebilin iki tarafında iki de çeşme bulunmaktadır.

Sıbyan Mektebi

Külliyenin ilk kuruluşunda yer almayan sıbyan mektebi, Mihrişah Valide Sultan türbesinin karşısında daha sonradan inşa edilerek, vakfedilmiştir. Mektep, ahşap olarak bina edilmiş, altında bir de çeşme yaptırılmıştır.

Mehmet Paşa Camii

Mehmed Paşa tarafından, İstanbul Aksaray’da bir cami ve sıbyan mektebi inşa etmiştir. Ancak Mehmet Paşa, vakfını tam anlamıyla düzenleyemeden vefat etmiştir. Cami, bir yangında da tamamen yanarak kül olmuştur. 1790’da Mihrişah Valide Sultan tarafından yeniden bina edilerek hizmete alınmıştır. Vatan Caddesi’nin yol genişletme çalışmaları sırasında caminin arsası yola gitmiştir.

Humbarhane Camii (Hasköy Camii)

Sultan III. Selim’in başlatmış olduğu orduda yenilik ve Nizâm-ı Cedit çerçevesinde, 1792’de Halıcıoğlu’nda kurulan Humbaracılar ve Lağımcılar kışlasının camisi Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır. Bu cami, Valide Sultan’ın, oğlu Sultan III. Selim’den aldığı hususi izinle, iki minareli olarak inşa edilmiştir. 

Levent Kışla Camii

Mihrişah Valide Sultan, Humbaracılar kışlasında olduğu gibi, Levent kışlasında da bir cami yaptırmıştır. Levent Çiftliği isyan sırasında, yeniçeriler tarafından ateşe verildiğinde, kışlayla birlikte, ahşap Kışla Camii de yanarak yok olmuştur.

Eğitim Müesseseleri

Valide Sultan, vakıf eğitim hizmetleri çerçevesinde Aksaray, Levent ve Eyüp’te üç sıbyan mektebi yaptırmış, bunların görevlilerini ve tahsisatlarını belirlemiştir.

Eyüp Sultan Camii’ne kitaplık

Valide Sultan, Mushaflar ve muhtelif ilim dallarından oluşan 247 ciltlik kitabı vakfetmiş, bu kitaplar Eyüp Sultan Camii’nin içinde sol tarafta bulunan iki dolaba konulmuştur. Bu kitaplar, 1957 yılında Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiştir.  

Valide Bendi

Sultan I. Mahmud, Bahçeköy’de eski su bendi denilen, günümüzde de Topuzlu Bent dolarak bilinen bendi yaptırmıştır. Zamanla suyu azalan bu eski bent ile Arabacıoğlu Mandırası Deresi denilen yerde, yani Belgrad ormanlarında, Valide Sultan, büyük yeni bir su bendi inşa ettirmiştir.

Çeşmeler

1. Levent Kışlası yakınındaki çeşme: Kasım 1808’de çıkan yeniçeri isyanında bu çeşme yok olmuştur.

 

2. Hasköy Humbaracılar Kışlası duvarındaki çeşme.  

 

3. Hasköy’de Gümüşhane bitişiğindeki günümüze ulaşmayan çeşme.

 

4. Üsküdar Karacaahmet’teki çeşme: Valide Sultan, küçük yaşlarda vefat eden kızları Hibetullah Sultan ve Fatma Sultan’ın ruhları için yaptırmıştır.

 

5. Üsküdar İhsaniye’deki çeşme: Valide Sultan, kızları Hibetullah Sultan ve Fatma Sultan’ın ruhları için yaptırmıştır.

 

6. İstanbul Balıkpazarı’ndaki çeşme. Çeşme günümüzde mevcut değildir.

 

7. Dolmabahçe’deki çeşme: Valide Sultan, vefat eden kızı Hibetullah Sultan için yaptırmıştır.

 

8. Fındıklı’daki çeşme Valide Sultan, vefat eden kızı Fatma Sultan için yaptırmıştır. Çeşme günümüzde kullanılamaz durumdadır.

 

9. Fındıklı’daki diğer bir çeşme…

Harameyn Hizmetleri

Valide Sultan, vakfiyesinde, vakfiyede geçen akarların yıllık gelirinden her yıl Mekke-i Mükerreme’de Ebu Kubeys ve Hindi Dağlarındaki iki münadiden her birine 10’ar kuruş gönderilmesini şart koşmaktadır.

 

Mekke’ye giden Sürre Alayı ile her yıl vakıftan 500 kuruş gönderilmesi ve layık olan 50 fakire 10’ar kuruş olarak taksim edilip dağıtılması şart koşulmuştur.

 

Sultan Ahmed Han tarafından Medine-i Münevvere’de Bab-ı Rahme hizasında inşa ettirilen ve zamanla harap olan sebil, abdest muslukları ve karşısındaki helalar, Valide Sultan tarafından yeniden bina ve ihya edilmiştir.

 

Ravza-i Mutahhara’da her cuma ve pazartesi gecelerinde hoş rayihalı tütsülerin yakılarak hazır bulunan cemaate güzel koku sunmak için tütsüleme yapılması şart koşulmuştur

 

Medine’de Ravza-i Mutahhara’da ulemadan faziletli bir kişi tarafından her gün Buhârî hadis kitabından yeterli miktar hadis okunması hayır şartı olarak yer almaktadır.

 

 

Nizâm-ı Cedit Hareketine Destek Sağlama

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yayınlarından, Dr. Eyüp Sabri Kala ve İdris Akarçeşme tarafından kaleme alınan “Mihrişah Valide Sultan Vakfı” kitabında, valide sultanın kurduğu vakıf aracılığıyla, III. Selim Han tarafından başlatılan Nizâm-ı Cedit teşebbüsüne özetle aşağıdaki şekilde destek olduğu belirtilmektedir:

 

“Halıcıoğlu’nda kurulan Humbarahane Kışlası’nın camisi, hamamı ve kışla duvarındaki çeşmesi Mihrişah Valide Sultan tarafından inşa edilip vakfedilmiştir. Levent Kışlası’nın camisi, cami bitişiğindeki sıbyan mektebi ve hamam da yine Mihrişah Valide Sultan tarafından yaptırılıp vakfedilmiştir.

 

Valide Sultan’ın Nizâm-ı Cedit’e desteği sadece vakıf hayrat eserler yapımıyla sınırlı kalmamış, vakfın gelir fazlasını Nizâm-ı Cedit askerlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasına tahsis etmiştir. 30 Nisan 1790 tarihli vakfiyede Mehmed Paşa Camii ve Sıbyan Mektebi masrafları karşılandıktan sonra yıllık gelir fazlasından 1.500 kuruşun taamiye olarak Teberdarlar Ocağı’na ödenmesi şartı bulunmaktadır.

 

1 Ocak 1801 tarihli zeyl vakfiyede, Valide Sultan, III. Selim tarafından kurulan Nizâm-ı Cedit Ocağı kışlalarındaki askerlerin, vesair askerî sınıfların zaruri masraflarına yardım etmenin tüm işlerin başı, cihat farizasına hazırlık yapmanın tüm meselelerin en ehemmiyetlisi olduğunu vurgulamıştır. Vakıf şartları gereği yapılması gereken giderler, ödenecek ücretler, tamir bakım masrafları karşılandıktan sonra kalan gelir fazlasının hazineye aktarılması, askeri işlere, askerî araç gereç alımına harcanması şartını getirmiştir.

 

Valide Sultan’ın Nizâm-ı Cedit’e olan güven ve desteğinin had safhada olduğu söylenebilir. Şöyle ki, kendisinin ve III. Selim’in vefatından sonra kurduğu vakfın yönetimini bizzat Nizâm-ı Cedit hazinedarlarına bırakmaktadır.

 

Yine III. Selim döneminde Nizâm-ı Cedit çalışmaları kapsamında Topkapı Sarayı yakınında kurulan Bostancılar Hastanesi’nde görev yapmak üzere Mihrişah Valide Sultan Vakfı tarafından 1 tabip ve 1 cerrah, 1 hasta çavuşu ve 4 hasta bakıcı görevlendirilmiş ve bunların ücretlerini vakıf üstlenmiştir. Tabip ve cerrahların, muhtaç ve fukaradan ilaç ve tedavi parası almaması şartı konulmuş, vakıftan hastalara ilaç bedeli tahsisatı yapılmıştır.”

 

 

 

 

VAKFIN AKARLARI 

 

 

Vakıflar aracılığıyla kurulan hayır müesseselerinin devamlı hizmet verebilmeleri, düzenli gelir getirici akarlar ile mümkündür. Vakıf akarlarının mühim kısmı Valide Sultan’ın vakfettiği çiftliklerinden elde edilen gelirlerdir. Ticari işletmeler ikinci sırada yer almaktadır.  

 

Netice itibarıyla, Mihrişah Valide Sultan önemli vakıf müesseseleri kurarak eğitim, din ve sosyal hizmetler alanlarında vakıf faaliyetlerini yoğunlaştırmış, bu hizmetlerin dünya durdukça yürütülebilmesi için hatırı sayılır şahsi mal varlığının büyük kısmını vakfetmiştir. Vefatından sonra oğlu III. Selim’e intikal eden malvarlığı ise III. Selim tarafından annesinin vakfına vakfedilmiştir. Böylece hayatı boyunca edinmiş olduğu tüm malvarlığı vakıf mülkü hâline gelmiştir.

 

İhlas Vakfı mütevellisi olarak, gönüllülerimizin, Türkiye gazetesi okuyucularının ve necib milletimizin “Vakıf Haftası”nı tebrik ediyorum. 

 

 

 

****************

 

 

 

Geniş Açı - Fikir ve tartışmada son yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.