Çok geç olmadan…

Sesli Dinle
A -
A +

Bazı insanlardaki yetenekleri fark etmek için üzerindeki perdeyi kaldırmamız gerekiyor. Saklı bir yeteneğin ortaya çıkması bazen tesadüf sonucu olur bazen de dışarıdan bir yardımcı elin dokunması gerek. Daha zor olan ise kişinin kendisinin fark etmesi “Ben buradayım…” demesidir.

 

Sizi, bunu başaran birisi ile tanıştıracağım. Onur duyduğumuz savunma sanayiinde birçok önemli projede yer alan Uzay Mühendisi Turgay Karakaş halk arasındaki adıyla ‘beyin felçli’ (serebral palsi) olarak dünyaya geldi.

 

Hiçbir şekilde yürüyemez ve konuşamaz denmesine rağmen, dört yaşında yürümeyi ve altı yaşına geldiği zaman normal bir şekilde cümle kurmayı başarmıştır. Mücadeleyle dolu eğitim süreci boyunca hayali o yıllarda bizde henüz adı bile telaffuz edilmeyen “uzay mühendisi” olmaktır. 1994 yılında katıldığı üniversite sınavında Türkiye 25.si oldu. Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümüne girmiş.            

 

Şüphe yok ki Karakaş’ın yeteneklerini kullanabilmek için verdiği mücadelede ailesinin çok önemli katkıları var. Yani “bir el dokunuyor ve umudu yeşertiyor”. Turgay Karakaş, aynı okulda öğretmenlik yapan babasının çocuklar bir problemi çözmekte zorlandığında alt sınıfta olmasına rağmen “Bu problemi Turgay çözer…” diye verdiği cesaret için “babamın, benim hakkımdaki görüş ve yorumunun kendime bakışımı nasıl şekillendirdiğini hâlâ merak ederim…” diyor. 

 

Psikolojideki tabirle buna “damgalamak” deniyor. Çocuklar ve biz büyükler, yüceltilen bir isme ve davranışa muhatap olursa ona uygun roller ve pozisyonlar alıp tepkiler verir, ona uygun anlamlı bağlar kurar.

 

Meselemiz; bu sorumluluğu ebeveynler ile paylaşan, en önemli yardımcısı konumundaki “özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin” bugünkü durumu. Araştırma sonuçlarına göre, ülkemizde en az bir engeli olan nüfusun oranı %6,9 yani, 4.876.000 kişi.

 

Uzmanlar; engelli bireylere bakmanın stresli bir sorumluluk olabileceğini ve genellikle bakıcılarının sağlığını olumsuz yönde etkilediğini söylüyor. Bu durumdaki aileler de, diğer aileler gibi özel ve iş hayatlarında, kendi sınırlarını kurmak zorundalar. Ancak, yaşadıkları stres ve duygusallık onları ciddi bir uyum süreci yaşamaya zorunlu kılıyor. Yani onların yükünü alacak, dışarıdan üçüncü bir yardım eline ihtiyaçları var.

 

Bu desteğin sağlanması “özel bilgi ve uzmanlık” gerektirir. İşte tam burada “özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri” devreye giriyor. Son iki yıldır yaşanan enflasyon fırtınasından bu kurumlar da ağır hasar aldı. Hizmetlerinin yürütülmesinde ciddi ekonomik zorluklar yaşanıyor. Nitekim önceki gün, konuya dikkat çeken bir duyuru paylaştılar.  

 

Duyuruda, 81 ilimizde, 3.168 eğitim kurumu ile 525.000 özel gereksinimli bireye uzman personel ile hizmet verildiği vurgulanarak, “Verilen eğitimlerle birçok engelli yavrumuz akranları ile arasındaki mesafeyi kapatmış, bulunduğu çevrede sosyal kabul görmüş, bir yetişkine ihtiyaç duymaksızın bağımsız yaşam becerileri kazanmış, akademik veya mesleki becerilerini geliştirmiştir.” deniyor.

 

Ancak bugün gelinen noktada kurumların, ekonomik problemlerle baş başa kaldığı vurgulanarak “Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerine her bir engelli birey için ödenen eğitim ücreti 2006 öncesi dönemde asgari ücrete eş değerdi. Bu yıllar içinde eriyerek, bugün itibarıyla asgari ücretin 1/3’ü seviyelerine gerilemiş durumdadır. Kira ve personel giderleri, yıllardır ücretsiz olarak verdiğimiz öğrenci taşıma hizmeti ve genel giderlerimiz, maliyet açısından karşılanabilir olmaktan uzaktır.” denmekte. 

 

Özel Eğitim ve Rehabilitasyon” hizmetlerinin devamı bizim geleceğimiz açısından da hayati önem taşıyor.

 

Çünkü bu kurumlar kapanırsa “58.000 çalışanın işsiz kalması ile beraber 550.000 özel birey tekrar evlerine kapanır, sosyal ve ruhsal hayatları çekilemeyecek noktaya gelir ve çocuklarıyla baş başa kalan ailelerin huzur ve düzeni bozulur.”

 

Hepimizin beklentisi, çok geç kalmadan ve bu kurumlar hasar almadan sorunun çözülmesidir. Bizim başarımız dışarıda değil evin içinde ölçülür. Yüzümüzün gülmesi de evde huzurlu olmamıza bağlı…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.