Seçmen niye başka adres arasın?..

2023 seçimlerini kim kazanır?.. Başkanlık sisteminde “seçim kazanmak” ne demek?.. Başkanlığı kazanan mı, meclis çoğunluğunu alan mı, yoksa ikisini birden hanesine yazan mı? Önümüzdeki seçimlerde son yerel seçimlerde bazı bölgelerdeki gibi başkan bir tarafa, meclis bir tarafa örneği yaşanır mı?

 

Seçmen tercihini böyle bir ayrışmaya iten nedir?

 

Böyle bir tabloyu çizecek farklı sebepler dillendiriliyor. Çoğu siyasetçide bu konuda konuşmayı pek sevmiyor. Muhalefetin ne eksik aksakla ne de iktidarın ülkeye değer katan hamleleri üzerine söyleyecek sözü yok. Onların derdi başka. Bütün enerji ve mesailerini sarıldıkları “Altılı Masa”ya bağlamışlar. Kapasitesi düşük bir cevapları var, tek söylemleri “Erdoğan gitsin beni seç, ben yaparım…” ile sınırlı.

 

Peki, seni niye seçeyim? Cevap, Erdoğan gitsin diye!...

 

“Altılı Masa umutsuz bir vaka…” hikâyesi altmışlı yılların siyah beyaz Yeşilçam filmi gibi finale bir şey kalmadı yakında mendiller çıkar. Birbiriyle didişen masa ortaklarını bir arada tutmak için kalemlerinin mürekkebi ile yapıştırmaya çalışanlar nihayetinde masanın dağılmasını iktidarın büyü yapmasına(!) bağlar görünüyor.

 

Korkunun ecele faydası yok, arka planda sürekli tartıştıkları “aday kim olacak” meselesi ile açıkça yüzleştiklerinde ne baş kalır ne ayak.İktidarın masadaki aday gerginliğini malzeme yapmak gibi bir gayreti yok. Bütün gayreti, kendi kadro kapasitesini seçmenle temas üzerine yoğunlaştırmaktır. Anketlerde ciddi bir oy kaymaları yaşandığını söyleyenlerin 2023 seçimleri belirleyecek olarak sadece “mutfaktaki tencereyi” merkeze almaları doğru mu?

 

Yani, “Mecburen yine kendi partimize oy vereceğim” diyen seçmen sandığa gittiğinde “Buraya kadar…” deyip partisiyle vedalaşacak mı?

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partililere sıkça çözüm yolu olarak söylediği bu soruya cevaptır.  “Kendi hafızamıza ağırlık vereceğiz. Eski milletvekillerimizle, eskiden kadın kollarında, gençlik kollarında, yerel yönetimlerde, teşkilatlarımızda görev yapmış arkadaşlarla toplantılar yapacağız.” diyor.

 

Burada büyük resme bakmak gerekir. Doğru adres, büyük AK Parti ailesinin merkezinde duran “Seçmen”dir. AK Parti bu tecrübeyi veya aşırı havaleciliğin faturasını gerideki seçimlerde yaşadı. Sonuçları yüzde 34’le yüzde 52 arasındaki “gel-git” olan seçimler var. Sistemde bunu kolaylaştırıyor.Başkanlık sisteminde, cumhurbaşkanı yasama organından ayrı olarak direkt halkoyuyla seçilir. Seçmen “ya hep ya hiç” demeye zorlanamaz. Kırgınlığı olan seçmene açık kapı bırakan bir sistemdir. Farklı partiler üzerinden tercihini yapabilir. Bugün geldiğimiz katı olmayan sosyal yapıda siyasi yelpazenin kanatları arasında seçmen içinde farklı tercihler yapmak zor değil, onun için Sayın Erdoğan’dan vazgeçmeyen kitle Başkanlık ile Meclis oylarını ayrıştırabilir.

 

Muhalefeti umutlandıran Demirel’in meşhur “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” sözü, John Stuart Mill'in 19. yüzyıl artığı, “insan, kararlarını alırken her şeyi maddi düşünen, manevi değerleri önemsemeyen, menfaatini maksimum yapmak isteyen varlıktır” anlamındaki “homo economicus”dir sözüne dayanır.

 

Kimse “tencere-tavanın” önemsiz olduğunu söyleyemez. Bununla beraber seçmenin her zaman tercihlerini belirleyen, alışkanlık, taklit ve veya sosyal normlarla beraber iktidarın ekonomik şartların iyileştirilmesi adına attığı ciddi hamlelerdir.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün EYT düzenlemesiyle ilgili detayları paylaşarak, “2 milyon 250 bin vatandaşımız emekli olma hakkına ulaşıyor. Yaş sınırı uygulanmayacaktır. Mali çalışmaları da yaptık. Hemen emekli olmayı tercih etmeyecekler için ayrı bir geçiş hazırlıyoruz” dedi.

 

Belli ki, AK Parti’de 2023 seçimleri yine Erdoğan’ın üzerine kurulacak. Ama sonuçlar bu yükün teşkilatlarca ne kadar paylaşıldığına bağlı olacak… Yoksa anketlerin diliyle, cumhurbaşkanlığı seçiminde, “Oyum Reis’e” diyen seçmen, vekillik için niye başka adres arasın?..