Ayrılıkçı doktor A. Djevdet

A -
A +

Diyâr-ı Bekr Birinci Tabur Kâtibi Ömer Vasfı Efendi dindar bir insandır, oğluna Abdullah ismini koyar. Abdullah ilk tahsilini Arapkir ve Hozat'ta yapar. Ma'mûret-ül-Azîz'de (Elazığ) Askerî rüşdiyeyi, İstanbul Kuleli'de de idâdîyi bitirir ve Mekteb-i tıbbiyenin kapısını çalar. O güne kadar gönlü din, devlet, vatan aşkıyla atan delikanlı fakültede materyalist anafora kapılır ve bocalamaya başlar. Auguste Comte, Pozitivizm cereyanı derken dini tamamen terk eder "bilim, bilim... İlle de bilim" diye sayıklar. İlerleyen yıllarda özünden sıyrılır, kimliğinden utanır, Avrupalılara karşı hudutsuz bir hayranlık duyar. İbrahim Temo, İshak Sükûtî, Mehmed Reşîd ve Hikmet Emin ile bir araya gelir, ittihâd-i Osmânî Cemiyetini (İttihâd ve Terakki'nin çekirdeği) kurarlar. A. Cevdet, Namık Kemal, Recaizade ve Halit Ziya'nın çok tesirinde kalır, o hevesle eline kalem alır. Abdülhak Hamid'in tavsiyesine uyarak şiirlerini kitaplaştırır ve matbuat âlemine adım atar. Bilirsiniz yüzey arttıkça derinlik azalır ama o yazar da yazar, değişik mevzularda 70 küsur kitaba imza atar. İlk yıllarda müstear isimler kullanır, tepki alacağını bildiği için siperlenme ihtiyacı duyar. Erbâb-ı fesâd Yıkıcı ve bölücü faaliyetleri yüzünden defalarca göz altına alınan A. Cevdet, iyi kötü tahsilini tamamlar (1894) ve Haydarpaşa Hastanesinde Göz Mütehassısı Diran Acemyan'ın emrinde işe başlar. Bir ara geçici vazifeyle yollandığı Diyârbekir'de İttihâd-i Osmânî'yi teşkilatlandırır, hemşehrisi Mehmed Ziya'yı da (Z. Gökalp) peşine takar. Mehmed Ziya'nın babası saf temiz bir mümindir, "gâvur olmasın" diye oğlunu batılı filozofların kitaplarından uzak tutar. A. Cevdet ise aksine çocuğu felsefeye boğar. Delikanlının dünyası karışır, ayan beyan bocalamaya başlar. Öyle bunalır, öylesine açmazlar yaşar ki, tutar kafasına mermi sıkar. İşte burada A. Cevdet'in hekimliği işe yarar, Rus yardımcısıyla birlikte mermiyi çıkarır, yerinde bir müdahele yapar. Ziya Gökalp bu yarayı hayatı boyunca taşır ve daima hatırlar. Jin Kürtler Mâlum ümmetçiliği ile tanınan bir sistemde kimsenin milliyeti araştırılmaz. A.Cevdet'in Kürt olması da kimsenin umurunda değildir ama ırkçılık yapmasa!.. Lâkin o aynen Wilson'un ağzıyla konuşur "ekseriyetini Kürtlerin teşkil ettiği vilâyetlerin Kürdistanlığından" söz açar. Nitekim Kürtçe "Jin" gazetesi ile bilerek isteyerek ayrılıkçılık yapar. Roji Kurd Dergisi'nde Kürtleri teşkilatlanmaya çağırır ve Latin Alfabesi kullanmalarını arzular. Anadolu'nun karıştığı yıllarda da tavrını "Ermenilerden yana" koyar. Devlet aleyhinde yürüttüğü bu faaliyetlerden dolayı onu "Erbâb-ı fesâd"dan sayar, otuz üç sakıncalıyla birlikte Trablusgarb'a yollarlar. Ama uslanmaz, aksine gittiği yerde İttihâd ve Terakkî'yi örgütlemeye bakar. Ahmed Rızâ ve Mizancı Murâd'ın neşrettikleri; Mizan ile Mechveret Supplement Français'e "Bir Kürt" mahlasıyla makaleler yazar. Fizan'a!.. Bundan ötürü Fîzan'a sürülürse de Tunus üzerinden Paris'e kaçar. Gider Jön Türklere katılır. 1897'de Cenevre'ye yerleşir İT. merkez komitesinde yer alır. "Bir Kürt" mahlâsı ile Mısır merkezli Kânûn-i esâsî ve Romanya menşeli Sadâ-yı Millet'e, bilahare Cenevre ve Londra'da yayınlanan "Kürdistan" dergisine demir atar. Nedendir bilinmez o yıllarda Avrupa'daki firariler üçer beşer öbeklenir hemen bir gazete çıkarırlar. İyi de bunca gazeteyi kim alır, kim satar? Hiiiç önemli değildir, batılılar sponsor olur, masraflarını ziyadesiyle karşılarlar. Dr. A. Cevdet, sırf kafa karıştırmak için müsteşrik Dozy'nin "Essai Sur L'histoire de L'islâmisme"ını tercüme eder. Server-i Kâinat hakkında 'ekazib ve müfteriyat' (akıl almaz yalan ve iftiralar) ile dolu kitabı yayar. Hal böyle olunca adı "Adüvvullah Cevdet"e (Allah düşmanına) çıkar. Heyet-i Vekile kitabın neşr ü füruhtunu (basılması ve satılmasını) yasaklar. Cami duvarına... A. Cevdet'in ardında nasıl bir güç varsa beyimizin tâyini Viyana Sefaret Tabibliğine çıkar (1899). Paradan yana derdi yoktur, düşünün, lütfedip maaşını bile almaz. Zarfı açmadan İttihâd ve Terakkî'ye bağışlar. 1903 yılında tekrar Cenevre'ye gider, mükemmel bir matbaa kurar, İjctihâd mecmuasını neşre başlar. Bir ara Batılı yazarlara sütun açıp sorar: "Sizce Osmanlı ne yapmalı?" İçlerinden biri akıl verir, "Fermer le Coran, Ouvrir les femmes!" (Kur'an'ı kapatın. Kadınları açın!) A. Cevdet henüz Kur'an-ı kerime dil uzatacak kadar "cesur" değildir! Altına yorumunu iliştirir: "Kadınları da açalım Kur'an'ı da..." Halbuki Kur'an'a uyan kapanır, emr-i ilahi açıktır zira. İşte burada "Dinde Reform" kelimesine sığınır, Abduhvari manevralar yapar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.