Osman yüksel serdengeçti "Milli Piyango hariç, her türlü milliliğin yanındayım" dese de 'Milli Şef'le bir türlü barışamaz. Bu yüzden başı dertten kurtulmaz. Bir keresinde Üniversitede çıkan olaydan sonra sorguya alınır. O kadar rahattır ki Emniyet Müdürü de dikiş tutturamaz. Partinin gücünü düşünün, Vali Nevzat Tandoğan bizzat gelir, ifadesini almaya başlar. Ona "gel bakalım isyancı elebaşı" deyip, soru yağmuruna tutar. Osman Yüksel açık vermez, "görmedim, duymadım, bilmiyorum" der, "üç maymun"ları oynar. Ancak Vali kendinden emindir, önüne poz poz çekilmiş fotoğraflarını koyar. Kaçacak yeri kalmayınca felsefe kitaplarından pasajlar aktarır, cevher-suret nazariyesinden girip bir insanın birden fazla mekânda tezahüründen söz açar. Vali çok kızar "suratına bi tane patlatırsam cevheri de sureti de anlarsın" diye haykırır ve "içeri" tıkar. Avukatlığını yapan Süleyman Arif Emre: "Ah be Osman, yazdığın yazıları neşretmeden bana göstersen ya" dese de aksine ondan saklar. Zira deliğe girmekten korkmaz. Meşhur Malatya davasında 14 ay yattıktan sonra suçsuzluğu anlaşılır, onu mecburen salarlar. Derhal Avukat'ına koşar "Arif, ben şimdi devletten on dört ay alacaklıyım. Bir valiye, bakana hakaret etsem, yattığıma mahsub ederler mi?" diye sorar. Camide bile Ve gün gelir "Ayasofya" adlı şiiri yüzünden tutuklanır. Onu Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılarlar. Savcı, Osman Yüksel'i "hususi maksat ve menfaat kovalamakla" suçlar. Genç yazar güler "Müddei umumi (savcı) tepeden verilen emirlere göre hareket ediyor. Ayasofya'nın tekrar cami haline getirilmesinde benim ne gibi hususi maksadım ve menfaatim olabilir ki? Ayasofya'yı kiraya mı vereceğim? İmam da olacak değilim. Beni bu yazıdan dolayı Türk savcıları değil, Yunan savcıları itham etsin, kendimi müdafaadan utanıyorum" şeklinde savunma yapar. Yine dini neşriyattan açılan bir davada Savcı "bunlar Allah'la kul arasına giriyor, dini siyasete alet ediyorlar" diye söze başlar. Serdengeçti "Hayır sayın hakim" der "asıl kendileri Allah'la kul arasına giriyorlar!" - Nasıl yani? - Efendim, Malatya hadisesinden sonra peşime sivilleri taktılar. Camide bile peşimden ayrılmıyor, yanımda saf tutuyorlar. Sağa selam veriyorum polis, sola selam veriyorum yine polis. Düşünün Allah'a yönelen bir kulu, rahat bırakmıyorlar!" *** Yine bir duruşmada Hakim "Allah deyip durma!"diye çıkışır -Niye -Yasak! -Yok ya, Allah Allah! *** Bir seveni sorar "Ağabey, şu Serdengeçti dergisini kapatıp, kapatıp açacağına, her sayıyı muntazaman çıkarsan olmaz mı? - Bize tuşla galibiyet yakışır aslanım, sayı hesabı uymaz. *** Serdengeçti'ye takılırlar "üstad sağ mısın, sol musun?" -Yaşadıkça sağım! *** Akrabalarından İsmet Hanım'la evlenir ama çocukları olmaz, olanı da yaşamaz. Hayata esprili bakan, dertlerinden zevk alan Osman Bey "Ah bu İsmetler" der "biri hürriyetimden etti, diğeri zürriyetimden!" Korku mu? O da ne? Kızıllar karşısında dimdik duran Serdengeçti ne zindanlardan, prangalardan korkar, ne de önüne konan dünya nimetlerine bakar. "Binbir facia ile dolu mücadele hayatımızda, türlü mahkumiyet ve mahrumiyetlere uğradık. Üniversitelerden mi kovulmadık? Kollarımızda kelepçeler, şehirlerden şehirlere mi sürülmedik? Bütün bunlara rağmen sinmedik, yılmadık, ölmedik... Çünkü O'na inanıyoruz. O'na güveniyoruz. Hiç ölmeyene, hiç solmayana, eşi nâzir olmayana gönül verdik. Er meydanına yalın kılıç atılanların, Serdengeçtiler kafilesine katılanların pervasızlığı, imanı, heyecanı, zindeliği var içimizde... Kim ne derse desin, önümüze hangi engel çıkarsa çıksın, bu ateş sönmeyecek, bu dava ölmeyecek. Serdengeçti yolundan dönmeyecek" diyen Osman Yüksel cesurdur ataktır ama kaşını çatmaz, aksine mütebessimdir, etrafına neşe saçar. 66 yıllık hayatında (12 Eylülü de sayarsak) tam 95 defa yargılanır. İyi de "ecel ha yorganda gelmiş, ha urganda" diyen biri nasıl yıldırılabilir. Hem ölümden çekinmeyen, kuldan ne kadar korkar? > Bu kervan böyle gitmez!.. İster beni hoş görün, ister vurun öldürün, İster bir cani gibi zindanda süründürün, Yeter artık İllallah! Şu yangını söndürün, Amerikan doları bu yangına kâr etmez, Ey meclisi mebusan bu kervan böyle gitmez. Her yerde yükselirken avaze-i sefalet, Yurdu cennet gösterir radyo denen kör alet, İlahi bu ne halet, Yarab bu ne delalet, Zorbalık cebrü şiddet kimseye gık dedirtmez Ey meclisi mebusan bu kervan böyle gitmez. Haykırırım Hakkı her sözüm ağır olsa da, Şaklasa kamçı sırtım onmaz, yağır olsa da, Duyulmaz mı bu feryat insan sağır olsa da, Bu derde çare lazım nutuklarla iş bitmez Ey meclisi mebusan bu kervan böyle gitmez. > Osman Yüksel Serdengeçti