Esrarengiz keşiş Rasputin

A -
A +

Grigori Yefimoviç , Moskova'dan 2 bin km ötede kuş uçmaz, kervan geçmez bir Sibirya kasabasında (Pokrovskaya'da) doğar (1870). Bilirsiniz Sibiryalılar ormancılıkla uğraştıklarından sağlam yapılı olurlar. Ancak Grigori boyuyla posuyla hemşehrilerine bile fark atar. O devirde Pokrovskaya'da mektep medrese ne arasın? Ancak bizimki bir iş de tutmaz. Keresteciler yana yakıla adam arasalar da o sırtüstü yatar, naçiz bedenini yoramaz. İpten kazıktan dönme arkadaşlarıyla içer sızar, "nerde akşam orda sabah" mantığı ile yaşar. Kendine Rasputin (ayyaş) gibi bir isim yakıştırır ve gereğini yapar. Derken arabacılığa merak salar, görmediği şehirleri görür, hamalından valisine, meyhaneciden fahişesine çeşit çeşit insanla tanışır ve adam sarrafı olmaya başlar. Sonra oturup kalpağını önüne koyar, böyle ömür boyu at dehleyip, dizgin tutamayacağına göre artık kazancı bol zahmeti az bir iş arasa iyi yapar. O devir Rusyasında hekimler ve ruhaniler büyük itibar görür, beyler paşalar gibi yaşarlar. Ama Rasputin alfabeyi bile heceleyemez, bu saatten sonra uzun uzun eğitim alacak, kütüphanelere kapanacak değildir ya. Daha kestirme bir yol bulur, keşişliğe kalkar. Manastır manastır dolanarak Yunanistan'a gider, rahip olamasa da vaaz yetkisi kapar. Delici bakışlar Sıra gelir hekimliğe... Bir ustaya çırak olsa iyidir ama o kimsenin yanında elpençe divan duramaz. Tabibleri yakinen takip etse de ne yaptıklarını anlayamaz, Bir sürü ot, kök, tohum... Küçük küçük tüpler, sıra sıra şişeler, imbikler, bistüriler, pensler, porselen havanlar... Klasik tebabeti öğrenecek kadar vakti olmadığına göre... Boş atıp dolu tutmaya çalışır, işin felsefesine kafa yorar. Rasputin hipnotizmacılığa olan merakı ne zaman başlar işi kimden kapar bilmiyoruz ama bu konuda mesafe almakta zorlanmaz. Doğrusu göz bebekleri para kadar iri ve gök kadar mavidir. Hele bir makyaj uzmanını dinleyip etrafına siyah haleler çekince mavilik hepten öne çıkar. Ansızın karşı karşıya gelenlerin ödleri kopar. Zaten boylu poslu, kıllı mıllı bir adamdır, bir de ürpertici bakışlar eklenince muhataplarını ezmeye başlar. Kıvrak zekası ile kendinden kıdemli din ve devlet adamlarını dahi tesir altına alır, hırslı memurlar rakiplerini gözden düşürebilmek için ona yanaşırlar. Bilirsiniz, kadınlar böyle "gizem takılan" soytarılara bayılırlar. Hele fala, büyüye merakıyla tanınan Düşes Militsa onunla tanışmak için can atar. Grigori daha ilk ziyaretinde onun köpeğinde bir hastalık keşfeder ve kendine has usullerle tedavi ederek (hayvan zaten sıhhatlidir) gözlerini boyar. Sadece Düşes Militsa'yı değil, Dük Nikola'yı da hayranlarının arasına katar. Dük başka işi yokmuş gibi onu Çar 2. Nikola ile tanıştırır ve Rusya'ya en büyük kötülüğü yapar. Rasputin, aklı sıra esrar perdelerini aralar, ötelerden haberler fısıldar. Mecazlı ve muğlak konuşarak milletin merâkını kamçılar. Esrarengiz keşişin "giriş gelişme sonuç"la işi olmaz, her konuda konuşur, mevzudan mevzuya atlar. Hayranları tek cümle anlamasalar da hayretle dinler, ağzının içine bakarlar. Çar eğitimli bir insandır, Rasputin'in sadece laf ezdiğini fark eder ama bu taşra kurnazını bozmaz. Anlattığı masalları bıyık altından gülerek dinler, hoşça vakit geçirmeye bakar. Gelgelelim Çariçe Aleksandra onun bağlılarından oluverir, yakışıklı yarmaya toz kondurmaz. Biliyor musunuz, Çariçe'nin birbirinden tatlı 4 kızı vardır. Ancak yana yakıla bir veliaht doğurmak ister ve doğurur da. Gelgelelim Prens Alexei zayıf ve nahif çocuktur, ikide bir burnu kanar. Minik Veliahd için sağa sola haberci çıkarır, İmparatorluk içinden ve dışından onlarca hekim çağırırlar. Hepsi de ayrı ayrı muayene eder, her biri ayrı ilaç yapar. Kraliçe, Rasputin'in de ekibe katılmasını arzular. Büyücü bozuntusu çocuğu hipnozla uyutur, kulağına iyileşeceğini fısıldar. Üç seans beş seans derken çocukta düzelme emareleri görünür ama zaten çok miktarda ilaç almıştır ve hastalık nekahet devresine girmek üzeredir. Kraliçenin gözü diğer hekimleri görmez, başarıyı Rasputin'in hanesine yazar. Sibiryalının onuruna ziyafetler, balolar tertipler, birbirinden değerli hediyeler sunar. Şarlatanlık parayla Mâlum bir Çariçe hediyesi az buz şey olmaz, Rasputin önünde çil çil altınları, iri yakutları bulunca gözünü açar, çıtayı yükseltmeye başlar. Bundan böyle ihtisasını soylu kadınların zaafları üzerine yapar. Onların aşkları ve ihtirasları üzerine istihbarat toplar. Kendinden ne istendiğini bildiği için fallardan mutlu sonlar çıkar. Bir zaman sonra onları korkutmanın ümitlendirmekten daha verimli olacağını anlar. Saçını sakalını ve tırnaklarını uzatır ve asla yıkanmaz. Kim neden tırsıyorsa lafı oraya getirir, kanlar, cerahatlar, örümcekler, yılanlar, şeytanlar... Bu arada işbirlikçileri de boş durmaz nerde hastalık hastası bir kadın varsa Rasputin'e yollarlar. Biri vesvese pompalarken öbürü "hiç durma şekerim" der, "tek kurtuluşun var: Ona sığınmak!" Gün gelir konaklar yol olur, saraylar durak. Rasputin hastalarını iyice kendine bağlar, teklifsizce sofralarına oturur, hatta yatak odalarına girip çıkmaya başlar. Saraylı erkekler ondan çok rahatsızdırlar ama gel gör ki arkasında Kraliçe varken Rasputin'e kimse dokunamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.