Dün anlatmıştık, Rasputin kah keşişliğe kalkan, kâh hekimliğe yatan bir şarlatandır. Teşhis ve tedavi hakkında ne bilgisi, ne de tecrübesi vardır ama soylu kadınlar ondan çok şey umarlar. Onca usta tabip, bunca mahir cerrah varken peşine takılır, gizemli hallerinde hikmet aramaya, mecâzlı cümlelerinden mânâ çıkarmaya çalışırlar. Rasputin ağına düşürdüğü kadınlara hiç acımaz, onları kılıktan kılığa sokar. Bir ara ırzına geçtiği kızlardan biri (Gina Gussova) tarafından bıçaklanır ama onun gibi bir azman tek darbeyle yıkılmaz. Bıçaklanıp da ölmeyen Rasputin hepten efsane olur, birileri üstüne vazife gibi "ona bir şey olmuyormuş" söylentisini yayarlar. Rasputin'e gıcık kapanlar da ürker, ayaklarını denk alırlar. Hasılı elibirlik bir canavar üretir ve ürettikleri canavardan korkmaya başlarlar. Rasputin'in kiralık adamları senaryo üzerine senaryo yazar, mizansen üzerine mizansen kurarlar. Esrarengiz keşiş, sahte rakiplerinin düzmece tuzaklarından kurtularak büyük ün yapar. Fısıltı gazetesi günde belki yüz baskı yapar, reklâmcıları onun uzak illerdeki hastalara bile müdahale ettiğini, sağa sola güç yolladığını anlatırlar. Kucağına alıp taşıdığı atlar, kürdan gibi kırdığı kılıçlar, rüyalara girmeler, karşılara çıkmalar... Yok geçen biri aleyhinde konuşmuş da çarpılmış filan... Saraya kurulunca Çar Nikola, 1 Cihan Harbi için cepheye koşunca bizim arabacı parçası postu saraya atar ve Kraliçeyle fazla senli benli olmaya başlar. Sabah akşam kehanette bulunur, çıkarsa "demedim mi" gibilerinden kasılır, çıkmazsa "bekleyin göreceksiniz" der ve asla geri adım atmaz. Eh bazı olaylar zaten bağıra bağıra gelişir, uyanıklar perşembenin gelişini çarşambadan okurlar. Ama kraliçe onun her sözünde hikmet arar, Rasputin'in (haşa) Allah tarafından yollandığına inanır. Eğer o oğlunun hastalığına çare bulabildiyse ekonomi, savaş, yokluk hastalıklarına da çare bulabilir ki Rusya'yı kurtaracak biricik güç onun damarlarında turlar. Adam kıtlığında Rasputin, Çariçeyi avucuna almakla kalmaz, kızlarına da kanca atar. Bu şarlatan saf bulduklarına "çok özel" bir "arınma" programı uygular. O ürkütücü gözleri ile uyuttuğu kadınlara akla gelmedik günahları işletip suçluluk duygusuna kapılmalarını sağlar. Kendinden iğrenen ve tutunacak dalı kalmayan zavalıları parmağında oynatmaya başlar. Kraliçe ile ilişkileri hangi seviyeye varır bilmiyoruz ama gün gelir tayinlere, terfilere karışır, ayağına takılanları tenzil-i rütbe ile sürgünlere yollar. Rasputin adlı kıl yumağına bütün saraylı erkekler kıl olsalar da, karşısına çıkamaz, başlarına iş almaktan korkarlar. Ancak Çar'ın yeğeniyle evli olan Nogay asıllı Yusupov bu işe bir nokta koymaya karar verir ve Rasputin'e bir kuzak kurar. O gece günahkâr keşişi sarayına davet eder, önüne siyanürlü bir pasta koyar. Rasputin dilimleri peş peşe yutar ama rengi bile sararmaz. Üstelik zehirli kadehleri ardı ardına yuvarlar yine yıkılmaz. Evet bu adam katır kadar güçlü olabilir ancak müneccimliği külli palavradır. Kaf dağının ardından ince ayar haberler sunan sihirbaz bozuntusunun elinin altındaki yiyecekden haberi olmaz. Prens Yusupov bunu hissedince rahatlar, arkadaşlarına (Duma üyesi Vladimir Mitsofonaviç ve Grandük Dimitri Pavloviç) hazır olun gibi bir işaret yapar ve tabancasını çıkarıp Sibiryalı devin sırtına sırtına sıkar. Rasputin yüz üstü düşer, vücudundan oluk oluk kan fışkırır, duvarlar, tablolar batar. Yusupov hasmının ölüp ölmediğini anlamak için başını çevirir, ancak Rasputin gözlerini iri iri açarak ayağa kalkar ve üzerlerine atlar. Yusupov ve arkadaşları Rasputin'in elinden zor kurtulur, yukarı kata kaçarlar. Nefes nefese kilitli kapılar ardına sığınır, ardına masa, dolap ne bulursa yığarlar. Sesler kesilince yavaşça kapıyı aralar ve karşılaştıkları manzara karşısında donar kalırlar. Rasputin sarayın kalın kapısını kırmış ve kanlı izler bırakarak sokağa çıkmıştır. Buzların altına Bilirsiniz Tatarlar savaşçı olurlar, Yusupov da gözü kara bir adamdır, arkadaşlarını peşine takar, kan damlalarını takip ede ede onu bulurlar. Bir köşede soluklanmaya çalışan Rasputin'e bilek kalınlığında odunlarla girişir, yere yıkmaya muvaffak olurlar. Onu alelacele bir halıya sarar, urganlarla bağlarlar. Kafasını dakikalarca tekmeler ama bir türlü bayıltamazlar. Rasputin ürpertici gözleri her seferinde daha irileşir ve "size sormazsam" gibilerinden bakar. Üç arkadaş büyücü bozuntusunu buz kaplı nehrin ortasına kadar sürükler ve balıkçıların açtığı küçük delikten Neva'ya atarlar. Petesburg Polisi Sibiryalı keşişin cesedini günler sonra çok uzaklarda bulur. Bakın şu işe ki halıdan ve iplerden kurtulmuştur, buzu delecek gücü kalmış mıdır bilemiyoruz ama soğukla boğuşamaz. Adeta kalıp gibi donar (1916) Diyeceksiniz bunlar sıradan falcı hileleri, hovarda hikayeleri. Adam ne iz bıraktı da köşenize girdi? Hadise o kadar basit değil işte. O ve onun gibilere duyulan öfke yüzünden o yıl Çarlık rejimi çatırdar. İşçiler ve köylüler saraylılardan öyle iğrenirler ki gider ihtilalcilere katılırlar. Komünistler sadece Rusya'yı ele geçirmekle kalmaz Kızıl devrimi Çin'den Arnavutluk'a kadar yayar, milyarlarca insanın 70 yılına ipotek koyarlar.