Kardeşlik denince Hazret-i Abdurrahman

A -
A +

Resulullah Efendimizin muhacirlerden bazılarıyla ensardan bazılarını kardeş ilan ettiklerini biliyorsunuz. Efendimiz bu seçimi dikkatle yapar, aynı şeylerden hoşlanan, meşrep ve tıynette birbirine benzeyen müminleri bir araya getirmeye bakarlar. Nitekim Abdurrahman bin Avf'a da, Ensar'dan Sa'd bin Rebi'yi uygun bulurlar. Sa'd (radıyallahü anh) Medine'nin en zenginlerinden biridir ve hiç tereddütsüz malının yarısını ayırıp kardeşinin önüne koyar. Hazret-i Abdurrahman ne muhkem evlere, ne serin sulu kuyulara, ne de uçsuz bucaksız hurmalıklara bakar, "Allah malını hayırlı kılsın, çoluk çocuğunla harca, bereketini gör" der, "sen bana çarşının yolunu göster tamam..." Abdurrahman bin Avf, Kaynuka çarşısında ufacık bir yer edinir ve bir süre sonra altınla oynamaya başlar. Düşünebiliyor musunuz zenginlikte Sa'd bin Rebi'ye bile fark atar. Dağıttıkça artar Resulullah Efendimiz sefere çıkacakları zaman kardeş ilan ettiği sahabilerden birini yanında götürür, diğerini Medine'de bırakırlar. Şehirde kalan iki aileye de sahip çıkar. Fahr-i âlem "Sizden biriniz kendi nefsi için arzuladığını kardeşi için de istemedikçe mü'min olamaz" der ve "Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz" buyururlar. Abdurrahman bin Avf bütün müminlerle kardeş olmaya bakar, bu yüzden çok kazanır, taşı tutsa altın olur. Hatta gün gelir maldan, paradan korkmaya başlar. Abdurrahman bin Avf'tan sorarlar: "Bu büyük serveti nasıl kazandın?" -Çok az kâra razı oldum ve hiç bir müşteriyi boş çıkarmadım. Bir keresinde bin deveyi sermayesine sattım sadece dizlerindeki urganlar kâr kaldı. Urganın tanesi bir dirhem gümüş ediyordu, hiç görünmüyordu ama o gün bin dirhem gümüş kazandım. Hazret-i Abdurrahman parayı sürekli döndürür hiç elde tutmaz, arkadaşları siftah edemeden yükünü bitirir ve yeni bir sefer için yola çıkar. Serveti bir anda 8 bin dirhem gümüşe yükselince yarısını ayırır (büyük paradır) sadaka olarak dağıtır. Gelgelelim Cenab-ı Hakk'la yarış olmaz, malı eksileceğine artar ve 80.000 dirhem gümüşe çıkar. Yine yarısını ayırır, Rıza-i ilahi için bağışlar, ama malı katlanarak çoğalır. Önünde 80 bin altın gibi dudak uçuklatan bir servet bulunca 40 bin altını siler atar, onu da Allah yoluna harcar. Bu hep böyle devam eder, gün gelir 30 köle birden azad eder ve her birine 1000 altın bağışlar. Tebük seferi için 500 at ve 500 yüklü deve verir, tabiri caizse ordu kurar. Bir gün un, buğday, zahire yüklü 700 develik bir kervanla Medîne'ye yaklaşır. 700 deve bu, dile kolay! Adeta zemini sallar, ufku toza boyarlar. Haykırışlar, çıngıraklar, telaşlı kervancılar... Nasıl bir gulgule çoluk çocuk sahraya çıkar. O ara Resûlullah efendimizin, "Abdurrahman bin Avf, Cennete emekleyerek girer" buyurduğunu duyar. Cennet müjdesi sevindiricidir, ama emeklemekten kurtulmanın yolu nedir acaba? Resulullah Efendimiz "Allah'a karz-ı hasen ver, ayakların çözülür" buyurunca nasıl ferahlar anlatılamaz. Develeri yükleriyle birlikte fakir fukaraya dağıtır, kendine tek çöp ayırmaz. Allahü teâlâ cömertleri sever nitekim Osman bin Affan ve Abdurrahman bin Avf ayet-i kerime ile meth olunurlar. Her gâzâda Hz. Abdurrahman bütün harplerde bulunur. Bedir'de ensârdan iki genç yanına sokulur ve "Ebû Cehil'i öldürmeye karar verdik" derler, "lâkin tanımıyoruz. O alçağı gösterir misin bize?" - Ama bu hiç kolay değil, onu iyi korurlar. - Resûlullaha hakâret eden bir kimse sağ oldukça, yaşamışız neye yarar? Allaha yemin ederiz ki, onu öldürmeye çalışacağız, kanımızın son damlasına kadar... - Bakın şu telaşlı telaşlı gidip gelen zırhlı var ya... Hani sağa sola emirler yağdıran... Gençler ellerini kollarını sallayarak Ebû Cehil'e yaklaşır ve ansızın üstüne çullanırlar. Kureyşliler bu beklenmedik saldırı karşısında donup kalırlar. O kadar çok kılıç vururlar ki, artık öldü sanıp bırakırlar. Kibriyle tanınan anlı namlı Ebû Cehil'i çobanlık yapan çelimsiz bir sahabe (Abdullah ibni Mes'ud) cehenneme yollar. Abdurrahman bin Avf, Uhud'da, Server-i kâinata kalkan olan bir avuç cengaverden biridir. Tam yirmi yerinden yaralanır, 12 dişi kırılır. Ayağından aldığı yara yüzünden hayatı boyunca aksar ama topallığını şeref bilir, asla şikayetçi olmaz. Aradan yıllar geçer, eskiler bir arada oturup Bedir harbinden anlatırlar. Abdurrahman bin Avf çok hislenir, o savaşta bulunup da sağ kalanların herbirine, 400 dirhem (2 kilo) altın yollar, dualarını almaya bakar. Resûlullaha imâm Tebük Harbi dönüşünde vakit daralır. Resulullah Efendimiz abdest almaya giderler, sahabeler namaz gecikmesin diye, Abdurrahman bin Avf'ı imâm yaparlar. Efendimiz ikinci rek'atte yetişir ve kendisine uyarlar. Namazdan sonra; "Bir peygamber sâlih bir kimsenin arkasında namaz kılmadıkça rûhu kabzolmaz" buyururlar. Efendimize imamlık yapan bir başka sahabe Hazreti Ebubekir'dir (radıyallahu anh).

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.