Babası Gerard Calvin, Piskoposa sekreterlik yapan bir burjuva olduğu için Jean, standart üstü bir hayat yaşar. Hatta iki kilise mülkünün iradını Jean'a bağlar, burslu olarak tahsile yollarlar. O da Paris'in en itibarlı kolejinden (Collage de Montoigu) mezun olur ve Orleans Üniversitesinin ünlü hocası Pierre L'Estoile'den hukuk, Alciati Giovan'dan gramer dersleri almaya başlar. Sonra Bourges'a gider, Yunanca, İbranice derken ilahiyata merak salar. Diplomayı aldığı gün işi hazırdır, ona irice bir masa gösterir, cebine dolgun bir maaş koyarlar. Calvin bu dönemde Erasmus ve Bude gibi Hümanistlere takılır, Seneca felsefesine ilgi duyar. Katoliklerin parasını yemesine rağmen, Protestanlarla düşüp kalkar. Eğer bunu bir Alman yapsa kimsenin sesi çıkmaz ama bir Fransız'ın, üstelik kilise himayesindeki bir Fransız'ın yapması göze batar. Engizisyon mahkemesi onu takibe başlar. Şimdi Fransa'da eyleşip, başına iş almanın âlemi yoktur, bu yüzden reformistlerin güçlendiği İsviçre'ye kaçar. Katoliklerin gazabından korktuğu için "Martianus" kod adıyla dolanır, kimliğini saklar. Bu arada Luther ve Bucer'in tesirinde kalır ve oturup Fransız kralına Protestanlığı anlatan bir kitap yazar. Bu kitabın muhteviyatından ziyade dili dikkat çeker. Doğrusu edebiyatçılar Calvin'in Fransızcaya hakimiyeti karşısında şapka çıkarırlar. Bir "izm" daha... Calvin, Alman Luther ve İsviçreli Zwingli arasında bir yol tutturur Kilise'de müzik çalınmasına ses çıkarmaz ama ekmekli şaraplı ayinlere, Hazret-i İsa ve aziz tasvirlerine karşı çıkar. Hareketine destek bulabilmek için seyahatler yapar, kendini güçlü hissedince Cenevre'ye yerleşir ve bu kantonun din denetimine el atar. İlk işi Piskoposu azl etmek olur, Katolik ayinleri kesinkes yasaklar. Ancak vaiz Farel'le birlikte yeni bir ruhani düzen kurmaya kalkışınca tepki alırlar. O da Strasbourg'a kaçar, etrafına topladığı mültecilerle Fransızca ayinler yapar. Gelgelelim Cenevreliler artan Katolik baskılara direnebilmek için bir lidere ihtiyaç duyar ve Calvin'i geri çağırırlar. Ona istediği her yetkiyi verir ve çok yüksek bir maaş bağlarlar. Calvin nicedir arzuladığı sistemi kurar, eğitimi, öğretimi, vaazları programlar. Cenevre Üniversitesinin başına mutaassıp bir Calvinciyi (Fransız asıllı Theodore Beza'yı) atar. Sosyal faaliyetleri "Hopital General"in uhdesinde toplar. Kent meclisine katılır, siyasetten de uzak durmaz. Neden saat? O yıllarda Cenevreli kuyumcular sıradışı işler yapar ve çok kazanırlar. Gelgelelim Calvin altını elması "kötü düşüncelerin kaynağı" ilan edince sektör dumura uğrar. Zavallı sarraflar kendilerine yeni bir meşgale arar, gider saat imalatında yoğunlaşırlar. İşte İsviçre saatleri o günden sonra ünlenmeye başlar. Calvinistler İncil'i Hristiyanlık için tek kaynak sayar, papazların aracılığına gerek duymadan okurlar. Zaten onlar Katolikler ve Ortodokslar gibi ruhanî lidere tabi olmaz, râhiplerin evlenmesini "doğal" bulurlar. Buna rağmen aforoz yetkisinden vazgeçmez, kullanmaktan da kaçınmazlar. Bilirsiniz Avrupa'da herhangi bir hareketin yaşayabilmesi için mutlaka soyluların desteğini alması lâzımdır, nitekim Calvin de, Bourbon ve Châtillon ailelerini kazanmayı başarınca çok rahatlar, gider Sinodu sarayın tam önünde toplar. Ardından İsviçre, İskoçya ve Hollanda'daki gizli örgütler açığa çıkar. Samimiyet testi O yıllarda ünlü İspanyol hekimi Miquel Servetto eline geçen Endülüs kaynaklarından çok şey öğrenir, astronomi ve tıp üzerinde duyulmadık şeyler söyleyip araştırıcılara ufuk açar. Mesela Hervey'den çok daha önce küçük kan dolaşımını açıklar. Servetto Hazret-i İsa'yı Peygamber olarak tanır, tanrılaştırılmasına karşı çıkar. Açıktan açığa "Allah vardır ve birdir. Allah'ın oğlu kızı olmaz. Üç tanrı inancı sapıklıktır. Hazret-i İsa da sizin bizim gibi insandır. Günahlar soyaçekim yoluyla intikal etmez, hem vaftize ne gerek var" demeye başlar. Vicdan sahiplerini "Allah'ın birliğine" inanmaya çağırır, putperestlerden kalma üç tanrı inancının iler tutar yanını komaz. Hele bunları "De Trinitatis Erroribus" adıyla bastırınca fırtına kopar. Dışarıdan bakıldığında Calvin hurafelerle savaşan bir hümanist gibi görünür. Nitekim Miquel Servetto da Calvin'in etki alanında (Cenevre'de) emniyette olacağını sanır ve hayatının hatasını yapar. Calvin kendisi gibi Katoliklerin gazabından kaçan Servetto'yu Engizisyon'a gammazlayarak sevenlerini şaşırtır, kimbilir bekli de canının telaşına düşer, güç odaklarına yaranmaya bakar. Peki sonra ? Susturamazsan yak Sonra N'ossun? Servetto'yu apar topar yakalar, direnmediği halde kolunu bacağını kırarlar. Istıraptan inleyen bilgini, leş gibi kokan pis, iğrenç ve tozlu bir izbeye kapatırlar. Bu karanlık dehlizde o kadar çok pire vardır ki, Servetto'nun üzerine bulutlar halinde saldırır, kanını emmekle kalmaz, elbiselerini bile parçalarlar. Aradan geçen aylardan sonra gözleri çukurlanır, cildi erir, kemikleri adeta ortaya çıkar. Mahkeme tavizsizdir, papazlar Servetto'ya adam boyu yükselen alevleri gösterip "kurtulmak istiyorsun haçı öp" teklifinde bulunurlar. Miquel Servetto papazı da haçı da elinin tersiyle iter, asla geri adım atmaz. Muhbirler kına yakarlar mı bilmiyoruz ama ünlü hekimi çatır çatır yakarlar.