Sıra dışı bir imparator Neron

A -
A +

Bilirsiniz ilk mektep sıralarında sorarlar. "Neron Roma'yı neden yaktı?" -Bilemedim sen söyle! -Üşüdüğü için. Kah kah kah! Sahi Roma'yı kim yakar? Bunu bilmiyoruz, yalnız bildiğimiz bir şey var ki yangının başladığı gün Neron Roma'dan çok uzakta Antium'da bulunmaktadır. Ancak eskiden beri Roma'daki kırık dökük viranelere takar. Hatta laf arasında "bunları yakmak lazım" diyerek büyük bir hata yapar. Hoş, Neron'un "simetromanyak" olduğunu herkes bilir, zaten şehri Yunan mimari tarzında ve "silbaştan" kurmayı planladığını kimseden saklamaz. Hadiseye gelelim, o akşam Circus Maximus'ta çıkan yangın (MS 64) hızla yayılır, tam dokuz gün sürer, kontrol altına alınamaz. Roma'nın yarısı kül olur, şehirde yağma ve soygun başlar. Neron derhal çadırlar kurdurmasına, resmi binaları halka açmasına ve tahıl dağıtmasına rağmen töhmetten kurtulamaz. Yangın sürerken "lir" dıngırdatıp teganni yaptığı söylenirse de tarihçiler buna katılmaz. Roma silbaştan Neron yangından sonra Roma'yı mermer ağırlıklı olarak kurar. Yunanistan ve Anadolu'daki antika eserleri de getirip meydanlara koyar. Hatta "altın ev" gibi bir şahesere imza atar. Bu alamet 80 hektarlık bir araziye yayılır, ortasına sun'i bir göl oturtur, hamamları, konakları kenarına sıralar. Şehri tam ortadan ikiye bölen sütunlu yol Neron'un altın kaplı heykeline çıkar, yamaçları taraçalandırır tabii bir forum alanı yaparlar. Kiliseye göre Neron yangından Hıristiyanları sorumlu tutar, kimisini diri diri yakar, kimisini aslanların kaplanların önüne atar. Gelgelelim Tacitus ve Suetonius'un yıllıklarına bakılırsa söylenildiği gibi katliam yapılmadığı ortaya çıkar. Hoş, bir imparator kıyım yapacaksa yapar, bahane mahane aramaz. Neron kendini "sanatkâr" sanır, lâkin sesi çekilir dert değildir. Buna rağmen ısrarla şarkı söyler, uçuk kaçık besteler yapar. Düşünün koca imparator tiyatrolarda rol alır, müsamereye hazırlanan çocukların heyecanı ile sahneye çıkar. Ağaç ettiği adamlara saatlerce şiir okur, takır takır "tar" çalar. Günlerden birinde Vespasianus'un içi geçer, göz kapakları ağırlaşır, kafası düşmeye başlar. Şiirine saygısızlık ha! İşte bunu affedemez. Derhal Filistin'e tayinini çıkarır, en çetrefilli cephelere yollar. Neron spora da hastadır, ahir ömründe şampiyon olmayı çok arzular ama ona bir defne dalını bile çok bulurlar. Neron da 5 bin adamıyla gelip Olimpiyatları basar. Atlı araba yarışlarına katılır ve tabii ki rakiplerine fark atar. Hatta bir ara arabası devrilir diğerleri de durur, arabasını doğrulturlar. (Hele bi doğrultmasınlar!) Neron astrolojiye büyüye meraklıdır, bir ara Mısır dinleriyle ilgilenir, sonra denizlerdeki gizemlere takar, yosunlarda, balıklarda kutsallık arar. Hint'ten, Çin'den gelen sâhirlerden de etkilenir ama Zerdüştlerin, Yahudilerin ve Pythagorasçıların tesirinde çıkamaz. Zaman zaman yalın ayak yollara düşer, diyar diyar dolanıp filozofluğa kalkar. Derken Bakire Ana Atargatisle ve İuno-Canathos'a tapınmaya başlar. Kâh her önüne konana inanır, kâh hepsinden şüphe duyar. Zaten dengeli biri değildir, vesveseleriyle boğuşur ve fena bocalar. Aradan uzuuun yıllar geçer Hıristiyanlık bozulur Papazlar efsane çıkaracak mevzu arar, mazlum zalim hikayelerinde Neron'u da bir yere oturturlar. Vatikan tepesinin Hıristiyanların kemiklerinden oluştuğunu iddia eder, manastırdaki bakirelere nasıl tecavüz ettiğini ballandırırlar. Adamı ölümünden 20 asır sonra karalamayı başarırlar. Neron seyahatlere çıkarken konsülü azatlı kölelere bırakır. Bu tavır asillerin canını sıkar, nitekim Piso ailesini önderliğinde darbe teşebbüsünde bulunurlar. Neron tahtına yönelik tehditleri ciddiye almaz, tehlike adım adım yaklaşırken suyla çalışan bir org tasarlar. Ancak dost bildikleri ihanete kalkışınca celladlar üç vardiya kafa koparırlar. Şair Lucanus'u ipe yollar, Seneca ise intihar ederek yırtar ama genç ihtilalcilere kıyamaz, hayatlarını bağışlar. Neron'la asiller arasındaki uçurum gitgide derinleşir, hele Poppaea'yı da öldürtüp, Statilia Messalina ile evlenince tepkiler iyice artar. Neron kendini Roma dışında daha huzurlu hisseder, bu yüzden gider. Napoli'ye demir atar. Burada Julius Vindex'in isyanını duyar ama aldırmaz. Lakin Galba da onlara katılınca dizginler elinden çıkar, adamları ufak ufak firara başlarlar. Ona da kalmaz Bazı tarihçiler Neron'un Yunan adalarına kaçtığını ve orada "Kızıl Saçlı Bilge" adıyla dolandığını yazarlar. Ama ekseriyet boynunu kılıcına dayayarak intihar ettiğini söyler ki son nefesinde "Dünya büyük bir sanatkâr kaybediyor" diye bağırıp perdeyi kapar. Romalılar Neron'dan nefret etseler de hatırasına saygılı olmaya çalışırlar. Hatta bazıları işi abartır, heykeline tapınırlar. Agrippine... Poppaea... Neron... Bunları niye yazıyoruz? O devir kültür hayatına hakim olan kafayı tanıyasınız diye. Zira bunlar bir kuşak sonra Hıristiyanlığa da el atar, tabiri caizse dini kendilerine uydururlar. "Zevki kararında bırakmalı, yoksa sonu ıstıraptır" diyen Neron muhasebe yapar mı, pişmanlıklar yaşar mı bilmiyoruz. Evet matah biri değildir ama "çağdaş Neronlar" onu da aşar, sırıta sırıta kadınları çocukları bombalar, camileri hastahaneleri vururlar. Yalan dünyanın zalimi eksik olmaz. Şaron'lar Neron'u bile aratırlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.