Amerika-Suriye ilişkileri nasıl bir seyir izliyor? ABD’nin bu ülkeye çok yakın ilgisinin altında yatan sebepler… Suriye’de, 60 yıl sonra gelen iktidar değişikliği iki ülke arasındaki dengelerde nasıl bir etki yapacak?
Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara’nın ABD’ye yaptığı resmî ziyaret, birçok bakımdan sembolik manalar taşıyor… Öncelikle şahsi olarak Ahmet Şara; daha önce ABD tarafından terör örgütü lideri olarak tanımlanıp, yakalanması için de başına on milyon dolar gibi, çok yüksek bir ödül konmuş kişi!.. Nereden nereye… Tabii Amerika’nın bu gibi işlerde güttüğü politikalar başlı başına bir konu. Yani hedefteki kişi veya kurum veyahut ülkenin konumu, bir anda ihanetten dostluğa dönüşebiliyor! Bu husus, hedef kişi veya kurumun ABD menfaatlerine karşı hâl ve hareketinin niteliğine göre netice doğuruyor. Daha dün Şara’yı derdest etmek için gayret sarf ettiği bilinen veya öyle olduğu tahmin edilen CIA eski direktörü emekli General David Petraeus, bu defa gazeteci-yazar kimliğiyle, Şara ile röportaj yapıyor ve dahi bu olayı hayatının en önemli durumlarından biri olarak ifade ediyor. Düşünebiliyor musunuz, bir vakitler sizi avlamak için namlunun ucunu doğrultmuş olan kişi, bu defa karşınızda en azından görünüşte “saygılı” bir hitapla soru sorup cevabınızı dikkatle dinliyor… Hakikaten enteresan bir durum. Ancak bu yukarıda belirttiğimiz üzere, ABD reel politiği açısından hiç de şaşırtıcı değil. Ahmet Şara’nın geçmişini göz önüne aldığımızda da, kendi mazisi ve bugünkü konumu dolayısıyla son derece dikkat çekici bir tablo var. Şara uzun yıllar, Irak hapishanelerinde ömür tüketmiş bir kişi… O dönemlerde, işgal altındaki Irak’ın hapishanelerini de çok yakından izleyen ve kontrol eden işgalci güç ABD’nin, Şara gibi kişilerle nasıl bir ilişki içinde olduğu ayrıca tahkiki gereken bir konu. Zira bu dönemle ilgili olarak Şara hakkında, şu ya da bu şekilde ortaya atılan iddialar var. Yani daha açık ifade edecek olursak, kimilerine göre o yıllarda kendisiyle birtakım farklı münasebetler kurulmuş olması ihtimal dâhilinde… Sahi kendisi bugünler için, daha o vakitlerde özel ilgi alanına girmiş ve seçilmiş olamaz mı? Bütün bunlar bir vakit namlunun ucunda olan (Bugün de pekâlâ daha farklı odakların hedefinde olduğu meydanda değil mi?) Ahmet Şara’nın şahsi özellikleri. Lakin esas olan hâlihazırdaki fiilî görevidir yani Suriye Devlet Başkanı sıfatıyla yaptığı ve yapmayı planladığı icraattır. Bu açıdan her zaman Suriye’yi yakın planda tutan ABD’nin ilgi alanında olması tabii bir neticedir…
Ahmet Şara geçtiğimiz eylül ayında, New York’ta 58 yıl aradan sonra BM kürsüsüne çıkan ilk Suriye Devlet Başkanı oldu. Oradan verdiği mesajlar önemliydi şüphesiz. Türkiye’nin de büyük destek ve ciddi gayretleriyle, Suriye’ye yıllardır uygulanan ambargoların en azından bir kısmının kaldırılması önemli bir gelişme idi. Gelgelelim Amerika, havuç-sopa politikasında en çok sopayı kullanıyor!.. Suriye ile ilişkileri düzeltmek için neler istiyor peki? Burada durum oldukça karışık. Donald Trump, göreve başladıktan sonra, Suriye’nin artık Türkiye’nin kontrolünde olduğunu sık sık tekrarlıyordu. Bu sözler, doğrusu kulağa hoş geliyordu. Bu vesileyle Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında da övgü dolu şeyler söylüyordu… Bu arada Trump’ın Suriye özel temsilcisi ve aynı zamanda Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Tom Barack, oldukça pozitif sözler söylüyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Sykes-Picot gizli anlaşmasıyla Suriye, Lübnan, Irak ve Filistin topraklarını paylaşan İngiltere ve Fransa’nın emperyalist politikalarıyla bölgeye barış değil, savaş; kan ve gözyaşı getirdiğini ve uzun yıllar bölgeyi bunalımlara soktuğunu dile getiriyordu. Barack eskiden yapılan yanlışların artık tekrarlanmayacağını vadediyordu. Bu çerçevede mesela Suriye’nin birlik ve bütünlüğü için tek vatan, tek bayrak, tek devlet sloganını seslendiriyordu. Bu kadar olumlu sözler ister istemez şüphe uyandırıyordu. Bu kadarı olur mu diye? Fakat çok geçmeden bu söylediklerini Barack’a âdeta geri yutturdular!.. Ve Barack başka şeyler söylemeye başladı. Suriye’de özerklik benzeri yapılanmadan bahsetmeye başladı. Trump da eskiden tekrarladığı, “Suriye’nin Türkiye’nin kontrolünde olduğu” söylemini unutur gibi oldu. Böylece PYD/YPG’nin Suriye ordusu ile entegre olması mutabakatı bir hayli bulanık hâle geldi.
Son günlerde ABD’nin Suriye’ye yönelik yeni adımları söz konusu. Daha önce ABD’nin tamamen Suriye’den çekilmesi konuşulurken, bugün tam tersine aynı ülkenin Suriye’ye daha fazla yerleşmesi, yeni yeni üsler kurması tartışılıyor… Trump ve Yönetiminin dış politikasının ne kadar kaygan ve ayarsız olduğu bir kere daha ortaya çıktı. Bu şartlar altında Şara, Fransa’nın hegemonyasından kurtulduğu 1946 yılından beri ilk defa Suriye lideri olarak, Washington’a bir resmî ziyarette bulundu. Bu ziyaretin ne gibi sonuçlar doğuracağını bekleyip göreceğiz. Bir tarafta yakılmış-yıkılmış Suriye’nin yeniden inşa ve ihya edilmesi için en az iki yüz yetmiş milyar dolarlık bir pazar söz konusu… ABD firmalarının buradan hatırı sayılır pay alması da… Diğer taraftan İsrail ile Suriye arasında güvenlik statüsünün yeniden kurulması için masaya getirilen şartlar… Suriye bahse konu taleplere karşı ne kadar direnecek? Şara gerçekten çetin bir konumda. Küresel güçlerle masaya oturmak çok zor bir durum şüphesiz. Resmî beyan ve söylemlerin ötesinde, kapalı kapılar ardında konuşulan şeyler elbette çok daha belirleyici. Bakalım bu resmî ziyaretin neticesi bölgeye nasıl yansıyacak...
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...