Belki kendi şartlarında her devir için geçerli… Ama son zamanlarda gazete ve televizyon haberlerinde, fena hâlde yaygınlaşan şiddet ve saldırı olayları ile akran zorbalığı ve benzeri haberler çok ürkütücü boyutta…
Bu çocuklara ne oluyor demek yerine, belki de bu insanlara veya daha doğrusu, toplum olarak bizlere ne oluyor demek yeterince anlamlı olur… Televizyon kanallarında ha bire döndürülen trafikteki maganda saldırıları, birerli ikişerli tabanca-bıçak kullanımı, kalabalık gruplar çapında veyahut “aile boyu” ölçekte taşlı-sopalı kıyasıya kavgalar, insanı fena hâlde ürkütüyor… Öyle ki, meydan ve sokaklarda sergilenen Vandal hareketler karşısında, insan haberleri izleyip izlememe noktasında tereddüde düşüyor! Ne var ki, toplumsal hayatın gerçeklerinden kaçmak da çare değil. Tam aksine bu acı gerçeklerle yüzleşip ona göre de tedbir almak gerekiyor… Vâkıâ, dünya genelinde, toplumlarda giderek yükselen bariz bir huzursuzluk söz konusu. Ancak biz evleviyetle kendi ülkemize bakıp değerlendirme yapmak durumundayız. Bilhassa çocuklarımıza dair kaygı verici gelişmeler pek düşündürücü… “Akran zorbalığı” kavramı, eskiden bu kadar yaygın değildi. Yaşları 12-15 arasında değişen erkek ve kız çocuklarının dehşet verici kavgalarını tarif etmeye cidden kelimeler yetmiyor. Saç saça baş başa, öldüresiye dövüşen; yetişkinlerin ayırmakta zorluk çektiği bu öfke küpü kız çocukları, nasıl bu hâle geldiler? Bu kızlar dehşet verici şiddet uygularken, yanı başlarında gayet rahatlıkla görüntü çeken arkadaşları da ayrı bir garip tablo sunuyor. Hakikaten dehşet verici. Zira böyle korkunç manzaralar çok sık biçimde vuku bulmaya başladı.
Aynı yaşlardaki erkek çocuklar için ise daha büyük bir tehlike söz konusu. Bakınız dört gün önce 15 yaşındaki bir çocuk, 13 yaşındaki arkadaşını bıçaklayarak öldürdü maalesef… Bu yaşta katil olan çocuk sayısı ne yazık ki artıyor. Türkiye, ocak ayından bu yana 14 yaşında katledilen Mattia Ahmet Minguzzi olayını konuşuyor. Onu öldüren iki çocuk da aynı yaşta. Gelgelelim hadise burada bitmiyor. Mattia Ahmet’i öldüren iki kişinin etrafında yine aynı yaşlarda başkaları da var. Anlayacağınız bir çete yapılanması söz konusu. Bu hadise ile ilgili son mahkeme kararı, büyük tartışmalara yol açtı. Zira öldürme olayına karışan iki çocuk en üst seviyede ceza alırken (indirimsiz 24 yıl) diğer ikisi hakkında beraat kararı verildi. Ve dava istinafa taşındı…
Çocuk yaşta çeteleşme giderek yayılıyor… Maalesef son zamanlara çeşitli suç örgütleri, bu yaştaki çocukları tetikçi olarak kullanıyor. Bazı sosyal medya mecralarında, suç işletmek için çocuklara yönelik ilanlar dahi veriliyor! Her ne kadar ilgili merciler hemen müdahale ediyor olsa da, bu türden “ilanların” belli bir müddet yayında kaldığı da vakıa olarak karşımızda duruyor. Velhasıl çocuklarımıza yönelen tehlikeler çok ve çeşitli. Bu tehlike ve tehditlerle mücadele etmek için, psikolojik, sosyolojik ve ilgili diğer bilim alanlarıyla seferber olmamız zaruri. Velakin bu işin temeli her zaman ve her noktada eğitime gelip dayanmakta. Önce aile ortamı, daha sonra okul ve cemiyet… Buralarda cereyan eden hayat safhalarında, çocuklara dair hangi davranış ve mesele söz konusu olursa olsun, büyüklerce sergilenen örnekler buna esastır… İşte bu noktada, televizyon dizileri başta olmak üzere, çocuk ve genç yaştaki insanları doğrudan etkileyen her türlü sosyal ve kültürel faaliyetler işin püf noktası olarak karşımıza çıkıyor. Türk dizilerinin dünya piyasalarında büyük ilgi topladığı yolundaki haberler bol bol veriliyor. Ama bu dizilerin mahiyeti ve toplum üzerindeki etkileri konusunda kimse pek fazla kafa yormuyor. Artan boşanmalar, kadın cinayetleri vs. acaba hangi sosyal yaraların kanaması?..
27 Ekim 2025 Pazartesi günkü Türkiye gazetesinde; “Ne oluyor size kızlar?” diye bir gün içinde beş ayrı şehirde tam altı tane kayıp kızın acıklı hikâyesi özetleniyordu. Olay her yönüyle bir felaket… Adana, Elâzığ, Denizli, Şırnak ve Ankara’da aynı gün altı genç kızın kayıp başvurusu yapıldı. Ankara’da 14 ve 16 yaşındaki iki kız çocuğu içtikleri içkiden fenalaştı ve 14 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti. Diğeri hastaneye kaldırıldı. Elâzığ’da kız meslek lisesi öğrencisi evine dönmedi. Mersin’de oturan 18 yaşındaki kız çocuğu gittiği Mardin’den dönerken otogarda kayboldu… Denizli’de sosyal hizmetler yurdundan izinsiz ayrılan kız çocuğu geri dönmedi. Şırnak’ta üniversite sınavlarına hazırlanan 21 yaşındaki kız için de kayıp ihbarı yapıldı. Sevindirici olan taraf şu ki, kendisi bir müddet sonra sağ olarak bulundu… Bu acı tablo sadece bir günde vuku bulan olayların bir kısmının özeti. Bu hadiseler medya organlarında daha sık yer aldığı için önemli bir kısmı kamuoyuna mal olabiliyor. Fakat bu bütün olup bitenlerin medyaya yansıdığı manasına da gelmiyor. Bir de intikal etmeyenler var… Hepsini birlikte düşündüğümüzde, hakikaten toplum olarak büyük bir travmaya maruz kaldığımız, açık ve seçik biçimde görülüyor. “Erkek arkadaş” paylaşamama veya buna benzer saçmalıklar sebebiyle, daha ortaokul sıralarındaki kız çocuklarının suç çetesi misali, hiçbir kaygı duymadan dehşet salması nerelere varır acaba? Aynı yaştaki erkek çocuklarının hayatının baharında zindanlara düşmesi ne feci bir akıbettir... El aman!