Kaydet
a- | +A

İlk günden beri eksik olmayan, tereddüt ve baltalama çabalarına rağmen, Terörsüz Türkiye süreci istikametinde devam ediyor. Belki biraz yavaş, ama olsun… Erişir menzil-i maksuduna aheste giden…

Elbette hepimiz “Terörsüz Türkiye Sürecinin” bir an evvel neticeye ulaşmasını istiyor ve bekliyoruz… Fakat bu iş o kadar da kolay değil!.. Söz konusu olan, yarım asırlık çetrefil mesele. İçeriden dışarıdan karışanının pek çok olduğu ve bugüne kadarki her teşebbüsün maalesef akamete uğratıldığı bir büyük problemden bahsediyoruz. Yaşanan acı tecrübelerin ışığında, bu defa da benzer bir sonuca götürecek hata ve sabotajlara mahal vermeden işi bitirmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sık sık dile getirdiği üzere, inşallah bu defa başaracağız… O yüzden sabırlı ve dikkatli olacağız. Sürecin tavsamasına zemin bırakmadan, ama fazla acele de etmeden itina ile ilerlemeliyiz. Ne demişler: Erişir menzil-i maksuduna aheste giden/Tîz-i reftar olanın pâyine dâmen dolaşır… Yani yavaş ve dikkatli giden hedefine ulaşır. Acele edenin ise etekleri ayağına dolanır… Demek ki bazı işlerde acele etmemek ehemmiyet arz ediyor. Terörsüz Türkiye süreci de bunlardan biri. Sürecin işleyişinde dün önemli bir gelişme yaşandı. DEM Parti heyeti, bu sürece en başında kapıyı aralayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Ziyaret çıkışında DEM Parti Van Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, Bahçeli’nin yaptığı “çok kıymetli katkıları” hatırlatarak şunları söyledi: “Sürecin geldiği aşama itibarıyla yeni bir zemin üzerinde ya da yeni bir aşama üzerinde ilerlemek gerektiğini düşünüyoruz. İkinci aşamaya geçtiğimizi söylemek gerekiyor…” Buldan, bu yeni aşama için yasal zemin gerektiğini ve bu konuda siyaset ve siyasetçilere daha fazla iş düştüğünü de belirtti. Devlet Bahçeli de ziyareti şöyle özetledi: “Pervin Hanım her konuyu açıklıkla ifade ettiler. Her cümlesine imzamı atıyorum!” Evet, bu beyanlar son derece önemli ve yansımalarını hep beraber göreceğiz…

Bu yeni aşamada, beklendiği üzere, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmaları ön plana çıkacaktır. Komisyona üye veren siyasi partiler, görüşlerini ihtiva eden raporlarını sundular… Şimdi de bu raporların ortaya koyduğu görüş ve verilerin harmanlanarak ortak rapora ve nihayetinde yasal düzenlemeler için esas tekliflere dönüştürülmesi gerekiyor. İşte tam bu noktada komisyonun yapacağı nihai çalışma oldukça kritik. Terörsüz Türkiye sürecinin siyaset üstü bir anlayışla ele alınması ve bütün toplumun kabulleneceği bir mutabakatla sonuçlandırılması hedefine ulaşmak, hepimizin beklentisi. Umarız devlet aklı ve siyaset erbabının basireti, bu mühim meselenin hâllinde bizlere rehberlik eder!.. Kolay bir mesele olmadığını hepimiz biliyor ve ikrar ediyoruz. Lakin her şeye rağmen başarmak zorundayız. Bunun alternatifi yok! Önümüzdeki günlerde etkin pişmanlık, şartlı salıverme ve denetimli serbestlik gibi ceza infaz kavramlarını çok duyacağız. Bu hususlarda toplumun aklını çelecek ve yanlış düşüncelere sevk edebilecek beyanlardan kesinlikle kaçınılması lazım. Bilhassa şehit ailelerini ve gazilerimizi rencide edecek herhangi bir yanlış anlatımdan imtina etmek esastır. Zira bu hassas noktada, insanların yanlış bir zehaba kapılması çok kolay zuhur edebilir bir durum. Böyle bir şeye meydan verilmemeli. Genel af söylentilerinden tutunuz da, süreç için yapılacak hukuki çalışmaların diğer bütün teferruatı konusunda ilgili mercilerin bilgi verirken, açıklamalarda bulunurken kılı kırk yarması gerekiyor. Daha birkaç gün önce, Mesud Barzani ofisinden yapılan densiz bir açıklamanın ortamı nasıl zehirlediğini gördük… Böyle şeylere asla mahal verilmemeli.

SDG/PKK/YPG’YE SON UYARI…

Evet, Kuzey Suriye’de ülke topraklarının yaklaşık yüzde otuzunu, ABD himayesinde ele geçirip kontrol eden PYD/YPG terör örgütü, SDG kılıfıyla yola devam edeceğini hâlâ daha düşünüyorsa fena hâlde yanılıyor… SDG için zaman ve zemin daralıyor. Örgütün başındaki Ferhat Abdi Şahin, geçmişte Donald Trump’ın; nedense kendisinden “general mazlum” diye bahsetmiş olmasına fazla kanarak, belki de hâlâ daha o hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olan Beyaz Saray’da konuk edilme hayalinin peşinde koşuyor!... Oysa eski camlar bardak oldu… Suriye’de, Orta Doğu’da ve dünya genelinde çok ama çok şey değişti. ABD düne kadar SDG’yi DEAŞ’a karşı mücadelede ortak görüyordu. Ama o devir artık kapandı. DEAŞ’la mücadele koalisyonunun yeni ortağı bizatihi Suriye Yönetimidir. Ve ilk ortak operasyonu da birlikte yaptılar. Ferhat Abdi’nin çaresiz şekilde, DEAŞ militanlarını serbest bırakma blöfünde bulunması, duvara dayandığının resmidir. Aslında Abdi bunun gayet farkında. Velakin şartları sonuna kadar zorlamak istiyor. Ola ki bir fırsat yakalarım diye… Hayır o iş bitti. Tek çare, dün Millî Savunma Bakanlığımızdan yapılan açıklamada da kesinkes ifade edildiği üzere, SDG’nin 10 Mart Mutabakatı çerçevesinde Suriye Hükûmetine entegre olmasıdır. Başka yolu yoktur. Bu entegre olma konusu da öyle adem-i merkeziyetçilik söylemiyle, federasyon veya özerklik gibi yan yollara sapmak filan değil. Topyekûn bir güç olarak değil, tek tek eklemlenme şeklinde olacak. Bu noktada son çare olarak SDG ve başındaki Abdi Şahin’in İsrail’e fazlaca bel bağladığı anlaşılıyor… Abdi Şahin fena hâlde yanıldığını anlayacak. Ama iş işten geçmiş olacak!

Henüz vakit varken, SDG daha fazla hatada ısrar etmeden, Suriye Hükûmetine entegre olma şansını kullanmalı. SDG şunu zinhar unutmamalı: Kuzey Suriye’de yaşayan Arap aşiretleri tek başına kalsalar bile, orayı PYD/YPG terör örgütüne bırakmazlar!

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR